“Ortak Yaşama Sanatı” (Uzlaşma Kültürü) İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ VE ŞİİR DİNLETİSİ - 24 Kasım 2018

 / ETKİNLİKLERİMİZ


İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ VE ŞİİR DİNLETİSİ 

“Ortak Yaşama Sanatı” (Uzlaşma Kültürü)
 


24 Kasım 2018 Cumartesi, Saat:14.00 

İLESAM Genel Merkezi Salonu

  


Edebiyatın, sanatın, kültürün ve aktüel konuların konuşulduğu, şiirlerin okunduğu etkinliklerine devam eden Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliğinin Cumartesi toplantılarından biri daha 24 Kasım 2018 tarihinde İLESAM Kültür Evinde gerçekleştirildi.

İLESAM Yönetim Kurulu Üyesi Durak Turan Düz'ün yaptığı açılış konuşmasıyla başlayan program,  Prof. Dr. Ertuğrul Yaman'ın “Ortak Yaşama Sanatı” (Uzlaşma Kültürü) konusunu anlatması ile devam etti.

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi

Sayın Prof. Dr. Ertuğrul Yaman'a konuşma metnini bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyor ve metni sizlere aktarıyoruz.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, iç mekan

ORTAK YAŞAMA KÜLTÜRÜ 

Hepimiz Kardeşiz

Her şeyin sahibi olan Yüce Mevlâmız, insanoğlunu kendi müstesna varlığından var etmiş ve biz insanoğluna “eşref-i mahlukat” payesini layık görmüştür. Yaratılmışların en şereflisi olan insanlık ailesine mensup olmak, diğer kimlik belirleyicilerine oranla çok daha kapsamlı, kucaklayıcı ve evrenseldir. Her birey, her şeyden önce, insanlık ailesinin doğal bir üyesidir. Yaratılmışların en şereflisi olan insanlık ailesine mensup olmak, diğer kimlik belirleyicilerine oranla çok daha kapsamlı, kucaklayıcı ve evrenseldir. Değişmez en önemli gerçek de bu geniş dairede gizlidir: Hepimiz insanız ve Hz.Adem’in çocuklarıyız. Demek ki temelde her insan değerlidir! Bütün insanları değerli görmek ve saygı duymak hem yaratılışın gereği hem de inancımızın icabıdır.

İnsanlar, yaratılışları gereği olarak bir arada yaşamak zorundadırlar. Onları bir araya getirip ortak yaşama iradesini tesis eden en önemli ortaklık; dinî duygular,  millî değerler ve hayat tarzlarıdır. İnsanları kuru bir kalabalık olmaktan çıkarıp aralarında ortak duygu, düşünce ve gönül birliği oluşturan bu doğal ortaklıklar, insanları “ferdî benlik” duygusundan “millî kimlik”  basamağına yükseltir. Daha üst basamak ise, “ümmet şuuru”dur. Örneğin; Müslüman bir kimsenin hem millettaşları hem de dindaşları için, “İnananlar kardeştir” ilkesi çerçevesinde “ümmet şuuru”na ulaşması son derece doğaldır. Nitekim, bu durum, insanın yaratılışına uygun olarak aynı değer yargılarına sahip insanları kardeş görme esasına dayanan kuşatıcı bir birlikteliktir. 

Kavmiyet ve Milliyet

Bu temel gerçeklerden hareketle konuya Türkiye’deki güncel tartışmalar bağlamında baktığımızda, son zamanlarda kimi sosyolojik kavramların uluorta kullanıldığı gözlenmektedir. Özellikle, “kavmiyet” ve “milliyet” kavramlarıyla ilgili olarak olağanüstü bir bilgi kirliliği, ileri derecede kafa karışıklığı ve kavram kargaşası söz konusudur. Kelimeler, düşünce sistemlerinin ifadesi olduğu için, kelimeleri ve kavramları dikkatli seçmek gerekiyor. Öncelikle belirtelim ki kavmiyet başka, milliyet başkadır. Kavmiyet insanın doğuştan getirdiği sahip olduğu verili ve değişmez kimliğidir. İnsanların Türk, Arap, Fars, Kürt, Çerkez, Fransız, İngiliz vb. doğması verili kimlikleridir. Burada üstünlük veya aşağılık gütmek, devrini çoktan tamamlamış olan ilkel bir kavmiyetçiliktir. Dinimizce yasaklanan ve Peygamber Efendimiz’ce (sas) ayaklar altına alınan da kan bağına ve soy esasına dayalı olan bu kavmiyetçiliktir. 

Milliyet ise, farklı etnik kökenlerden gelen, değişik  kavimlere mensup olan, hatta dil, din, gelenek ve görenek farklılıklarına dahi sahip bulunan kitlelerin iradi olarak bir araya gelmeleriyle tarih içinde oluşan doğal, kültürel, toplumsal yapıları ifade eder. Kavmiyet biyolojik, milliyet sosyolojik yapıdır. Bizler; dünya çapında İslam milliyetine, yerelde Türk milliyetine tâbiyiz.

Millî duygu insanlarda fıtri müspet bir duygudur. Millî bakış, millî görüş, millî duruş, millî şuur… millet olmanın basamaklarıdır. Millet; geçmişte ortak hatıraları olan, bugünde ortak ülküleri bulunan ve gelecek için ortak yaşama iradesine sahip olan topluluk demektir. “Millî kimlik”; bakış, duyuş, düşünüş, algılayış, zevk gibi ortak değerleri paylaşıp benimseyen topluluklarca asırlar içinde oluşturulmuş millî bağların bütünüdür. Bu bağlardan birkaçının eksik veya farklı olması bu ortaklığı engellemez. Ortak özelliklere sahip olmak, kendini ait ve mensup hissetmek, bireye hem öz güven verir hem de millettaşları için sıcak duygular oluşturur.

Milliyet, özü itibariyle dine, kültüre ve medeniyete dayanan ortaklıklar demektir. Birleştirici ve ortak değerlere dayalı milliyet anlayışı, asla yüce dinimiz İslâmla da ters düşmez. Tarih, kendi tecrübesiyle bizleri aynı mayayla yoğurarak “millet” yapmıştır. Kökenimizin, dilimizin veya inancımızın farklı olması, bu gerçeği değiştirmez. Ortak adımız da tarihin şan ve şeref numunesi ve İslamın bayraktarı olan Türk milletidir. Millet ve milliyeti çeşitlendirmek uğruna, halihazırda var olan milliyet bütünlüğünü kaybetmemek gerekir. Millet ve milliyet kavramları yok sayılırsa, toplumun birlikteliği ve bir arada yaşaması sağlanamaz.

Bizce “milliyet” kavramı, bugünün şartlarında asla ırkî ve kavmî asabiyeti ifade etmemektedir. Duyuş, düşünüş, algılayış bakımından ortaklaşmış, ortak değerleri paylaşan, ortak geçmişe, vatana, tarihe, dine, dile, gelenek ve göreneklere sahip kitlelerin ilkel kabileciliğin çok ilerisinde, insan fıtratına uygun millî duygularının tezahürü,  “milliyet” kavramında ifadesini bulur. İnsanların birçok özellikleri farklı dahi olsa, tek başına vatan birliği dahi aynı milliyetten olmak için yeterli olabilir.

“Biz, insanları kavim kavim yarattık, birbirinizle tanışıp kaynaşasınız diye” ayetinin “kavim kavim” kısmı, biyolojik gerçekliğe işaret ediyorken; ayetin ikinci kısmı esas olanın “tanışıp kaynaşma” sonucu ortaya çıkan iradi birliktelik, sosyolojik bir olgu şeklindeki milliyeti işaret ediyor olabilir mi? Bizce, üzerinde düşünülmeye değer bir yaklaşımdır. Bu ayetin hükmünce kavmiyeti menfi, milliyeti müspet olarak değerlendirebiliriz.

Nitekim büyük şairimiz Mehmet Âkif de kavmiyetçiliğin aleyhindedir. Şiir ve yazılarında; genelde İslam, yerelde Türk milliyetini kullanır. Baba tarafından kavmî olarak Arnavut olsa da hiçbir yerde Arnavut kavmiyetçiliği yapmaz. Tam tersine Osmanlıdan ayrılma konusunda Arnavutları suçlar. Türklüğü bir milliyet kimliği olarak benimsediğini çoğu şiirinde ortaya koyar. Aynı şekilde S. Abdülhakim Arvasi, kendisi bir Seyyid olmasına rağmen şöyle demiştir: “Yeryüzünde üç tane Türk kalsa biri ben olmak isterdim. İki tane Türk kalsa yine biri ben olmak isterdim. Eğer bir tek Türk kalsa o ben olmak isterdim.”.  Nitekim, Türk kavramı son derece geniş ve kapsamlı bir anlam alanına sahiptir. Eski devirlerde aynı kültür ekseninde yaşayanlara “Osmanlı” denilmesi ne kadar doğalsa bugün de aynı ifadenin karşılığı olarak “Türk” kelimesinin kullanılması o kadar doğaldır. Zira, “Türk” kavramı hem Anadolu insanının zihninde hem de Avrupalılara göre, aynı zamanda “Müslüman” da demektir. Eski dönemlerde Avrupa’da insanlar Müslüman olduğunda, “Türk” oldu denirdi.

Tuzaklara Dikkat

Günümüzde yüce dinimiz İslamı Anadolu topraklarından kazımak için çok sinsi bir oyun oynanmaktadır. Haçlı zihniyeti ve İslam düşmanları, öncelikle, ortak hareket ederek İslamı Anadolu topraklarından kazımak uğrunda, en büyük engel olarak gördükleri Türklük kavramını ve Türk  milletini yıpratma kampanyaları düzenlemektedirler. Bu toprakların ortak kültürel birlikteliğinin ifadesi olan Türk milleti kavramını birçok etnik parçaya bölerek “böl, parçala, yut” prensibiyle  tefrika oluşturmaktadırlar. İslam düşmanları, Türk milletini paramparça ettikten sonra, kolayca bu toprakları İslamdan uzaklaştıracaklardır. Burada acı olan, asırlardır bir arada huzur ve refah içinde yaşadığımız kardeşlerimizin bire kısmı –özellikle şuursuz muhafazakarlar- bu oyuna alet olmaktadırlar!..

Bu bilgiler ışığında tarihin hiçbir döneminde insan ayrımı yapmamış bir millet tecrübesine ve herkesi adilce kucaklamış bir devlet geleneğine sahip Türk milletinin bireyleri olarak  “Toptan Allah’ın ipine sımsıkı sarılın!” ilahi emrince ve “Allah indinde üstünlük takvadadır”  düsturunca bizleri bir arada tutan değerlerimize ve millî mutabakatlarımıza daha fazla sarılmak gerekmektedir. Şanlı geçmişimizi, kültürel mirasımızı yeniden keşfederek yeni bir medeniyet kurma potansiyeline sahip derin hafızamızla çağdaş dünyaya beklenen ışığı, bu milletten ve bu topraklardan yansıtabiliriz. Yeter ki kendimize gelelim ve her bakımdan kardeş olduğumuzu unutmayalım!

    Sonuç olarak, “etnik” tartışmaların bir geriye gidiş (ilkellik), ırkla ilgili tartışmalarının çıkmaz bir sokak olduğunu ve bu tartışmaları bilerek bize havale eden gelişmiş ülkelerin dahi bu sorunları çözemediğini bilmemiz gerekiyor. Oyuna dikkat edelim: Onlar birleşirken, bize ısrarla ayrışmayı telkin ve tavsiye ediyorlar!  Dış kaynaklı ve kasıtlı olarak ortaya sürülen bu tartışmalar, dipsiz bir kuyu, çıkmaz bir sokaktır. Çözüm, önce tuzağı görmek ve sonra kardeşliğimize dönmektir! Enerjimizi boşa harcatan içe dönük tartışmaları ve cılız çaylara bölünme kavmiyetçiliğini bir an önce sonlandırmalı; ortak duygu ve değerlere sarılarak dışa dönük ve kapsamlı okyanus milliyetçiliğine sarılmalıyız. Yani, milli duygularımızı birbirimize karşı kullanarak israf etmemeliyiz.

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, ayakta duran insanlar

Sayın Prof. Dr. Ertuğrul Yaman'a katılımlarından dolayı İLESAM Genel Başkan Yardımcısı Nurullah Çetin tarafından bir “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, ayakta duran insanlar

Etkinliğin ikinci yarısını oluşturan şiir dinletisi Mahir Ünat tarafından gerçekleştirildi.

Görüntünün olası içeriği: 2 kişi, iç mekan

Süleyman Demir, İbrahim Ethem Ekinci, Dr. Abdulkadir Sezgin, Selahattin Çiçek, Feyzi Daşkın, Seyfettin Çoban, İbrahim Bekler, Hayrettin Gültekin, Hüseyin Ünlü, Durak Turan Düz, Güneş Solmaz, Veli Zor, Songül Dündar, Burçak Karataş, Baki Kılıçaslan, Sakine Işık, Kemal Işık, Ahmet Afacan, Selahattin Dündar, Hüseyin Gürsoy, Tuncer Ulusoy, Sadık Kılıç, Kadir Çelik, Aşık Yakup Temelli, Nurettin Gür Ozanoğlu, Baki Kılıçaslan'da etkinliğe katılan isimler arasındaydı.


TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ
İLESAM GENEL MERKEZİ

Adres: İzmir 1. Cadde No: 33/16 Aydın Apartmanı, Kat:4 Kızılay / ANKARA 

Tel: 0312 419 49 38  / Fax: 0312 419 49 39

Web:  www.ilesam.org.tr

E- Posta : ilesam@ilesam.org.tr

 Okunma Sayısı : 2705         26 Kasım 2018

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız

Girilecek rakam : 755766

Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.