“Milli Kimlik ve Sosyoloji” İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ ve ŞİİR DİNLETİSİ (7 Ocak 2017)

 / ETKİNLİKLERİMİZ

İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ ve

ŞİİR DİNLETİSİ


(7 Ocak 2017)


“Milli Kimlik ve Sosyoloji”

Edebiyatın, sanatın, kültürün ve aktüel konuların konuşulduğu, şiirlerin okunduğu etkinliklerine 2017 yılında da devam eden Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin Cumartesi toplantılarından biri daha 7 Ocak 2017 tarihinde İLESAM Kültür Evinde gerçekleştirildi.

Program, İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi

“Milli Kimlik ve Sosyoloji” konusunu anlatmak üzere kürsüdeki yerini alan Prof. Dr. İsmail Doğan ülkemizin son dönemde içinde bulunduğu ortama dikkat çekerek konuşmasına başladı.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi

Eğitim Sosyoloğu, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim üyesi Sayın Prof. Dr. İsmail Doğan’a konuşma metnini bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyor ve metni sizlere aynen aktarıyoruz:

Ülke olarak “netâmeli”, “kaotik günler” yaşıyoruz. Bu toplumsal buhran günleri sosyolojik açıdan bir neden değil bir sonuç olarak değerlendirilmelidir. Ancak olayı doğru olarak okumaları gerekenler işin bu yönünü ya ihmal etmektedir, ya da görmezden gelmektedirler. O nedenle ne oluyor? Neden oluyor? Sorularına tatmin edici cevaplar ortaya çıkmamaktadır. Özellikle aydın çevrelerde çok azı istisna olmak üzere yoğun bir kafa karışıklığı gözlenmektedir. Bu dönemde medyada söylem ve konuşma şansı bulan aydınların, konuşmasını bilmeyen, makul olanı düşünmeyen ve konuştuğu takdirde de ağzından çıkanı duymayan geniş bir örneklem grubu oluşturdukları gözlenmektedir.

İçinde bulunduğumuz ve ülkemizi meşgul eden ve kuşatan koşulların bilinen iki boyutu vardır:

-           Küresel boyut

-           Yerel ve ulusal boyut

Küresel hinterlant ve emelleri içinde bulunduran güç odakları küresel yeniden yapılanmanın Türkiye özelindeki projesini devreye sokmuştur. Ulusal boyut ise bu projeye yakın ve yatkın olan yerel işbirlikçilerin üstlendikleri rol ve işlevlerle şekillenmektedir. Ancak esas bu projeye ve küresel senaryolara konu olan Türkiye’nin kendi gücü ve potansiyelidir. Bu potansiyel ise bir ülkenin sosyolojik yapısıdır. Eğer yapınız ve onu teşkil eden sosyolojik omurga sağlamsa bugün ve gelecekteki hiçbir senaryonun bu topraklarda başarı kazanma şansı olmayacaktır.

Sosyolojik yapının korunma ve sürdürülebilir karakterini sağlaması milli bilince sahip olmayla büyük ölçüde ilişkilidir. Bu bilincin mayasını ve alt yapısını oluşturan faktör ise milli kimliktir. Milli heyecan ve duyarlılıklardan yoksun olan kimliksiz, kişiliksiz bireylerle toplum olabilirsiniz ama millet olamazsınız. Çünkü milli kimliğin kaynağı millet olmaktır. Milli kimlik ise millet olmayı başarmış toplumların alâmet-i farikasıdır.

Türkiye’de milli kurumlar milli kimliğin yaratılması ve yaşatılması konusunda geçmişten gelen bazı zaaflarla maluldür.

Türk eğitim sistemi değer üretmedi, üretemedi. O nedenle Cumhuriyetin orta zamanlarından başlayan bir bozgun kuşağı yaratıldı. Altmışlı yıllarda siyasal bölünmelerin ve kamplaşmaların temelini oluşturan ve ideolojik rüzgârların savurduğu genç kuşaklar seksenli doksanlı yıllarda pragmatist heveslerini uçuştuğu kitlelere dönüştüler. Eğitimsel ve kültürel hormonlarla beslenen bir kuşaktan söz edilir oldu. Sözcükleri olmayan, ideali olmayan, kavramları olmayan, en önemlisi kendisi olmayan bir kuşak; sürekli taraftar, sürekli yandaş, sürekli amigo bir kuşak…

Görüntünün olası içeriği: 4 kişi, oturan insanlar, oturma odası ve iç mekan

Tarihini, coğrafyasını, bölgesini ve dünyayı öğrenemeyen, tanımayan bir kuşak. Balkanların, Kafkasların, Ortadoğu’nun, Kuzey Afrika ve hâsılı yedi iklimi hinterlandın onlar için ne ifade ettiğini, etmesi gerektiğini bilmeyen kuşaklar.

Bu kuşaklar üzerinden statükoya şöyle seslenilebilir:          

Bunları bize öğretmediniz: tarihimizi, coğrafyamızı, ufkumuzu, vizyonumuzu ve Yahya Kemal’in diliyle “Kökü mazide olan âti” olmayı öğretmediniz. İşte tam bu aşamada ise Atilla İlhan’ın serzenişiyle buluşursunuz:

“Hayır, bize bunları öğretmediler: lisede sophokles okuduk, klasik Türk sanat musikisine sövmeyi, divan şiirini hor görmeyi, buna karşılık devletin yayınladığı kötü çevrilmiş batı klasiklerine körü körüne hayranlık göstermeyi öğrendik. Sanki sinan leonardo’dan önemsiz, mevlâna dante’den küçüktü, ıtrî ise bach’ın eline su dökemezdi…”

Prof. Dr. İsmail Doğan, yakın geçmişin ortaya koyduğu bütün zaaf ve sınırlıklara karşın Türkiye’nin tarih ve gelenekle beslenen güçlü bir sosyolojik yapısı olduğuna vurgu yaparak “Türkiye aile örgütlenmesi üzerine kurulan bir millet geleneğine sahiptir. Onun için ateşin düştüğü yer tekil bir olayı değil bu geniş Türk milleti ailesinin sorunu, hüznü ve acısı olarak kabul görüyor. Onun için ateşin düştüğü yer bizim ailemizin, aile ocağımızın;  ülkemizin ve milletimizin bağrıdır. O nedenle terör ve şiddet her birimizin yuvasına acılar ve hüzünler taşıyor…

Berlin Duvarı’nın 1989 yılında çöküşü ile başlayan ve ideolojik kamplaşmalar yerine uygarlık paradigmasının öne çıktığı bir dönemde Türkiye’nin uygarlık değerlerine ve kültür köklerine sahip çıkmasının gereğini dillendirdi. Türkiye’de milli bilinç ve milli kimlik oluşturmanın yalnızca son dönem olaylarının teşvik ettiği bir şey olmayıp soğuk savaş sonrası dünyanın zorladığı ve telkin ettiği bir sosyolojik gerçeklik olduğu bilinmelidir.” dedi.

“Milli Kimlik ve Sosyoloji” konusunda doyurucu bilgiler veren Doğan, kendisine yöneltilen soruları da cevapladı.

Prof. Dr. İsmail Doğan’a katılımlarından dolayı İLESAM Yönetim Kurulu üyelerinden Prof. Dr. Nurullah Çetin tarafından bir “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, ayakta duran insanlar ve takım elbise

 Etkinliğin ikinci yarısını oluşturan Şiir Dinletisi Bekir Yeğnidemir tarafından gerçekleştirildi.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi

Etkinliğe katılan isimler arasında Hanifi Işık, Merih Baran, Elifçe, Nedime Tatar, Murat Duman, Durak Turan Düz, Orhan Vergili, Bayram Yelen, Niyazi Bali, Necati Özdenkoş, Sibel Unur Özdemir, Hüseyin Ünlü,  Prof. Dr. Münür Atalar, Mahir Ünat, Seyfettin Çoban, Necmi Dal, Nurettin Gür Ozanoğlu, Fevzi Gökalp, Ali Haydar Karahacıoğlu, Hayrettin Gültekin, Tuncer Ulusoy, Erdoğan Pamuk, Ayten Belgi, Cihat Solmaz, İsmail Cingöz, İstanbul’dan Perihan Hanımefendi bulunuyordu.

Gönül, elem, yıllar, özlem, dua, düşünmek, hatırlamak, unutmamak, sevgi, aşk, vatan sevgisi, sabır, yaşamak, kar yağışı, oryantal, hayat yolculuğu, zaman, Atatürk ve Sarıkamış şehitleri temalı şiirler güne damgasını vurdu.

İLESAM çatısı altında gerçekleştirilen yılın ilk Cumartesi etkinliği de anılardaki yerini aldı.

İLESAM Şiir Dinletilerimize şiire, sanata ve kültüre gönül veren herkesi- üyemiz olsun veya olmasın-bekliyoruz. Unutmayın!

 

HABER METNİ: Sibel Unur Özdemir

FOTOĞRAFLAR: Sibel Unur Özdemir-Orhan Vergili

TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ

İLESAM GENEL MERKEZİ

Adres

:

İzmir 1.Cad. No: 33/16  Aydın Apartmanı, Kat:4  Kızılay / ANKARA

Tel

:

0 312 419 49 38

Faks

:

0 312 419 49 39

Web

:

www.ilesam.org.tr

E-Posta

:

 Okunma Sayısı : 3689         09 Ocak 2017

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız

Girilecek rakam : 725292

Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.