İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ ve ŞİİR DİNLETİSİ "Çanakkale Savaşlarının Güncel Boyutları" (18 MART 2017) "Çanakkale Savaşlarının Güncel Boyutları" Edebiyatın, sanatın, kültürün ve aktüel konuların konuşulduğu, şiirlerin okunduğu etkinliklerinden biri daha 18 Mart 2017 tarihinde İLESAM Kültür Evi’nde gerçekleştirildi. Cumartesi Sohbetleri, İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. Çanakkale Deniz Zaferi'nin 102. yıl dönümünü kutlayıp şehitlerimizi hayırla yâd ettiğimizi dile getiren Mehmet Nuri Parmaksız Çanakkale’nin anlamını ve önemini çocuklarımıza öğretmeliyiz, dedi.Parmaksız, yirmi akademisyenin bildiri sunacağı ve dört oturumdan oluşan ‘Millî Birlik ve Beraberlik Sempozyumu’nun 23 Mart 2017 tarihinde MEB Şura Salonu’nda yapılacağını hatırlatarak konuşmasını yapmak üzere Prof. Dr. Nurullah Çetin’i kürsüye davet etti. Program, Prof. Dr. Nurullah ÇETİN’in "Çanakkale Savaşlarının Güncel Boyutları" konusunu anlatması ile devam etti. Konuşma metnini bizlerle paylaşan Prof. Dr. Nurullah Çetin’e teşekkür ediyor ve metni sizlere aynen aktarıyoruz: ÇANAKKALE SAVAŞLARININ BİZE BIRAKTIĞI MİRAS Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Paylaşım Savaşının bir cephesinde, 19 Şubat 1915-18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazında denizde, 25 Nisan 19175-9 Ocak 1916 tarihleri arasında da karada Gelibolu yarımadasında İngiltere ve Fransa’nın öncülüğündeki Haçlı Saldırılarına karşı Türk milletinin ortaya koyduğu güçlü direnişin adıdır. Bu savaşların bugün itibariyle bize bıraktığı çok önemli bir miras vardır. Dolayısıyla biz Çanakkale deniz ve kara savaşlarını tarihimizde olup bitmiş bir savaş olarak sadece merak duygularımızı tatmin etmek için okumayacağız, aynı zamanda günümüze dönük boyutlarıyla da okuyacağız. Çanakkale savaşlarının bugün bize öğrettiği dersler ana hatlarıyla şöyledir: *Bilim ve Teknolojide İleri Gitme Gereği: Gevşeklik yerine uyanık kalma bilinci kazandırdı. Zira anladık ki Haçlı-Siyonist cephe çalışmış, bilim, teknoloji, silah üretmiş ama biz geride kalmışız; hatta yerimizde saymışız ve uyumuşuz. Bu uyumuşluk ve uyuşukluk bize pahalıya mal oldu. Gâvurun kat kat silah üstünlüğüne karşı galip geldik. Ama bu galibiyetimizi sağlayan çok kuvvetli imanımız, inancımız, sabrımız ve dayanma gücümüzdü. -Düşman donanması, Osmanlı donanmasından 7 kat daha güçlüdür. -Türkler silahta Almanlara bağımlı kaldılar. *Haçlı Saldırıları Sadece Askerî Değil, Çok Boyutludur: Çanakkale Savaşları o gün için askerî anlamda bir Haçlı saldırısı idi. O gün silahla, ordularla geçemedikleri Çanakkale’yi bugün siyasetle, ekonomiyle, kültürle, sanatla, basın yayınla geçmeye ve ülkemizi işgal edip bu vatanda Türk varlığını tasfiye etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla Haçlı saldırıları bugün de modern, hatta postmodern anlamda devam etmektedir. *Millî Birlik Bilinci: Çanakkale Savaşları Millî birlik bilincinin test edildiği bir zemindir. O gün Türk milletinin her kesimi ufak tefek farklılıkları unuttu, bir kenara koydu. Toptan bir araya gelerek vatan için, milletin birliği, bütünlüğü, devamı için, devlet için, din için, gelecek için bir araya geldi, tek ruhta ve şuurda birleşerek aynı gayede tek millet bedeni oldu. Bugün de Türk milleti millî ve manevi değerlerimizi korumak adına, vatanın bölünmezliği, devletin müstakil, bağımsız Türk devleti olarak varlığını koruması, Türk-İslam kültür ve medeniyetinin devamı, bekası ve daha da geliştirilmesi için bir ve bütün olmalıdır. *Medeniyetler Çatışması: Çanakkale Savaşları 2 medeniyetin çatışma ve karşılaşma alanıdır. Çanakkale, emperyalist Batının vahşet uygarlığına karşı Türk’ün insanlık medeniyetinin galip geldiği yerdir. Haçın temsilciliğinde Hristiyan medeniyeti ve Batı dünyası ile Hilalin temsilciliğinde İslam medeniyeti ve dünyası karşı karşıya geldi. Yani o savaşlar, İslam medeniyetini ve varlığını yok etmek isteyen bir Haçlı saldırısı idi. Bugün de yine Amerika Birleşik Terör Devletlerinin akıl hocaları, medeniyetler arası çatışma tezini gündemde tutmaktadırlar. O zamanki Haçlı saldırısı, bugün Büyük Orta Doğu Projesi ile devam etmektedir. O zaman Haçlı sürülerinin başında İngiltere vardı, bugün ise Amerika vardır. -Türkler düşman esirlere iyi muamele ettiler, yedirdiler, içirdiler, tedavi ettiler. Yaralı düşman askerini köylerine götürüp tedavi ettiler, mandalarını satıp parasıyla memleketlerine yolcu ettiler. Ama düşmanlar, Türk esirleri barakalara toplayıp benzin dökerek yaktılar. -Düşmanlar zehirli gaz kullandılar. -15 bin Türk esiri Mısır’da ilaçlı suyla kör ettiler. *Vatanseverlik Şuuru: Çanakkale savaşları, vatan savunması bilincinin yoğunlaştığı yerdir. O gün şehadete gözlerini kırpmadan giden atalarımız, vatan sevgisinin imandan olduğu bilinciyle hareket ederek vatanlarını namus bilip erkekçe savaştılar, öldüler, öldürdüler. Vatanları ellerinden giderse millet ve fert olarak kalamayacaklarını, vatanları işgal edilirse dinlerinin, dillerinin, kültürlerinin, değerlerinin, şahsiyetlerinin yok olacağını anladılar ve vatan savunmasına koştular. Atalarımız vatanın hatıralarımızın sandığı, hayallerimizin de yaldızlı seması olduğunu anladılar. Ne hatıralarının yok olmasına, ne de geleceklerinin, hayallerinin sönmesine izin verdiler ve bu inançla vatan savunmasında yerlerini aldılar. *Hasta Adamın Dirilişi: Çanakkale, “Hasta Adam”ın dirildiği yerdir. Özellikle Tanzimat’tan itibaren Haçlı Batı dünyası, Osmanlı Devletini hep parçalanması ve paylaşılması gereken bir “Hasta Adam” olarak görmüşler ve sürekli saldırmışlardır. 1911 Trablusgarp, 1912 Balkan Savaşları hep bu saldırılar arasındadır. 1914 Birinci Dünya Paylaşım Savaşı da hasta adam zannettikleri Osmanlı Devletini kesin olarak ortadan kaldırma saldırısı idi. Ama Türk milleti adeta küllerinden yeniden dirilen bir anka kuşu gibi derlenip toparlandı, titreyip kendine geldi ve destansı bir direniş sergileyerek gâvuru Çanakkale’ye geldiğine, geleceğine bin pişman etti. *Kutsalları Koruma İçgüdüsü: Çanakkale, Türk’ün millî ve manevî kutsalları adına samimi olarak, fedakârlık gösterdiği direniş meydanıdır. Türk milleti, Çanakkale’de İngiliz ve Fransız gâvurlarının Türk milletinin dinini, kültürünü, kutsal saydığı bütün dinî ve millî değerlerini yok etmek istediğini anladı ve ‘kutsalını veren şerefsizdir’ diyerek maddi ve manevi bütün kutsal değerleri adına büyük bir direniş sergiledi ve kendisi öldü ama kutsallarını yani şerefini, namusunu kurtardı. *Millî Mücadelenin Önsözü: Çanakkale, Millî Mücadelenin önsözüdür. Türk milletinin kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle, okumuşu ile okumamışı ile bir bütün olarak ordu-millet halinde ortaya koyduğu büyük Çanakkale savunması ve akabinde gâvuru yüzgeri etmesi, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi sonrası başlayacak olan Millî Mücadeleye daha bir azimle ve özgüvenle girmesini sağladı. İtilaf devletleri denen gâvurların Çanakkale’de yenilmiş olması, Millî Mücadelede şevklerini kırdı, güvenlerini kaybettirdi. Tabii buna bağlı olarak Türk milleti de tam bir özgüven ve imanla Millî Mücadelesini alnının akıyla verdi ve kanıyla kurtardığı vatanında irfanıyla bağımsız millî devletini kurdu. *ÇANAKKALE, BATININ MİTOLOJİK SEMBOLLERİNİN ÇÖKERTİLDİĞİ YERDİR. Bugün Çanakkale Deniz Zaferi'nin 102. yıl dönümünü kutluyor ve şehitlerimizi hayırla yâd ediyoruz. Çanakkale zaferleri, bir bütün olarak Türk tarihinin dönüm noktalarından biridir ve bize bıraktığı miras itibariyle önemini hâlâ koruyor. Bu savaşların birçok farklı boyutu var ama ben bir boyutunu irdelemek istiyorum. Batı, ileriye dönük niyetlerini, plan ve projelerini, özlemlerini, beklentilerini, arzularını, korkularını, endişelerini, zihniyetini, bütün duygu ve düşüncelerini özellikle Eski Yunan mitolojisine ait figür ve motiflerle simgesel düzlemde kodlar. Bunları da zaman zaman modernize ederek kullanırlar. Çanakkale, Batının mitolojik düzlemde temsil edilen inanç kodlarının ve sembollerinin Türk tarafından çökertildiği yerdir. Bu durum, onlarda özgüven aşınmasına, bizde ise iman takviyesine yol açtı. Bunlara bazı örnekler verelim: -Poseidon: Mesela Çanakkale Deniz zaferi, Batının Poseidon tanrısının yenildiği yerdir. Poseidon, denizler dünyasına hâkim olan, kontrol eden sanal tanrının adıdır. Eski Yunanlı denizleri ilkel sallarla ve gemilerle geçemeyip büyük fırtınalarda çıkan dalgalar altında batıp boğulunca denizler âlemine hükmeden ve insanların iyiliğini istemeyen Poseidon adında mevhum bir tanrı uydurmuş. Zaman içinde bu tanrı figürünü edebiyatında, kültüründe değişik şekillerde kullanmış. Ona yeni ve farklı işlevler ve roller yüklemiş. Mesela İngilizlerin yenilmez Armadası, onların Poseidon’u idi. O zamana kadar hiç yenilmemiş ama Çanakkale’de sulara gömülmüş, yenilmişti. Çanakkale zaferi, Kahhar, Mümit gibi isim ve sıfatların İngiltere’ye değil, Allah’a ait olduğunun ispat edildiği, bizzat gösterildiği yerdir. Dolayısıyla Çanakkale Deniz Zaferi, bize bugün şunu öğretti: Emperyalist Haçlı Batı, ürettiği teknolojik aygıtlarla tanrılık iddiasında bulunabilir, kendine güvenebilir ama bu bizi yanıltmamalı, yıldırmamalı, ümitsizliğe sevketmemeli, onların her türlü emperyalist baskısına karşı kararlı, azimli ve imanlı bir şekilde mücadele etmeliyiz. İnanıyorsak üstünüz. -Helen: Çanakkale, aynı zamanda Helen’in öldürüldüğü yerdir. İngilizler 1924’te Kraliyet Tümeninin karaya çıktığı noktaya Teke Koyu’na hâkim yerde, Yarımadanın en uç noktasına) Gözcübaba Tepe üzerinde Helles Anıtı adında bir anıt dikerler. Bu anıt 32.9 metre boyundadır. Anıtta Seddülbahir’de ölen 20.763 İngiliz askerinin adı yazılıdır. Eski Yunan mitolojisine göre Kral Athamas’ın kızı Helen, altın postlu Koç sırtında Kafkasya’ya gitmek için Boğazı geçerken orada düşüp boğulur. Bundan dolayı buruna Hellespoint ismi verilir. İngilizlerin bu efsaneyi bugüne taşıması oraya o ismi vermesinin amacı bellidir. O da özelde İngilizlerin, genelde Batı dünyasının Çanakkale Boğazını geçip bu bölgeyi, Doğuyu ele geçirme, işgal ve istila etme amaçlarının, bu emperyalist niyetlerinin bir sembolüdür. Bu hedef için ölmek gibi bir durumu efsaneyle yüceltmişler ve kalıcı hale getirmişlerdir. Boğazları geçip Doğu dünyasını esir alıp köleleştirmek, yağmalamak emperyalist Batının kutsal bir amacıdır. Bu amaç uğruna ölmek de kutsanmaktadır. Biz Çanakkale Savaşlarını kazanarak emperyalist Haçlı Batının Helen’ini yani emperyalist amacını sularda boğmuş olduk. Bugün de aynı Batı, Doğu dünyasını tarumar etmek, yağmalamak, dağıtmak, parçalayıp paylaşmak amacından vazgeçmiş değildir. Çanakkale zaferleri, Batının Helen tanrısına olan inancını, imanını sarsarak önemli bir gedik açtı. *İmkâna Karşı İmanın Zaferi: Çanakkale, maddeye karşı mananın, silaha karşı iradenin, imkâna karşı imanın zaferidir. -Türk askeri mermisi bitince düşman gemilerine süngü ile saldırdı. -Düşmanın attığı bombaları hemen vakit geçirmeden yakalayıp geri düşman üzerine attılar. Düşmanın attığı ama patlamayan torpilleri, geceleri kucaklayıp düşman siperi önüne bıraktılar. -Düşmana gece baskınları yaptılar. Gece baskınlarına gönüllü katılmak, gece keşfi yapmak sıradan, basit ve normal işlerdi. Asıl, düşmanın makineli tüfeğini gece alıp getirmek için yarışırlardı. -Bir gazi anlatıyor: “Birgün mevzilerden ateş ediyoruz, Arıburnu’nda düşmana doğru.. Çekiyorum tetiği… Çekiyorum… Tüfek patlamıyor. Ateş etmiyor. Tüfek bozuldu herhalde dedim. Bir arkadaş vardı yanımda. Ona: Bak hele benim tüfek bozulmuş, ateşlemiyor. Dedim. Arkadaş bir bana baktı benden yana: Ne bozulmuşu, senin parmak gitmiş.” dedi. Ben o zaman acısını duydum işte. Cız etti içim. Bir kurşun gelmiş tetiği çektiğim parmağı alıp götürmüş.” -Savaşın kazanılmasında bireysel kahramanlıklar çok önemli bir yere sahiptir. Mesela Tophaneli Hakkı adlı bir yüzbaşı kalp hastasıdır. Buna rağmen elinde kalan 26 mayını 17 Mart gecesi Karanlık Limana döşer ve dönüşte vefat eder. İngiliz Denizler Bakanı Churchill’in itiraflarıyla Karanlık Limana döşenen bu mayınlar İngilizlerin yenilmez donanmasının üçte birini sulara gömer, üçte birini de kullanılamaz hale getirir. Boğazı geçemezler ve savaş iki buçuk yıl uzar. Bu yüzden 8.5 milyon Avrupalı ölür. Rusya komünist olur, 30 milyon insan ölür. Rusya Çin’i komünist yapar, orada 50 milyon insan ölür. Müslümanlar, Asya ve Afrikalı sömürgeler İngiltere’nin gücünden şüphe duymaya başlar. Onlarda istiklal ümidi doğar. Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Arap ülkelerini ellerinde tutamazlar. Hollanda Endonezya’yı, Belçika Kongo’yu kaybederler. Churchill de 25 politikanın dışında kalır. -Atatürk Çanakkale Savaşlarını kazandıran ruhu şöyle anlatır: ”Mütekabil (karşılıklı) siperler arasında mesafe 8 metre yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler hiç kurtulamayarak kâmilen düşüyor. İkinci sıradakiler hemen onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar şayan-ı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, 3 dakika sonra kendi öleceğini biliyor ama hiçbir fütur bile göstermiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerinin ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve tebrik misaldir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesini kazanan bu yüksek ruhtur.” -Çanakkale, çılgın Türklerin sahne aldığı yerdir. -Çanakkale, çocukların ve kadınların zaferidir. *Harem, Türk Lokumu ve Osmanlı Tokadı: Çanakkale, Haremde Türk lokumu yemeye gelen şövalyelerin karşılarında Türk kası görüp Osmanlı tokadı yedikleri yerdir ve yüz geri edildikleri yerdir. Tarih boyunca Haçlı saldırılarının itici güçlerinden biri ahlaksızca insanlık dışı vaatlerdir. Mesela şövalye denilen serserileri toplarlar, onlara Doğuya Türk lokumu yemeye yani Türk kadınlarının ırzlarına, namuslarına tecavüz etmeye gidiyoruz derler. Nitekim İngiltere ve Fransa sömürgelerinden ve kendi vatandaşlarından topladıkları Haçlı sürülerinin bir kısmını bu vaatlerle kandırıp getirmişler. Ama zavallılar Hareme gireceklerine cehennemi boyladılar, Türk lokumu yiyemeden okkalı bir Osmanlı tokadı yiyerek geri döndüler. Şimdi de yine aynı ve benzeri vaatlerle Anadolu’ya ve diğer İslam dünyasına saldırıyorlar. *İngiliz Şeytanî Siyaseti: Çanakkale, yalana dayalı İngiliz şeytani siyasetinin iflas ettiği yerdir. -İngilizler: “Barbar Türkler Hrisitiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda, birlik olup üzerine gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir.” Diyerek Çanakkale için bu tür yalanlarla asker topladılar. Ayrıca şu tür yalan propaganda da yaptılar: “Türkler genellikle esir almazlar, esir aldıklarını hemen öldürürler, nadiren de olsa birkaç asker esir aldıkları zaman onları doğrudan harap olmuş hastanelere ve zindanlara atarlar.” İngilizler Londra’da Oxford Street’e Çanakkale Savaşlarıyla ilgili bir anıt dikerler. Bu heykelde ayağında dolağı, başında kabalağı ile Mehmetçik, tüfeğinin süngüsüyle yere yatırdığı izci şapkalı bir İngilizi öldürür. Altında da şu yazı vardır: “Türkler Çanakkale’de babanı böyle öldürdüler.” İngilizler Çanakkale’ye sanki izcilik oynaya gelmişler de Türkler de barbarca onları öldürmüşler gibi dangalakça bir mesaj vermek istemişler. Kendi vatandaşlarını da aptal yerine koymuşlar. İngiliz askerlerinin Çanakkale’de ne işi vardı? Onları biz mi davet ettik? Misafir olarak, turist olarak gezmeye, ya da izcilik oynamaya, spor yapmaya mı geldiler? Bu soruları elbette her aklı başında insan soracaktır. -İngilizler Avustralyalıları savaşa sokmak için şeytanca planlar uygularlar. Bunlardan biri: Avustralya’da Broken Hill denilen bir kasabada halk, 1 Ocak 1915’te her yıl gittikleri pikniğe gitmek için trene binerler. Broken Hill kasabasında Afganistanlı 2 kişi: Molla Abdullah adlı bir imam ve Gül Muhammed adlı bir dondurmacı trene saldırıp içindeki yolcuları öldürürler. Bu 2 kişiyi kandıran, ellerine silah veren ve saldırtan İngilizlerdir. Ölenler arasında papaz ve savaş karşıtı bir sendika lideri de vardır. Bu 2 suikastçı olay yerinde hemen öldürülür. İngilizler bunları Türk göstermek için dondurma arabasının üzerine Türk bayrağı yapıştırmışlar. İki terörist Türk, halkı katletti diye haber yayarlar. Halk galeyana gelir, Kuzey Afgan Mahallesine ve bir Alman Kulübüne saldırırlar. Türklere karşı savaşa gitmek için halk askerlik şubesi önünde kuyruğa girer. Böylece şeytan İngiliz tezgâhı tutmuştur. Bu olaydan sonra 20 bin asker verecek olan Avustralya, 400 bin asker verir. -İngiliz ve Fransızlar, Müslüman sömürgelerini de Osmanlı başkentini ve halifeyi Almanlardan kurtarmak için savaştıklarını söyleyerek kandırıp getirdiler. *Türk Ordusunu Gâvur Komutanın Emrine Vermek: -Komutanın Değil, Mehmetçiğin Zaferi: Çanakkale, tilki Alman komutanına, basiretsiz Osmanlı üst yönetimine rağmen saf Anadolu Mehmetçiğinin azminin, kararlı direnişinin zaferidir. -Türk ordusunun komutası gâvura verilirse ondan hayır gelmeyeceği anlaşılmıştır. Nitekim deniz savaşından mağlup ayrılan İtilaf devletleri kara savaşına karar vermiş. İttifak devletleri komutanı Liman Von Sanders denizden Gelibolu Yarımadasına çıkacak olan düşman ordularına karşı tamamen pasif, yanlış, büyük kayıplara sebep olacak saçma sapan bir savunma planı hazırlamış. Sanders, İtilaf Devletleri askerlerinin karaya Saros Körfezinden çıkacağını tahmin etmiş. Dolayısıyla Türk ordusunun ana kuvvetlerini bu bölgede toplamış. Saros Körfezi ise Gelibolu Yarımadası’nın en dar bölgesidir. Düşmanların daracık bir yerden çıkamayacaklarını, hemen orada kıstırılıp boğulacaklarını sıradan bir kişi bile bilir. Ayrıca Sanders, kuvvetlerin önemli bir bölümünü sahilde değil de daha gerilerde, yedekte tutmuş. Bu da düşmanın kolayca denizden karaya çıkması, sahilleri tutması, denizden rahatça takviye alması, karada mevzilenmesi, yerleşmesi demektir. Türk komutanları ise, Sanders’in bu planına karşı doğru, akılcı, gerçekçi ve en az zarara sebep olacak bir savunma planı yapmışlar. Buna göre düşman askerlerinin karaya ayak basmalarına izin vermeyen, onları gerilerde, iç bölgelerde değil de sahilde karşılayıp karaya çıkmalarına izin vermeden denize dökmeyi amaçlayan bir plan yaptılar. Ama Türk komutanlarının değil de gâvur komutanın planı uygulandı ve sonunda çok büyük sayıda asker kaybımız ortaya çıktı. -Almanlar Bazı Türk komutan ve idarecileri parayla satın aldı. Bu yüzden Musul ve Filistin’e gönderilmesi gereken 100.000 Türk askerini Galiçya’ya gönderdiler. Türk askeri hem Galiçya soğuğunda kırıldı, hem de Musul ve Filistin elden gitti. *Gerçek Türk Beyi Şahsiyeti: Bu savaşta Mustafa Kemal gerçek bir Türk komutanı olarak şahsiyetini ve bağımsız iradesini kullanmış ve savaşın kazanılmasında büyük rol oynamıştır. Gâvur komutanların emrini dinlemek yerine istiklalci Türk iradesinin emrini dinleyerek hareket etmiş ve iyi bir sonuç almıştır. Hadise şöyle olmuş. Arıburnu yönünden top seslerinin gelmesi üzerine, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, Arıburnu taraflarından düşmanın bir çıkarma yaptığını anlar ve durumu Ordu komutanına bildirir. Fakat bir cevap alamaz. İlerleyen düşman karşısında perişan olacağımızı anlamıştır. Bu durumda bir şeyler yapılması lazımdır. Ordudan emir gelmeyince bağımsız iradesiyle tüm sorumluluğu üstüne alıp 57.Alayı bir batarya ile Koca Çimentepe yönünde harekete geçirir. Kendisi de durumu izlemek üzere Conk Bayırı’na çıkar. Bu arada bazı askerlerin geri çekilmekte, kaçmakta olduğunu görür. Düşmanlar da bunları izlemektedir. Mustafa Kemal hemen bu kaçan askerlerin önüne çıkar ve onlara: “Niçin kaçıyorsunuz?” der. Askerler de: “Efendim düşman” derler! O arada düşman birliklerinin ilerlemekte olduğunu görür. Atatürk, askerler on dakika istirahat etsin diye kuvvetleri geride bırakmıştı. Düşman da iyice yaklaşmış. Yani düşman askerleri Atatürk’e kendi askerlerinden daha yakın gelmiş. Çok zor bir durum ve ani karar vermek lazım. Atatürk kaçan askerlere: “Düşmandan kaçılmaz”, der. Askerler: “Cephanemiz kalmadı”, derler. Atatürk: ”Cephaneniz yoksa süngünüz var”, der. Ve bağırarak onlara süngü taktırır ve yere yatırır. Bu arada yardıma birlik çağırmak için yanındaki emir subayını geriye yollar. Bizim askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de bir şey var zannederek korkup beklemek ve durumu anlamak için onlar da yere yatarlar. Böylece zaman kazanılır. Türk ordu birliği bu süre içinde yardıma yetişir. Bu kısa ve önemli an savaşı kazanmamızda etkili olur. Daha sonra, orduyu toparlayan Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay'a şu emri verir: “Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir.” Konu hakkında değerli bilgiler veren Çetin, kendisine yöneltilen soruları cevaplayarak, yapılan katkıları dinledi. Prof. Dr. Nurullah Çetin’e katılımlarından dolayı İLESAM Haysiyet Kurulu Başkanı Hanifi Işık tarafından bir “Teşekkür Belgesi” takdim edildi. Etkinliğin ikinci yarısını oluşturan Şiir Dinletisi Bekir Yeğnidemir tarafından gerçekleştirildi. Hanifi Işık, Sevinç Doğancan Güven, Murat Haydaroğlu, Orhan Vergili, Bekir Aksoy, Ertuğrul Yılmaz, Âşık Dudai, Nevin Balta, Ali Kemal Parıldar, İhsan Hökelekli, Sibel Unur Özdemir, Necmi Dal, Halil Yazanel, Halit Çiğdem, Niyazi Bali, Ahmet Mortaş, Mahir Ünat, Vedat Fidanboy, Nurettin Gür Ozanoğlu, Hüseyin Ünlü, Münir Atalar, Cahit Karaç, Kemal Arslan, Seyfettin Çoban, Fevzi Gökalp, Ali Haydar Karahacıoğlu, Hayrettin Gültekin, Musa Ay, Ezberi Tuncer Ulusoy, Nurgül Kaynar Yüce, Muzaffer Karslı, Ali Taha, Ali Kahraman etkinliğe katılan isimler arasındaydı. Cemre, ölüm, memleket, Anadolu ve Çanakkale temalı şiirler güne damgasını vururken Seyfettin Çoban ve Nurettin Gür Ozanoğlu’nun ses olduğu türküler güzellik kattı. Ayrıca Necmi Dal’ın sazının ezgileri eşliğinde hep birlikte söylenen Çanakkale Türküsü de duygulu anlar yaşanmasına neden oldu. İLESAM çatısı altında gerçekleştirilen bu Cumartesi etkinliği de gönüllerdeki yerini aldı. İLESAM Şiir Dinletilerimize şiire, sanata ve kültüre gönül veren herkesi- üyemiz olsun veya olmasın-bekliyoruz. Unutmayın! Haber Metni: Sibel Unur Özdemir Fotoğraflar:Sibel Unur Özdemir & Orhan Vergili TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ İLESAM GENEL MERKEZİ Adres : İzmir 1.Cad. No: 33/16 Aydın Apartmanı, Kat:4 Kızılay / ANKARA Tel : 0 312 419 49 38 Faks : 0 312 419 49 39 Web : www.ilesam.org.tr E-Posta : ilesam@ilesam.org.tr
İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ ve ŞİİR DİNLETİSİ
"Çanakkale Savaşlarının Güncel Boyutları"
(18 MART 2017)
Edebiyatın, sanatın, kültürün ve aktüel konuların konuşulduğu, şiirlerin okunduğu etkinliklerinden biri daha 18 Mart 2017 tarihinde İLESAM Kültür Evi’nde gerçekleştirildi.
Cumartesi Sohbetleri, İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı.
Çanakkale Deniz Zaferi'nin 102. yıl dönümünü kutlayıp şehitlerimizi hayırla yâd ettiğimizi dile getiren Mehmet Nuri Parmaksız Çanakkale’nin anlamını ve önemini çocuklarımıza öğretmeliyiz, dedi.Parmaksız, yirmi akademisyenin bildiri sunacağı ve dört oturumdan oluşan ‘Millî Birlik ve Beraberlik Sempozyumu’nun 23 Mart 2017 tarihinde MEB Şura Salonu’nda yapılacağını hatırlatarak konuşmasını yapmak üzere Prof. Dr. Nurullah Çetin’i kürsüye davet etti.
Program, Prof. Dr. Nurullah ÇETİN’in "Çanakkale Savaşlarının Güncel Boyutları" konusunu anlatması ile devam etti.
Konuşma metnini bizlerle paylaşan Prof. Dr. Nurullah Çetin’e teşekkür ediyor ve metni sizlere aynen aktarıyoruz:
ÇANAKKALE SAVAŞLARININ BİZE BIRAKTIĞI MİRAS
Çanakkale Savaşları, Birinci Dünya Paylaşım Savaşının bir cephesinde, 19 Şubat 1915-18 Mart 1915 tarihleri arasında Çanakkale Boğazında denizde, 25 Nisan 19175-9 Ocak 1916 tarihleri arasında da karada Gelibolu yarımadasında İngiltere ve Fransa’nın öncülüğündeki Haçlı Saldırılarına karşı Türk milletinin ortaya koyduğu güçlü direnişin adıdır. Bu savaşların bugün itibariyle bize bıraktığı çok önemli bir miras vardır. Dolayısıyla biz Çanakkale deniz ve kara savaşlarını tarihimizde olup bitmiş bir savaş olarak sadece merak duygularımızı tatmin etmek için okumayacağız, aynı zamanda günümüze dönük boyutlarıyla da okuyacağız. Çanakkale savaşlarının bugün bize öğrettiği dersler ana hatlarıyla şöyledir:
*Bilim ve Teknolojide İleri Gitme Gereği: Gevşeklik yerine uyanık kalma bilinci kazandırdı. Zira anladık ki Haçlı-Siyonist cephe çalışmış, bilim, teknoloji, silah üretmiş ama biz geride kalmışız; hatta yerimizde saymışız ve uyumuşuz. Bu uyumuşluk ve uyuşukluk bize pahalıya mal oldu. Gâvurun kat kat silah üstünlüğüne karşı galip geldik. Ama bu galibiyetimizi sağlayan çok kuvvetli imanımız, inancımız, sabrımız ve dayanma gücümüzdü.
-Düşman donanması, Osmanlı donanmasından 7 kat daha güçlüdür.
-Türkler silahta Almanlara bağımlı kaldılar.
*Haçlı Saldırıları Sadece Askerî Değil, Çok Boyutludur: Çanakkale Savaşları o gün için askerî anlamda bir Haçlı saldırısı idi. O gün silahla, ordularla geçemedikleri Çanakkale’yi bugün siyasetle, ekonomiyle, kültürle, sanatla, basın yayınla geçmeye ve ülkemizi işgal edip bu vatanda Türk varlığını tasfiye etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla Haçlı saldırıları bugün de modern, hatta postmodern anlamda devam etmektedir.
*Millî Birlik Bilinci: Çanakkale Savaşları Millî birlik bilincinin test edildiği bir zemindir. O gün Türk milletinin her kesimi ufak tefek farklılıkları unuttu, bir kenara koydu. Toptan bir araya gelerek vatan için, milletin birliği, bütünlüğü, devamı için, devlet için, din için, gelecek için bir araya geldi, tek ruhta ve şuurda birleşerek aynı gayede tek millet bedeni oldu. Bugün de Türk milleti millî ve manevi değerlerimizi korumak adına, vatanın bölünmezliği, devletin müstakil, bağımsız Türk devleti olarak varlığını koruması, Türk-İslam kültür ve medeniyetinin devamı, bekası ve daha da geliştirilmesi için bir ve bütün olmalıdır.
*Medeniyetler Çatışması: Çanakkale Savaşları 2 medeniyetin çatışma ve karşılaşma alanıdır. Çanakkale, emperyalist Batının vahşet uygarlığına karşı Türk’ün insanlık medeniyetinin galip geldiği yerdir.
Haçın temsilciliğinde Hristiyan medeniyeti ve Batı dünyası ile Hilalin temsilciliğinde İslam medeniyeti ve dünyası karşı karşıya geldi. Yani o savaşlar, İslam medeniyetini ve varlığını yok etmek isteyen bir Haçlı saldırısı idi. Bugün de yine Amerika Birleşik Terör Devletlerinin akıl hocaları, medeniyetler arası çatışma tezini gündemde tutmaktadırlar. O zamanki Haçlı saldırısı, bugün Büyük Orta Doğu Projesi ile devam etmektedir. O zaman Haçlı sürülerinin başında İngiltere vardı, bugün ise Amerika vardır.
-Türkler düşman esirlere iyi muamele ettiler, yedirdiler, içirdiler, tedavi ettiler. Yaralı düşman askerini köylerine götürüp tedavi ettiler, mandalarını satıp parasıyla memleketlerine yolcu ettiler. Ama düşmanlar, Türk esirleri barakalara toplayıp benzin dökerek yaktılar.
-Düşmanlar zehirli gaz kullandılar.
-15 bin Türk esiri Mısır’da ilaçlı suyla kör ettiler.
*Vatanseverlik Şuuru: Çanakkale savaşları, vatan savunması bilincinin yoğunlaştığı yerdir. O gün şehadete gözlerini kırpmadan giden atalarımız, vatan sevgisinin imandan olduğu bilinciyle hareket ederek vatanlarını namus bilip erkekçe savaştılar, öldüler, öldürdüler. Vatanları ellerinden giderse millet ve fert olarak kalamayacaklarını, vatanları işgal edilirse dinlerinin, dillerinin, kültürlerinin, değerlerinin, şahsiyetlerinin yok olacağını anladılar ve vatan savunmasına koştular. Atalarımız vatanın hatıralarımızın sandığı, hayallerimizin de yaldızlı seması olduğunu anladılar. Ne hatıralarının yok olmasına, ne de geleceklerinin, hayallerinin sönmesine izin verdiler ve bu inançla vatan savunmasında yerlerini aldılar.
*Hasta Adamın Dirilişi: Çanakkale, “Hasta Adam”ın dirildiği yerdir. Özellikle Tanzimat’tan itibaren Haçlı Batı dünyası, Osmanlı Devletini hep parçalanması ve paylaşılması gereken bir “Hasta Adam” olarak görmüşler ve sürekli saldırmışlardır. 1911 Trablusgarp, 1912 Balkan Savaşları hep bu saldırılar arasındadır. 1914 Birinci Dünya Paylaşım Savaşı da hasta adam zannettikleri Osmanlı Devletini kesin olarak ortadan kaldırma saldırısı idi. Ama Türk milleti adeta küllerinden yeniden dirilen bir anka kuşu gibi derlenip toparlandı, titreyip kendine geldi ve destansı bir direniş sergileyerek gâvuru Çanakkale’ye geldiğine, geleceğine bin pişman etti.
*Kutsalları Koruma İçgüdüsü: Çanakkale, Türk’ün millî ve manevî kutsalları adına samimi olarak, fedakârlık gösterdiği direniş meydanıdır. Türk milleti, Çanakkale’de İngiliz ve Fransız gâvurlarının Türk milletinin dinini, kültürünü, kutsal saydığı bütün dinî ve millî değerlerini yok etmek istediğini anladı ve ‘kutsalını veren şerefsizdir’ diyerek maddi ve manevi bütün kutsal değerleri adına büyük bir direniş sergiledi ve kendisi öldü ama kutsallarını yani şerefini, namusunu kurtardı.
*Millî Mücadelenin Önsözü: Çanakkale, Millî Mücadelenin önsözüdür. Türk milletinin kadınıyla erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle, okumuşu ile okumamışı ile bir bütün olarak ordu-millet halinde ortaya koyduğu büyük Çanakkale savunması ve akabinde gâvuru yüzgeri etmesi, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi sonrası başlayacak olan Millî Mücadeleye daha bir azimle ve özgüvenle girmesini sağladı. İtilaf devletleri denen gâvurların Çanakkale’de yenilmiş olması, Millî Mücadelede şevklerini kırdı, güvenlerini kaybettirdi. Tabii buna bağlı olarak Türk milleti de tam bir özgüven ve imanla Millî Mücadelesini alnının akıyla verdi ve kanıyla kurtardığı vatanında irfanıyla bağımsız millî devletini kurdu.
*ÇANAKKALE, BATININ MİTOLOJİK SEMBOLLERİNİN ÇÖKERTİLDİĞİ YERDİR.
Bugün Çanakkale Deniz Zaferi'nin 102. yıl dönümünü kutluyor ve şehitlerimizi hayırla yâd ediyoruz. Çanakkale zaferleri, bir bütün olarak Türk tarihinin dönüm noktalarından biridir ve bize bıraktığı miras itibariyle önemini hâlâ koruyor. Bu savaşların birçok farklı boyutu var ama ben bir boyutunu irdelemek istiyorum.
Batı, ileriye dönük niyetlerini, plan ve projelerini, özlemlerini, beklentilerini, arzularını, korkularını, endişelerini, zihniyetini, bütün duygu ve düşüncelerini özellikle Eski Yunan mitolojisine ait figür ve motiflerle simgesel düzlemde kodlar. Bunları da zaman zaman modernize ederek kullanırlar.
Çanakkale, Batının mitolojik düzlemde temsil edilen inanç kodlarının ve sembollerinin Türk tarafından çökertildiği yerdir. Bu durum, onlarda özgüven aşınmasına, bizde ise iman takviyesine yol açtı. Bunlara bazı örnekler verelim:
-Poseidon: Mesela Çanakkale Deniz zaferi, Batının Poseidon tanrısının yenildiği yerdir. Poseidon, denizler dünyasına hâkim olan, kontrol eden sanal tanrının adıdır. Eski Yunanlı denizleri ilkel sallarla ve gemilerle geçemeyip büyük fırtınalarda çıkan dalgalar altında batıp boğulunca denizler âlemine hükmeden ve insanların iyiliğini istemeyen Poseidon adında mevhum bir tanrı uydurmuş. Zaman içinde bu tanrı figürünü edebiyatında, kültüründe değişik şekillerde kullanmış. Ona yeni ve farklı işlevler ve roller yüklemiş.
Mesela İngilizlerin yenilmez Armadası, onların Poseidon’u idi. O zamana kadar hiç yenilmemiş ama Çanakkale’de sulara gömülmüş, yenilmişti. Çanakkale zaferi, Kahhar, Mümit gibi isim ve sıfatların İngiltere’ye değil, Allah’a ait olduğunun ispat edildiği, bizzat gösterildiği yerdir. Dolayısıyla Çanakkale Deniz Zaferi, bize bugün şunu öğretti: Emperyalist Haçlı Batı, ürettiği teknolojik aygıtlarla tanrılık iddiasında bulunabilir, kendine güvenebilir ama bu bizi yanıltmamalı, yıldırmamalı, ümitsizliğe sevketmemeli, onların her türlü emperyalist baskısına karşı kararlı, azimli ve imanlı bir şekilde mücadele etmeliyiz. İnanıyorsak üstünüz.
-Helen: Çanakkale, aynı zamanda Helen’in öldürüldüğü yerdir. İngilizler 1924’te Kraliyet Tümeninin karaya çıktığı noktaya Teke Koyu’na hâkim yerde, Yarımadanın en uç noktasına) Gözcübaba Tepe üzerinde Helles Anıtı adında bir anıt dikerler. Bu anıt 32.9 metre boyundadır. Anıtta Seddülbahir’de ölen 20.763 İngiliz askerinin adı yazılıdır. Eski Yunan mitolojisine göre Kral Athamas’ın kızı Helen, altın postlu Koç sırtında Kafkasya’ya gitmek için Boğazı geçerken orada düşüp boğulur. Bundan dolayı buruna Hellespoint ismi verilir. İngilizlerin bu efsaneyi bugüne taşıması oraya o ismi vermesinin amacı bellidir. O da özelde İngilizlerin, genelde Batı dünyasının Çanakkale Boğazını geçip bu bölgeyi, Doğuyu ele geçirme, işgal ve istila etme amaçlarının, bu emperyalist niyetlerinin bir sembolüdür. Bu hedef için ölmek gibi bir durumu efsaneyle yüceltmişler ve kalıcı hale getirmişlerdir. Boğazları geçip Doğu dünyasını esir alıp köleleştirmek, yağmalamak emperyalist Batının kutsal bir amacıdır. Bu amaç uğruna ölmek de kutsanmaktadır.
Biz Çanakkale Savaşlarını kazanarak emperyalist Haçlı Batının Helen’ini yani emperyalist amacını sularda boğmuş olduk. Bugün de aynı Batı, Doğu dünyasını tarumar etmek, yağmalamak, dağıtmak, parçalayıp paylaşmak amacından vazgeçmiş değildir. Çanakkale zaferleri, Batının Helen tanrısına olan inancını, imanını sarsarak önemli bir gedik açtı.
*İmkâna Karşı İmanın Zaferi: Çanakkale, maddeye karşı mananın, silaha karşı iradenin, imkâna karşı imanın zaferidir.
-Türk askeri mermisi bitince düşman gemilerine süngü ile saldırdı.
-Düşmanın attığı bombaları hemen vakit geçirmeden yakalayıp geri düşman üzerine attılar. Düşmanın attığı ama patlamayan torpilleri, geceleri kucaklayıp düşman siperi önüne bıraktılar.
-Düşmana gece baskınları yaptılar. Gece baskınlarına gönüllü katılmak, gece keşfi yapmak sıradan, basit ve normal işlerdi. Asıl, düşmanın makineli tüfeğini gece alıp getirmek için yarışırlardı.
-Bir gazi anlatıyor: “Birgün mevzilerden ateş ediyoruz, Arıburnu’nda düşmana doğru.. Çekiyorum tetiği… Çekiyorum… Tüfek patlamıyor. Ateş etmiyor. Tüfek bozuldu herhalde dedim. Bir arkadaş vardı yanımda. Ona: Bak hele benim tüfek bozulmuş, ateşlemiyor. Dedim. Arkadaş bir bana baktı benden yana: Ne bozulmuşu, senin parmak gitmiş.” dedi. Ben o zaman acısını duydum işte. Cız etti içim. Bir kurşun gelmiş tetiği çektiğim parmağı alıp götürmüş.”
-Savaşın kazanılmasında bireysel kahramanlıklar çok önemli bir yere sahiptir. Mesela Tophaneli Hakkı adlı bir yüzbaşı kalp hastasıdır. Buna rağmen elinde kalan 26 mayını 17 Mart gecesi Karanlık Limana döşer ve dönüşte vefat eder. İngiliz Denizler Bakanı Churchill’in itiraflarıyla Karanlık Limana döşenen bu mayınlar İngilizlerin yenilmez donanmasının üçte birini sulara gömer, üçte birini de kullanılamaz hale getirir. Boğazı geçemezler ve savaş iki buçuk yıl uzar. Bu yüzden 8.5 milyon Avrupalı ölür. Rusya komünist olur, 30 milyon insan ölür. Rusya Çin’i komünist yapar, orada 50 milyon insan ölür. Müslümanlar, Asya ve Afrikalı sömürgeler İngiltere’nin gücünden şüphe duymaya başlar. Onlarda istiklal ümidi doğar. Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Arap ülkelerini ellerinde tutamazlar. Hollanda Endonezya’yı, Belçika Kongo’yu kaybederler. Churchill de 25 politikanın dışında kalır.
-Atatürk Çanakkale Savaşlarını kazandıran ruhu şöyle anlatır: ”Mütekabil (karşılıklı) siperler arasında mesafe 8 metre yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler hiç kurtulamayarak kâmilen düşüyor. İkinci sıradakiler hemen onların yerine gidiyor. Fakat ne kadar şayan-ı gıpta bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, 3 dakika sonra kendi öleceğini biliyor ama hiçbir fütur bile göstermiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler kelime-i şehadet çekerek yürüyorlar. Bu, Türk askerinin ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve tebrik misaldir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesini kazanan bu yüksek ruhtur.”
-Çanakkale, çılgın Türklerin sahne aldığı yerdir.
-Çanakkale, çocukların ve kadınların zaferidir.
*Harem, Türk Lokumu ve Osmanlı Tokadı:
Çanakkale, Haremde Türk lokumu yemeye gelen şövalyelerin karşılarında Türk kası görüp Osmanlı tokadı yedikleri yerdir ve yüz geri edildikleri yerdir. Tarih boyunca Haçlı saldırılarının itici güçlerinden biri ahlaksızca insanlık dışı vaatlerdir. Mesela şövalye denilen serserileri toplarlar, onlara Doğuya Türk lokumu yemeye yani Türk kadınlarının ırzlarına, namuslarına tecavüz etmeye gidiyoruz derler. Nitekim İngiltere ve Fransa sömürgelerinden ve kendi vatandaşlarından topladıkları Haçlı sürülerinin bir kısmını bu vaatlerle kandırıp getirmişler. Ama zavallılar Hareme gireceklerine cehennemi boyladılar, Türk lokumu yiyemeden okkalı bir Osmanlı tokadı yiyerek geri döndüler. Şimdi de yine aynı ve benzeri vaatlerle Anadolu’ya ve diğer İslam dünyasına saldırıyorlar.
*İngiliz Şeytanî Siyaseti: Çanakkale, yalana dayalı İngiliz şeytani siyasetinin iflas ettiği yerdir.
-İngilizler: “Barbar Türkler Hrisitiyan dünyasını yakıp yıkacaklar. Bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda, birlik olup üzerine gideceğiz. Bu savaş çok önemlidir.” Diyerek Çanakkale için bu tür yalanlarla asker topladılar.
Ayrıca şu tür yalan propaganda da yaptılar: “Türkler genellikle esir almazlar, esir aldıklarını hemen öldürürler, nadiren de olsa birkaç asker esir aldıkları zaman onları doğrudan harap olmuş hastanelere ve zindanlara atarlar.”
İngilizler Londra’da Oxford Street’e Çanakkale Savaşlarıyla ilgili bir anıt dikerler. Bu heykelde ayağında dolağı, başında kabalağı ile Mehmetçik, tüfeğinin süngüsüyle yere yatırdığı izci şapkalı bir İngilizi öldürür. Altında da şu yazı vardır: “Türkler Çanakkale’de babanı böyle öldürdüler.”
İngilizler Çanakkale’ye sanki izcilik oynaya gelmişler de Türkler de barbarca onları öldürmüşler gibi dangalakça bir mesaj vermek istemişler. Kendi vatandaşlarını da aptal yerine koymuşlar. İngiliz askerlerinin Çanakkale’de ne işi vardı? Onları biz mi davet ettik? Misafir olarak, turist olarak gezmeye, ya da izcilik oynamaya, spor yapmaya mı geldiler? Bu soruları elbette her aklı başında insan soracaktır.
-İngilizler Avustralyalıları savaşa sokmak için şeytanca planlar uygularlar. Bunlardan biri: Avustralya’da Broken Hill denilen bir kasabada halk, 1 Ocak 1915’te her yıl gittikleri pikniğe gitmek için trene binerler. Broken Hill kasabasında Afganistanlı 2 kişi: Molla Abdullah adlı bir imam ve Gül Muhammed adlı bir dondurmacı trene saldırıp içindeki yolcuları öldürürler. Bu 2 kişiyi kandıran, ellerine silah veren ve saldırtan İngilizlerdir. Ölenler arasında papaz ve savaş karşıtı bir sendika lideri de vardır. Bu 2 suikastçı olay yerinde hemen öldürülür. İngilizler bunları Türk göstermek için dondurma arabasının üzerine Türk bayrağı yapıştırmışlar. İki terörist Türk, halkı katletti diye haber yayarlar. Halk galeyana gelir, Kuzey Afgan Mahallesine ve bir Alman Kulübüne saldırırlar. Türklere karşı savaşa gitmek için halk askerlik şubesi önünde kuyruğa girer. Böylece şeytan İngiliz tezgâhı tutmuştur. Bu olaydan sonra 20 bin asker verecek olan Avustralya, 400 bin asker verir.
-İngiliz ve Fransızlar, Müslüman sömürgelerini de Osmanlı başkentini ve halifeyi Almanlardan kurtarmak için savaştıklarını söyleyerek kandırıp getirdiler.
*Türk Ordusunu Gâvur Komutanın Emrine Vermek:
-Komutanın Değil, Mehmetçiğin Zaferi: Çanakkale, tilki Alman komutanına, basiretsiz Osmanlı üst yönetimine rağmen saf Anadolu Mehmetçiğinin azminin, kararlı direnişinin zaferidir.
-Türk ordusunun komutası gâvura verilirse ondan hayır gelmeyeceği anlaşılmıştır.
Nitekim deniz savaşından mağlup ayrılan İtilaf devletleri kara savaşına karar vermiş. İttifak devletleri komutanı Liman Von Sanders denizden Gelibolu Yarımadasına çıkacak olan düşman ordularına karşı tamamen pasif, yanlış, büyük kayıplara sebep olacak saçma sapan bir savunma planı hazırlamış. Sanders, İtilaf Devletleri askerlerinin karaya Saros Körfezinden çıkacağını tahmin etmiş. Dolayısıyla Türk ordusunun ana kuvvetlerini bu bölgede toplamış. Saros Körfezi ise Gelibolu Yarımadası’nın en dar bölgesidir. Düşmanların daracık bir yerden çıkamayacaklarını, hemen orada kıstırılıp boğulacaklarını sıradan bir kişi bile bilir. Ayrıca Sanders, kuvvetlerin önemli bir bölümünü sahilde değil de daha gerilerde, yedekte tutmuş. Bu da düşmanın kolayca denizden karaya çıkması, sahilleri tutması, denizden rahatça takviye alması, karada mevzilenmesi, yerleşmesi demektir.
Türk komutanları ise, Sanders’in bu planına karşı doğru, akılcı, gerçekçi ve en az zarara sebep olacak bir savunma planı yapmışlar. Buna göre düşman askerlerinin karaya ayak basmalarına izin vermeyen, onları gerilerde, iç bölgelerde değil de sahilde karşılayıp karaya çıkmalarına izin vermeden denize dökmeyi amaçlayan bir plan yaptılar.
Ama Türk komutanlarının değil de gâvur komutanın planı uygulandı ve sonunda çok büyük sayıda asker kaybımız ortaya çıktı.
-Almanlar Bazı Türk komutan ve idarecileri parayla satın aldı. Bu yüzden Musul ve Filistin’e gönderilmesi gereken 100.000 Türk askerini Galiçya’ya gönderdiler. Türk askeri hem Galiçya soğuğunda kırıldı, hem de Musul ve Filistin elden gitti.
*Gerçek Türk Beyi Şahsiyeti: Bu savaşta Mustafa Kemal gerçek bir Türk komutanı olarak şahsiyetini ve bağımsız iradesini kullanmış ve savaşın kazanılmasında büyük rol oynamıştır. Gâvur komutanların emrini dinlemek yerine istiklalci Türk iradesinin emrini dinleyerek hareket etmiş ve iyi bir sonuç almıştır.
Hadise şöyle olmuş. Arıburnu yönünden top seslerinin gelmesi üzerine, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, Arıburnu taraflarından düşmanın bir çıkarma yaptığını anlar ve durumu Ordu komutanına bildirir. Fakat bir cevap alamaz. İlerleyen düşman karşısında perişan olacağımızı anlamıştır. Bu durumda bir şeyler yapılması lazımdır. Ordudan emir gelmeyince bağımsız iradesiyle tüm sorumluluğu üstüne alıp 57.Alayı bir batarya ile Koca Çimentepe yönünde harekete geçirir. Kendisi de durumu izlemek üzere Conk Bayırı’na çıkar. Bu arada bazı askerlerin geri çekilmekte, kaçmakta olduğunu görür. Düşmanlar da bunları izlemektedir.
Mustafa Kemal hemen bu kaçan askerlerin önüne çıkar ve onlara: “Niçin kaçıyorsunuz?” der. Askerler de: “Efendim düşman” derler! O arada düşman birliklerinin ilerlemekte olduğunu görür.
Atatürk, askerler on dakika istirahat etsin diye kuvvetleri geride bırakmıştı. Düşman da iyice yaklaşmış. Yani düşman askerleri Atatürk’e kendi askerlerinden daha yakın gelmiş. Çok zor bir durum ve ani karar vermek lazım. Atatürk kaçan askerlere: “Düşmandan kaçılmaz”, der. Askerler: “Cephanemiz kalmadı”, derler. Atatürk: ”Cephaneniz yoksa süngünüz var”, der.
Ve bağırarak onlara süngü taktırır ve yere yatırır. Bu arada yardıma birlik çağırmak için yanındaki emir subayını geriye yollar. Bizim askerler süngü takıp yere yatınca, düşman askerleri de bir şey var zannederek korkup beklemek ve durumu anlamak için onlar da yere yatarlar. Böylece zaman kazanılır. Türk ordu birliği bu süre içinde yardıma yetişir. Bu kısa ve önemli an savaşı kazanmamızda etkili olur.
Daha sonra, orduyu toparlayan Mustafa Kemal, karşı saldırıya geçmek üzere 57.Alay'a şu emri verir:
“Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında, yerimize başka kuvvetler ve komutanlar geçebilir.”
Konu hakkında değerli bilgiler veren Çetin, kendisine yöneltilen soruları cevaplayarak, yapılan katkıları dinledi.
Prof. Dr. Nurullah Çetin’e katılımlarından dolayı İLESAM Haysiyet Kurulu Başkanı Hanifi Işık tarafından bir “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.
Etkinliğin ikinci yarısını oluşturan Şiir Dinletisi Bekir Yeğnidemir tarafından gerçekleştirildi.
Hanifi Işık, Sevinç Doğancan Güven, Murat Haydaroğlu, Orhan Vergili, Bekir Aksoy, Ertuğrul Yılmaz, Âşık Dudai, Nevin Balta, Ali Kemal Parıldar, İhsan Hökelekli, Sibel Unur Özdemir, Necmi Dal, Halil Yazanel, Halit Çiğdem, Niyazi Bali, Ahmet Mortaş, Mahir Ünat, Vedat Fidanboy, Nurettin Gür Ozanoğlu, Hüseyin Ünlü, Münir Atalar, Cahit Karaç, Kemal Arslan, Seyfettin Çoban, Fevzi Gökalp, Ali Haydar Karahacıoğlu, Hayrettin Gültekin, Musa Ay, Ezberi Tuncer Ulusoy, Nurgül Kaynar Yüce, Muzaffer Karslı, Ali Taha, Ali Kahraman etkinliğe katılan isimler arasındaydı.
Cemre, ölüm, memleket, Anadolu ve Çanakkale temalı şiirler güne damgasını vururken Seyfettin Çoban ve Nurettin Gür Ozanoğlu’nun ses olduğu türküler güzellik kattı. Ayrıca Necmi Dal’ın sazının ezgileri eşliğinde hep birlikte söylenen Çanakkale Türküsü de duygulu anlar yaşanmasına neden oldu.
İLESAM çatısı altında gerçekleştirilen bu Cumartesi etkinliği de gönüllerdeki yerini aldı.
İLESAM Şiir Dinletilerimize şiire, sanata ve kültüre gönül veren herkesi- üyemiz olsun veya olmasın-bekliyoruz. Unutmayın!
Haber Metni: Sibel Unur Özdemir
Fotoğraflar:Sibel Unur Özdemir & Orhan Vergili
TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ
İLESAM GENEL MERKEZİ
Adres
:
İzmir 1.Cad. No: 33/16 Aydın Apartmanı, Kat:4 Kızılay / ANKARA
Tel
0 312 419 49 38
Faks
0 312 419 49 39
Web
www.ilesam.org.tr
E-Posta
Adınız Soyadınız
Girilecek rakam : 633475
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.