İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ ve ŞİİR DİNLETİSİ "Okuma Kültürümüz ve Söz Varlığımız" (11 MART 2017) "Okuma Kültürümüz ve Söz Varlığımız" Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin Cumartesi toplantılarından biri daha 11 Mart 2017 tarihinde İLESAM Kültür Evinde gerçekleştirildi. Edebiyatın, sanatın, kültürün ve aktüel konuların konuşulduğu, şiirlerin okunduğu bu etkinlikler büyük ilgi görmekte. Etkinlik, İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. “Kuran-ı Kerim’in ilk ayeti ‘oku’ dur. Sadece gözle okunmaz. Okumak, dikkat ve hafızayı doğru kullanmak, nisyandan kurtulmak noktasında önemlidir. Kısa, orta ve uzun olmak üzere hafızayı üçe ayırıyorlar. Bilinçle hareket etmeliyiz. Suskunluğumuz bile bilinçli olmalı. O kemale erişmek için okumak şarttır. Onu da aşmak için söz varlığımızın gelişmesi gerekmektedir. Bu bağlamda şair ve yazarlarımızın büyüklüğü tartışılır. Dile ne kadar anlam, ne kadar yeni kelime kazandırmışlar, bakmak lazım.” cümleleriyle okumanın önemine, kelime dağarcığımız ve söz varlığımıza vurgu yaparak konuşmasını sonlandıran Parmaksız, programa Afyon Kocatepe Üniversitesi’nden katılan Prof. Dr. Celal Demir’i konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet etti. Program, Prof. Dr. Celal Demir’in "Okuma Kültürümüz ve Söz Varlığımız ” konusunu anlatması ile devam etti. "Okuma Kültürümüz ve Söz Varlığımız" konusundaki notlarını bizlerle paylaşan Prof. Dr. Celal Demir’e teşekkür ediyor ve konuşma metnini sizlerle paylaşıyoruz: “Okuma ve sohbet geleneğimizin temelinde İslamiyet’in kabulünden önceki “şifahi” kültürün büyük tesirleri vardır. Bu nedenle bizim okuma kültürümüz dahi, dinleme ve sohbet mantığı üzerine kurulmuştur. Ancak Tanzimat’tan sonra Türk insanı yazılı eserle buluşmuştur. Tanzimat şair ve yazarlarının yönlendirmeleri ile 1890’li yıllardan itibaren bilhassa İstanbul’da ciddi bir okuyucu kitlesi oluşmuştur. II. Meşrutiyet yılları matbuatının ve Türk okuma kültürünün zirvede olduğu yıllardır. Yahya Kemal Beyatlı bir yazısında (Edebiyata Dair, Mecmualar) bir çocuk dergisinin İstanbul’da 5 bin sattığını söyler. Cumhuriyeti kuran ve yaşatanlar da bu yılların velut ortamında yetmişlerdir. 1980 Darbesinden sonra okuma ve tartışma hevesimiz bıçak gibi kesilmiştir. Bugün okuma ve tartışma kültürü bakımından hiç arzu etmediğimiz bir noktadayız. Okuma kültürümüzün oluşumunu kendi içindeki süreçleri kabaca şöyle tasnif edebiliriz: Söyleme ve Dinleme Dönemi (İslamiyet’in Kabulünden Önce) Okuma ve Dinleme (Sohbet) Dönemi (10. YY. – 19. YY.) Yazma ve Okuma Dönemi (1860-1980) Oynama ve Seyretme Dönemi (1980- …) Toplumumuzda düzenli okuma alışkanlığı henüz oluşmamıştır. Bizde «Okuma» boş zamanları değerlendirmek için yapılan bir iş olarak görülmektedir. Bu nedenle çoğu kişi, zahmetli bir iş olan «okuma» yerine başka etkinlikleri tercih etmektedir. Çok okuyanlar için üzülen bir toplumuz. Batıdaki okuyan toplumlarda «Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?» sorusuna farklı cevaplar verilmektedir: Yemek yaparım, yürüyüş yaparım, köpeğimle meşgul olurum, evimi temizlerim, yürüyüş yaparım gibi. Bizde ise bu soruya muhatap olan herkes “Kitap okurum.” demektedir. Fakat araştırmalar bu sözün düşünülmeden söylendiğini gösteriyor. Toplumumuzun okuma alışkanlığını belirlemeye yönelik yapılan bir anketin sonuçları şöyledir: Genel olarak katılımcıların %60‘ı hiç kitap okumadığını, %30'u son bir ayda sadece 1 kitap okuduğunu söylemiştir. %51'i, evinde kitaplık olmadığını söylemiştir. Ortaokul öğrencilerinin %70’inin, Lise öğrencilerinin ise yaklaşık % 89’unun hiç kitap okumadığı tespit edilmiştir. “Bağımsız Eğitim Sendikası” ve İstanbul’da haftalık Almanca olarak yayınlanan “Istanbul Post” dergisinin verdiği bilgiler: Japonya’da toplumun % 14’ü düzenli okumaktadır. Amerika’da %12’si, düzenli okumaktadır. İngiltere ve Fransa’da % 21’i düzenli düzenli okumaktadır. Türkiye’de düzenli okuma oranı % 0,1 civarındadır. Buna karşılık hâlen ülkemizde, 65 bin kişiye bir kütüphane düşmektedir. MEB eğitim camiasına daha nitelikli öğretmenler kazandırmak için geçen yıl aday öğretmen yetiştirme programını hayata geçirdi. İlk kez ataması yapılan adaylar göreve başlamadan önce 4 ay süreyle oryantasyon eğitimine tabi tutulmaya başlandı. Bu kapsamda adaylara kitap okuma zorunluluğu da getirildi. MEB 31 kitaptan oluşan bir liste hazırladı. Bu kitaplardan en az 5'inin okunması zorunlu kılındı. Ancak SETA'nın yaptığı araştırmaya göre bu kitapların ortalama 5 tanesini okudu. Raporda "Bu düzey okunması beklenen kitap sayının altındadır." denildi. Yine bir ankette yer alan “Okuma alışkanlığınızı nerede kazandınız?” sorusuna verilen cevaplar, eğitim kurumlarımızın çocuklarımıza ve gençlerimize okuma alışkanlığı kazandırmadığını göstermektedir: Ailemde: 15.8 Kendim: 19.2 Okulda: 4.2 Okumam: 60.0” Öğretmenler üzerinde yapılan araştırmaya göre öğretmenlerin %5’i ayda bir kitap okuyor. Öğretmenlerin %75’i son beş yıl içinde hiç kitap okumamış. Öğretim üyelerinin % 56’sı branşının dışında ayda 1-2 kitap okumaktadır. 2011 Birleşmiş Milletler İnsani Kalkınmışlık Raporuna göre göre; ortalama bir yılda kitap almak için harcanan paranın nüfusa oranı şöyledir: Norveç’te 137 dolar, Almanya’da 122 dolar, Belçikalı ve Avustralya’da 100 dolar, Güney Kore’de 39 dolar, Türkiye’de 2 dolardır. (NOT: İnsani Gelişme Endeksi (İGE) (İGE), ilk olarak 1990 tarihinde yayımlanmış ve her yıl sağlık, eğitim ve gelir alanlarından derlenen en güncel uluslararası karşılaştırılabilir veriler ışığında yeniden hesaplanmaktadır.) 2011 verilerine göre; ABD'de yılda 72.000 çeşit kitap basılıyor. Almanya’da 65.000 Rusya'da 58.000, Japonya'da 42.000, Fransa'da 27.000, Hindistan’da 14.000, Brezilya’da 13.000, Bulgaristan’da 10.000, Türkiye’de ise bu rakam 6.031’dir. Türkiye’da halka açık büyük kütüphanelerde bulunan cilt kitap sayısı şöyledir: Bayezid Kütüphanesi: (İstanbul) 442.50 kitap, Adnan Ötüken Halk Kütüphanesi: (Ankara) 380.577, Süleymaniye Kütüphanesi: (İstanbul) 118.035 (yazma eser), Erzurum İl Halk kütüphanesi: (Erzurum) 63.067’dir. Ülkemizde Kültür Bakanlığına bağlı ve halka açık 1355 kütüphane vardır. Buralarda toplam 11.598.180 kitap bulunmaktadır. Dresden Devlet Kütüphanesi’nde 4 milyon cilt kitap bulunmaktadır. Ülkemizdeki halka açık kütüphanelerde yaklaşık 12 milyon kitap bulunmaktadır. 30 büyük üniversiteye ait kitapları da sayarsak (30 x 200.000= 6.000.000) 18-20 milyon kitap bulunmaktadır. Bu ülkenin nüfusu 79 milyondur. Kişi başına maalesef bir kitap düşmemektedir. Okumayan bir toplum olmanın sonucu «cehalet»tir. Bu cehaletin görülebilir/ölçülebilir sonuçları da vardır. Bu sonucu insanımızın “söz varlığı”nda görmekteyiz. Bir kişinin, konuşmalarında ve yazılarında anlamını bilerek kullandığı kelimelerin toplamına “aktif söz varlığı” denir. Kişinin okuduğu ve işittiği zaman anlamını çıkarabildiği; ama kendi cümlelerinde kullanamadığı sözlerin ve sözcüklerin toplamına “pasif söz varlığı” deniyor. Bir hedef kitle (yaş grubu ve/veya bir eğitim-öğretim kademesi) için öngörülen söz/sözcük sayısına ise Temel Söz Varlığı denmektedir. Ana dili eğitim-öğretim programlarımızda Temel Söz Varlığı’nı belirlemeye yönelik açık hedeflerimiz yoktur! Çocuklarımızın kişisel söz varlığını belirlemeye yönelik çok fazla çalışma yapılmıştır. Bunlardan birinin sonuçları şöyledir: 5.sınıf (12 yaş) öğrencilerinin yazılı anlatımda aktif söz varlığı 1030, 8. sınıf (15 yaş) öğrencilerinin yazılı anlatımda aktif söz varlığı 1220, 11. sınıf (18 yaş) öğrencilerinin yazılı anlatımda aktif söz varlığı ise 1540 olarak tespit edilmiştir. Buna karşılık “ABD’de 1958 yılında yapılan bir araştırmayla 10 yaşındaki çocukların aktif söz varlığı, 5.500, pasif söz varlığı 34.300 olarak; 14 yaşındaki çocukların ise aktif söz varlığı 8.500, pasif söz varlığı ise 62.500 olarak tespit edilmiştir.” Çocuklarımızın söz varlığını belirlemeye yönelik ilk teklifin 1926’da kitap inceleme komisyonlarından geldiğini görüyoruz. “…O hâlde çocuk lisanında yaşayan kelimelerin bir listesini tertip etmek fevkalade ehemmiyeti haiz bir meseledir... Amerika’da son zamanlarda ilk mekteplerin her sınıfında hangi kelimelerin okutulup imlası hazmettirileceği, mütehassıslar tarafından ilmî usullerle tespit edilmiştir.” Temel Söz Varlığı hedefleri belirlenmiş olsaydı; Tüm materyaller buna göre üretilirdi. Okul sözlükleri buna göre hazırlanırdı. Kitaplarındaki metinler onu göre seçilirdi. Okuma kitapları ona göre yazılırdı. Her kademe için ayrı ayrı üretilen dokümanlar programlarla örtüşürdü. Ölçme ve değerlendirmeler daha gerçekçi olurdu. “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” veya “Uluslararası Öğrenci Kazanımlarını Takip Programı” olan PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesidir. PISA Projesi’nde öncelikle zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerin; Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve Ana Dilde Okuduğunu anlama ve yorumlama becerileri ölçülmektedir. PISA 2003 (41 ülke) PISA 2006 (57 ülke PISA 2009 (33 + 32=65 ülke) Finlandiya 1. Güney Kore 1. Güney Kore Güney Kore 2. Finlandiya 2. Finlandiya Kanada 3. Kanada 3. Kanada Avustralya 4. Yeni Zellanda 4. Yeni Zellanda Lichtenstein 5. İrlanda 5. Japonya Yeni Zellanda 6. Avusturalya 6. Avusturalya İrlanda 7. Polonya 7. Hollanda İsveç 8. İsveç 8. Belçika Hollanda 9. Hollanda 9. Norveç Hongkong (Çin) 10. Belçika 10. Estonya Belçika 11. İsviçre 11. İsviçre Norveç 12. Japonya 12. Polonya …………. …………….. ……………. TÜRKİYE 33. TÜRKİYE 31. TÜRKİYE Görüldüğü gibi Türkiye tüm sınavlarda son çeyreğin içindedir. 2012 ve 2015 yıllarında girdiğimiz sınavlarda da sonuç değişmemiş, Türk çocukları yine son çeyreğin içinde yer almışlardır. Okumayan bir toplumda hiçbir müşkül halledilemez, hiçbir ilerleme kaydedilemez. MEB, hiç vakit geçirmeden bu sorunun çözülmesi için tedbir almalıdır.” “Okuma Kültürümüz ve Söz Varlığımız” konusunda doyurucu bilgiler veren Demir, kendisine yöneltilen soruları cevaplayarak konu hakkında yapılan katkıları büyük bir ilgiyle dinledi. Prof. Dr. Celal Demir’e katılımlarından dolayı Hayrettin İvgin bir “Teşekkür Belgesi” takdim etti. Etkinliğin ikinci yarısını oluşturan Şiir Dinletisi Songül Dündar tarafından gerçekleştirildi. Etkinliğe Ali Kemal Parıldar, Merih Baran, Sevinç Doğancan Güven, Hüseyin Gürsoy, Ahmet Afacan, Orhan Vergili, Âşık Selahattin Dündar, Nedime Tatar Sivaslıoğlu, Ahmet Divrikoğlu, İhsan Hökelekli, Nurullah Özkılıç, Hanifi Işık, Bekir Yeğnidemir, Sibel Unur Özdemir, Âşık Yakup Temelli, Küçük Satı, Bekir Aksoy, Necati Özdenkoş, Hüseyin Ünlü, Şerif Çöpürgensli, Nurettin Gür Ozanoğlu, Fevzi Gökalp, Ali Haydar Karahacıoğlu, Murat Duman, Zeki Akdoğan, Musa Ay, Seyfettin Çoban, Âşık Hüdai, Mahir Ünat, Muzaffer Karslı, Yeter Bektaş, Tamer Çakı, Rıfat Çakır ve İlter Yeşilay da katıldı. Mehmet Akif, İstiklal Marşı, Atatürk, sevgi, dostluk, kadınlar günü, çocuk gelinler temalı şiirler güne damgasını vurdu. İLESAM çatısı altında gerçekleştirilen bu Cumartesi etkinliği de gönüllerdeki yerini aldı. İLESAM Şiir Dinletilerimize şiire, sanata ve kültüre gönül veren herkesi- üyemiz olsun veya olmasın-bekliyoruz. Unutmayın! Haber Metni: Sibel Unur Özdemir Fotoğraflar: Sibel Unur Özdemir & Orhan Vergili TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ İLESAM GENEL MERKEZİ Adres : İzmir 1.Cad. No: 33/16 Aydın Apartmanı, Kat:4 Kızılay / ANKARA Tel : 0 312 419 49 38 Faks : 0 312 419 49 39 Web : www.ilesam.org.tr E-Posta : ilesam@ilesam.org.tr
İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ ve ŞİİR DİNLETİSİ
"Okuma Kültürümüz ve Söz Varlığımız"
(11 MART 2017)
Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin Cumartesi toplantılarından biri daha 11 Mart 2017 tarihinde İLESAM Kültür Evinde gerçekleştirildi.
Edebiyatın, sanatın, kültürün ve aktüel konuların konuşulduğu, şiirlerin okunduğu bu etkinlikler büyük ilgi görmekte.
Etkinlik, İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı.
“Kuran-ı Kerim’in ilk ayeti ‘oku’ dur. Sadece gözle okunmaz. Okumak, dikkat ve hafızayı doğru kullanmak, nisyandan kurtulmak noktasında önemlidir. Kısa, orta ve uzun olmak üzere hafızayı üçe ayırıyorlar. Bilinçle hareket etmeliyiz. Suskunluğumuz bile bilinçli olmalı. O kemale erişmek için okumak şarttır. Onu da aşmak için söz varlığımızın gelişmesi gerekmektedir. Bu bağlamda şair ve yazarlarımızın büyüklüğü tartışılır. Dile ne kadar anlam, ne kadar yeni kelime kazandırmışlar, bakmak lazım.” cümleleriyle okumanın önemine, kelime dağarcığımız ve söz varlığımıza vurgu yaparak konuşmasını sonlandıran Parmaksız, programa Afyon Kocatepe Üniversitesi’nden katılan Prof. Dr. Celal Demir’i konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet etti.
Program, Prof. Dr. Celal Demir’in "Okuma Kültürümüz ve Söz Varlığımız ” konusunu anlatması ile devam etti.
"Okuma Kültürümüz ve Söz Varlığımız" konusundaki notlarını bizlerle paylaşan Prof. Dr. Celal Demir’e teşekkür ediyor ve konuşma metnini sizlerle paylaşıyoruz:
“Okuma ve sohbet geleneğimizin temelinde İslamiyet’in kabulünden önceki “şifahi” kültürün büyük tesirleri vardır. Bu nedenle bizim okuma kültürümüz dahi, dinleme ve sohbet mantığı üzerine kurulmuştur. Ancak Tanzimat’tan sonra Türk insanı yazılı eserle buluşmuştur. Tanzimat şair ve yazarlarının yönlendirmeleri ile 1890’li yıllardan itibaren bilhassa İstanbul’da ciddi bir okuyucu kitlesi oluşmuştur. II. Meşrutiyet yılları matbuatının ve Türk okuma kültürünün zirvede olduğu yıllardır. Yahya Kemal Beyatlı bir yazısında (Edebiyata Dair, Mecmualar) bir çocuk dergisinin İstanbul’da 5 bin sattığını söyler. Cumhuriyeti kuran ve yaşatanlar da bu yılların velut ortamında yetmişlerdir.
1980 Darbesinden sonra okuma ve tartışma hevesimiz bıçak gibi kesilmiştir. Bugün okuma ve tartışma kültürü bakımından hiç arzu etmediğimiz bir noktadayız.
Okuma kültürümüzün oluşumunu kendi içindeki süreçleri kabaca şöyle tasnif edebiliriz:
Söyleme ve Dinleme Dönemi (İslamiyet’in Kabulünden Önce)
Okuma ve Dinleme (Sohbet) Dönemi (10. YY. – 19. YY.)
Yazma ve Okuma Dönemi (1860-1980)
Oynama ve Seyretme Dönemi (1980- …)
Toplumumuzda düzenli okuma alışkanlığı henüz oluşmamıştır. Bizde «Okuma» boş zamanları değerlendirmek için yapılan bir iş olarak görülmektedir. Bu nedenle çoğu kişi, zahmetli bir iş olan «okuma» yerine başka etkinlikleri tercih etmektedir. Çok okuyanlar için üzülen bir toplumuz.
Batıdaki okuyan toplumlarda «Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?» sorusuna farklı cevaplar verilmektedir: Yemek yaparım, yürüyüş yaparım, köpeğimle meşgul olurum, evimi temizlerim, yürüyüş yaparım gibi. Bizde ise bu soruya muhatap olan herkes “Kitap okurum.” demektedir. Fakat araştırmalar bu sözün düşünülmeden söylendiğini gösteriyor.
Toplumumuzun okuma alışkanlığını belirlemeye yönelik yapılan bir anketin sonuçları şöyledir:
Genel olarak katılımcıların %60‘ı hiç kitap okumadığını, %30'u son bir ayda sadece 1 kitap okuduğunu söylemiştir. %51'i, evinde kitaplık olmadığını söylemiştir. Ortaokul öğrencilerinin %70’inin, Lise öğrencilerinin ise yaklaşık % 89’unun hiç kitap okumadığı tespit edilmiştir.
“Bağımsız Eğitim Sendikası” ve İstanbul’da haftalık Almanca olarak yayınlanan “Istanbul Post” dergisinin verdiği bilgiler:
Japonya’da toplumun % 14’ü düzenli okumaktadır.
Amerika’da %12’si, düzenli okumaktadır.
İngiltere ve Fransa’da % 21’i düzenli düzenli okumaktadır.
Türkiye’de düzenli okuma oranı % 0,1 civarındadır.
Buna karşılık hâlen ülkemizde, 65 bin kişiye bir kütüphane düşmektedir.
MEB eğitim camiasına daha nitelikli öğretmenler kazandırmak için geçen yıl aday öğretmen yetiştirme programını hayata geçirdi. İlk kez ataması yapılan adaylar göreve başlamadan önce 4 ay süreyle oryantasyon eğitimine tabi tutulmaya başlandı. Bu kapsamda adaylara kitap okuma zorunluluğu da getirildi. MEB 31 kitaptan oluşan bir liste hazırladı. Bu kitaplardan en az 5'inin okunması zorunlu kılındı. Ancak SETA'nın yaptığı araştırmaya göre bu kitapların ortalama 5 tanesini okudu. Raporda "Bu düzey okunması beklenen kitap sayının altındadır." denildi.
Yine bir ankette yer alan “Okuma alışkanlığınızı nerede kazandınız?” sorusuna verilen cevaplar, eğitim kurumlarımızın çocuklarımıza ve gençlerimize okuma alışkanlığı kazandırmadığını göstermektedir:
Ailemde: 15.8
Kendim: 19.2
Okulda: 4.2
Okumam: 60.0”
Öğretmenler üzerinde yapılan araştırmaya göre öğretmenlerin %5’i ayda bir kitap okuyor. Öğretmenlerin %75’i son beş yıl içinde hiç kitap okumamış. Öğretim üyelerinin % 56’sı branşının dışında ayda 1-2 kitap okumaktadır.
2011 Birleşmiş Milletler İnsani Kalkınmışlık Raporuna göre göre; ortalama bir yılda kitap almak için harcanan paranın nüfusa oranı şöyledir:
Norveç’te 137 dolar,
Almanya’da 122 dolar,
Belçikalı ve Avustralya’da 100 dolar,
Güney Kore’de 39 dolar,
Türkiye’de 2 dolardır.
(NOT: İnsani Gelişme Endeksi (İGE) (İGE), ilk olarak 1990 tarihinde yayımlanmış ve her yıl sağlık, eğitim ve gelir alanlarından derlenen en güncel uluslararası karşılaştırılabilir veriler ışığında yeniden hesaplanmaktadır.)
2011 verilerine göre; ABD'de yılda 72.000 çeşit kitap basılıyor. Almanya’da 65.000 Rusya'da 58.000, Japonya'da 42.000, Fransa'da 27.000, Hindistan’da 14.000, Brezilya’da 13.000, Bulgaristan’da 10.000, Türkiye’de ise bu rakam 6.031’dir.
Türkiye’da halka açık büyük kütüphanelerde bulunan cilt kitap sayısı şöyledir:
Bayezid Kütüphanesi: (İstanbul) 442.50 kitap, Adnan Ötüken Halk Kütüphanesi: (Ankara) 380.577, Süleymaniye Kütüphanesi: (İstanbul) 118.035 (yazma eser), Erzurum İl Halk kütüphanesi: (Erzurum) 63.067’dir.
Ülkemizde Kültür Bakanlığına bağlı ve halka açık 1355 kütüphane vardır. Buralarda toplam 11.598.180 kitap bulunmaktadır. Dresden Devlet Kütüphanesi’nde 4 milyon cilt kitap bulunmaktadır.
Ülkemizdeki halka açık kütüphanelerde yaklaşık 12 milyon kitap bulunmaktadır. 30 büyük üniversiteye ait kitapları da sayarsak (30 x 200.000= 6.000.000) 18-20 milyon kitap bulunmaktadır. Bu ülkenin nüfusu 79 milyondur. Kişi başına maalesef bir kitap düşmemektedir.
Okumayan bir toplum olmanın sonucu «cehalet»tir. Bu cehaletin görülebilir/ölçülebilir sonuçları da vardır. Bu sonucu insanımızın “söz varlığı”nda görmekteyiz.
Bir kişinin, konuşmalarında ve yazılarında anlamını bilerek kullandığı kelimelerin toplamına “aktif söz varlığı” denir.
Kişinin okuduğu ve işittiği zaman anlamını çıkarabildiği; ama kendi cümlelerinde kullanamadığı sözlerin ve sözcüklerin toplamına “pasif söz varlığı” deniyor. Bir hedef kitle (yaş grubu ve/veya bir eğitim-öğretim kademesi) için öngörülen söz/sözcük sayısına ise Temel Söz Varlığı denmektedir.
Ana dili eğitim-öğretim programlarımızda Temel Söz Varlığı’nı belirlemeye yönelik açık hedeflerimiz yoktur!
Çocuklarımızın kişisel söz varlığını belirlemeye yönelik çok fazla çalışma yapılmıştır. Bunlardan birinin sonuçları şöyledir: 5.sınıf (12 yaş) öğrencilerinin yazılı anlatımda aktif söz varlığı 1030, 8. sınıf (15 yaş) öğrencilerinin yazılı anlatımda aktif söz varlığı 1220, 11. sınıf (18 yaş) öğrencilerinin yazılı anlatımda aktif söz varlığı ise 1540 olarak tespit edilmiştir.
Buna karşılık “ABD’de 1958 yılında yapılan bir araştırmayla 10 yaşındaki çocukların aktif söz varlığı, 5.500, pasif söz varlığı 34.300 olarak; 14 yaşındaki çocukların ise aktif söz varlığı 8.500, pasif söz varlığı ise 62.500 olarak tespit edilmiştir.”
Çocuklarımızın söz varlığını belirlemeye yönelik ilk teklifin 1926’da kitap inceleme komisyonlarından geldiğini görüyoruz. “…O hâlde çocuk lisanında yaşayan kelimelerin bir listesini tertip etmek fevkalade ehemmiyeti haiz bir meseledir... Amerika’da son zamanlarda ilk mekteplerin her sınıfında hangi kelimelerin okutulup imlası hazmettirileceği, mütehassıslar tarafından ilmî usullerle tespit edilmiştir.”
Temel Söz Varlığı hedefleri belirlenmiş olsaydı;
Tüm materyaller buna göre üretilirdi.
Okul sözlükleri buna göre hazırlanırdı.
Kitaplarındaki metinler onu göre seçilirdi.
Okuma kitapları ona göre yazılırdı.
Her kademe için ayrı ayrı üretilen dokümanlar programlarla örtüşürdü.
Ölçme ve değerlendirmeler daha gerçekçi olurdu.
“Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” veya “Uluslararası Öğrenci Kazanımlarını Takip Programı” olan PISA, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından üçer yıllık dönemler hâlinde, 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırma projesidir.
PISA Projesi’nde öncelikle zorunlu eğitimin sonunda örgün eğitime devam eden 15 yaş grubundaki öğrencilerin; Matematik okuryazarlığı, Fen Bilimleri okuryazarlığı ve Ana Dilde Okuduğunu anlama ve yorumlama becerileri ölçülmektedir.
PISA 2003 (41 ülke) PISA 2006 (57 ülke PISA 2009 (33 + 32=65 ülke)
…………. …………….. …………….
Görüldüğü gibi Türkiye tüm sınavlarda son çeyreğin içindedir. 2012 ve 2015 yıllarında girdiğimiz sınavlarda da sonuç değişmemiş, Türk çocukları yine son çeyreğin içinde yer almışlardır.
Okumayan bir toplumda hiçbir müşkül halledilemez, hiçbir ilerleme kaydedilemez. MEB, hiç vakit geçirmeden bu sorunun çözülmesi için tedbir almalıdır.”
“Okuma Kültürümüz ve Söz Varlığımız” konusunda doyurucu bilgiler veren Demir, kendisine yöneltilen soruları cevaplayarak konu hakkında yapılan katkıları büyük bir ilgiyle dinledi.
Prof. Dr. Celal Demir’e katılımlarından dolayı Hayrettin İvgin bir “Teşekkür Belgesi” takdim etti.
Etkinliğin ikinci yarısını oluşturan Şiir Dinletisi Songül Dündar tarafından gerçekleştirildi.
Etkinliğe Ali Kemal Parıldar, Merih Baran, Sevinç Doğancan Güven, Hüseyin Gürsoy, Ahmet Afacan, Orhan Vergili, Âşık Selahattin Dündar, Nedime Tatar Sivaslıoğlu, Ahmet Divrikoğlu, İhsan Hökelekli, Nurullah Özkılıç, Hanifi Işık, Bekir Yeğnidemir, Sibel Unur Özdemir, Âşık Yakup Temelli, Küçük Satı, Bekir Aksoy, Necati Özdenkoş, Hüseyin Ünlü, Şerif Çöpürgensli, Nurettin Gür Ozanoğlu, Fevzi Gökalp, Ali Haydar Karahacıoğlu, Murat Duman, Zeki Akdoğan, Musa Ay, Seyfettin Çoban, Âşık Hüdai, Mahir Ünat, Muzaffer Karslı, Yeter Bektaş, Tamer Çakı, Rıfat Çakır ve İlter Yeşilay da katıldı.
Mehmet Akif, İstiklal Marşı, Atatürk, sevgi, dostluk, kadınlar günü, çocuk gelinler temalı şiirler güne damgasını vurdu.
İLESAM çatısı altında gerçekleştirilen bu Cumartesi etkinliği de gönüllerdeki yerini aldı.
İLESAM Şiir Dinletilerimize şiire, sanata ve kültüre gönül veren herkesi- üyemiz olsun veya olmasın-bekliyoruz. Unutmayın!
Haber Metni: Sibel Unur Özdemir
Fotoğraflar: Sibel Unur Özdemir & Orhan Vergili
TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ
İLESAM GENEL MERKEZİ
Adres
:
İzmir 1.Cad. No: 33/16 Aydın Apartmanı, Kat:4 Kızılay / ANKARA
Tel
0 312 419 49 38
Faks
0 312 419 49 39
Web
www.ilesam.org.tr
E-Posta
Adınız Soyadınız
Girilecek rakam : 804793
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.