İLESAM ve İLESAM ÜYELERİNDEN HABERLER (12 Ağustos 2010)

 / ETKİNLİKLERİMİZ

İLESAM ve İLESAM ÜYELERİNDEN HABERLER (12 Ağustos 2010)

Hamamönü’nde (Ankara) İLESAM Standı Kuruldu

Ramazan ayı boyunca Hamamönü’nde her gün etkinlik yapacak olan Altındağ Belediyesi ile anlaşan İLESAM,  hem etkinliklere destek verecek hem de 30 gün boyunca İLESAM standını açık tutacak. İLESAM Standında üyelerin kitapları sergilenecek ve satılacak. Ayrıca isteyen İLESAM üyeleri standda imza günü düzenleyebilecek. Kitaplarının İLESAM standında sergilenmesi isteyen üyelerin kitaplarını İlesam Genel Merkezine ulaştırmaları gerekiyor. Standda bir üyenin en çok 5 kitabı sergilenebilecek. İmza günü tertip etmek isteyen üyelerin İlesam Genel Merkezini arayıp gün ve saat konusunu ayarlaması gerekiyor.

İlesam üyelerinin standda düzenleyeceği imza günlenin tarihleri netleşiyor.

14-15 Ağustos günleri Hamamönü İlesam standında saat 18’den sonra İlesam üyesi Aysel ve İbrahim İmer kitaplarını imzalıyor.

İLESAM Üyesi Gazeteci-Yazar İlker Çakan İlesam üyelerinin yazı ve şiirlerini habergunebakis.com’da yayınlayacak.

Yazar ve şair arkadaşlarımızın yayınladıkları eserler ve faaliyetleri istedikleri takdirde tanıtım amaçlıwww.habergunebakis.com haber sitesinin yazar ve şairler bölümünde yayınlanabilir. Tüm yazar ve şair arkadaşlara selam ve sevgiler.
 
İlker ÇAKAN
Gazeteci-Yazar
E-mail: ilkercakan@hotmail.com

İLESAM Malatya İl Temsilcisi Adil Akkoyunlu’nun Yazısı

RAMAZAN KUR’AN VE İNSAN

Adil Akkoyunlu - adil.akkoyunlu@gmail.com

İnsan, Kur’an ile ahdini yenilemek için heyecan ve hasretle bekliyor Ramazanı. Yanık toprağın, kavruk ekinin, susuz ağaçların göklere bakıp el açışı gibi bekliyor. Nefsi arzularını, şehevi zevklerini sansürleyerek, içini ve dışını temizleyerek bekliyor.

Yusuf’unu kaybeden Yakub (a.s.): “Artık bana düşen güzel bir sabırdır”[1][1] diyordu. Yusuf, sabır demekti. “Oruç, sabrın yarısıdır”[2][2] buyuruyor kutlu Peygamber (s). İnsanlığı, hasretle beklediği yusufuyla kucaklaştırıyor Ramazan.

Nasıl bazı yerleşim merkezleri, oraya uğrayan saygın bir insanın adıyla anılıyorsa; Ramazan ayına da “Kur’an ayı” denmesi çok yerinde bir tabirdir. Ramazan ayı, Yaratan’ın son mesajına ilk kez ev sahipliği yaptı. Önemi de bundan kaynaklanıyor. Bunun için Rabbimiz, Ramazan ayının ne olduğunu açıklarken, Kur’an’ın bu ayda indirildiğine dikkat çekiyor: “O Ramazan ayı ki; -insanlara yol gösterici, hidayeti, doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edip açıklayıcı olarak- Kur’an, o ayda indirilmiştir”[3][3] buyuruyor.

Kadir gecesi de; “bin aydan daha hayırlı” ve “mübarek bir gün” olmasını yine Kur’an’ı misafir etmesine borçlu: “Biz, O (Kur’an)ı mübarek bir günde indirdik”[4][4] “Biz, O (Kur’an)ı kadir gecesinde indirdik.”[5] İşte Kur’an, Ramazan ayında, mübarek bir gün olan Kadir Gecesi indiği için bu ayın ve bu gecenin, Müslümanlar yanında değeri çok büyük! Size cumhurbaşkanından bir elçi, bir mesaj getirse; o elçiye saygı gösterip ağırlamaz mısınız?

Bu tarihi çağrıyı bir görev biliyor Ramazan. Her yıl bunun için gelip; insana insanlığını ve sorumluluğunu hatırlatıyor. Kur’an ile dostluğumuzu pekiştirmemizi söylemek için her yıl kapımızı çalıyor. Asli görevi bu olsa gerek Ramazanın. Kur’an ile insan arasında elçilik… Ramazan, Kur’an ve insan… İşte fani dünyada en değerli üç şey…    

İçimizi, dışımızı aklayıp Kur’an ile kucaklaşarak Allah’a itaati; sabrı, takvayı, ihlâsı derinden soluyoruz Ramazanla. Kur’an ile ahdimizi yenileme merasimidir oruç.

Sanık sandalyesine oturup Kur’an’il hâkim karşısında muhakeme olma zamanıdır Ramazan ayı. Kâr ve zarar hesaplarının bilânçosunun çıkarıldığı dönemdir. Nerede yanlış yaptığını, neyi eksik bıraktığını Kur’an’ın hakemliğinde görme, bilme, düşünme ve günahlara pişman olma, tevbe etme, arınma ve onarılma mevsimidir. Yanlışları atma, hataları düzeltme, eksikleri giderme günleridir.

Cebrail (a.s.), her yıl Ramazan ayında gelir, Resul (s) ile o güne kadar inmiş bulunan ayetleri baştan sona beraberce okur, mukabele yaparlardı. Kur’an tamamlandığında, Resulün vefatından önce yine gelmiş, bu kez baştan sona iki defa birlikte okumuşlardı.

Bu okuma, bir kontroldü. Anlamaya çalışmaktı vahyi. Ve bir eğitimdi. Allah (c.c.), Cebrail’e öğretiyordu. O da Resulü eğitiyordu. Resul de bütün insanlığı…

“De ki: Ben, yalnız her şeyin sahibi olan ve bu saygın kılınmış şehrin (Mekke’nin) Rabbine ibadet etmekle emrolundum. Müslümanlardan olmakla ve Kur’an okumakla emrolundum. Kim doğru yolu bulmuşsa, yalnız kendisi için bulmuş olur, kim de sapıtmışsa kendi aleyhine sapmış olur. De ki: Ben sadece, uyaranlardan biriyim.”[6]

Bu ayette; yalnız Allah’a ibadet (iman ve itaat) etmek, Müslüman olmak ve Kur’an okumak (Kur’an’ı öğrenmeye ve yaşamaya çalışmak), Âdemoğlunun üç önemli görevi olarak bildiriliyor. Müslümanlık, bu temel esaslar üzerine inşa edilmiştir. Rabbimiz yine buyuruyor ki: “Muhakkak (Allah), Kur’an’ı sana farz kıldı.”[7] 

Şeytan, mürşidi Kur’an olmayanlara mürşitlik(!) ediyor. Zayıf olan tuzağını,[8] Kur’an’ı kuşanmayanlar için kuruyor: “Kim Rahmanın, Kur’an’ını umursamaz, göz ardı ederse, ona bir şeytanı musallat ederiz. Artık o, onun (yanından ayrılmaz. Ve devamlı kötülükleri telkin eden bir) arkadaşı olur. O (şeyta)nlar, bunları yoldan çıkardıkları halde; bunlar, hala doğru yolda olduklarını sanırlar.”[9] Saptıkları halde doğru yolda olduklarını sanmaları kötü işte!  

Örneğimiz (a.s.), bir sözlerinde şöyle buyuruyor: “Kurtuluş yolu; Allah’ın Kitabıdır. Onda sizin için öncekilerin hayatı, sizden sonrakilerin haberi ve aranızdaki meselelerin hükmü ve çözümü var. O, Allah’ın sağlam ipidir.”[10] Kur’an’a bağlanmak demek; onun emir ve yasaklarına ihlâsla ve takvayla itaat etmek demektir.

Son Nebi, dünya ile vedalaşmaya hazırlanırken; insanları vahye, vahyi de insanlara emanet ediyordu: “Bilesiniz ki, size öyle bir şey bıraktım ki; eğer ona sımsıkı sarılır, onunla beraber olursanız; ondan sonra bir daha asla sapıklığa düşmezsiniz. O, Allah’ın Kitabı (Kur’an)dır”[11] buyuruyordu. Ve yine buyuruyordu ki: “Size iki şey (emanet) bırakıyorum. Bunlara sımsıkı sarılıp uyduğunuz takdirde asla sapıklığa düşmezsiniz. Bu iki şey: Allah’ın Kitabı (Kur’an) ve Resulünün sünnetidir.”[12] 

Takvalı olmak da yine Kur’an’a bağlanmaya bağlı: “Onlara, size verdiğimiz (Kitaba) kuvvetle sarılın ve içindekileri benimseyin ki; takva sahibi olasınız, dedik.”[13]

            Ölü gözlerle bakılmayı -akla,  kalbe inmeyen- ölü sözlerle okunmayı tanışmak saymıyor Kur’an. Kişinin, kendisini tanıdığı kadar, hatta daha fazlasıyla tanınmak, anlaşılmak, düşünülmek ve yaşanmak istiyor. Sadık bir arkadaş, güvenilir bir dost, bir rehber olduğunun bilinmesini istiyor. Hükümlerinin, akla, kalbe ve fiillere yansımasını istiyor.

Ne Ramazan ayı ve ne de Kadir Gecesi, bizden eğlence haline getirilen, göstermelik tören ve merasimlerle kutlanmayı beklemiyor. Bu güzel ay ve bu güzel gece, insanları, vahiyle yeniden tanıştırmak istiyor. Resulü örnek alarak Kur’an’ı hayatın kullanma kılavuzu, mürşidi, rehberi edinmeye çağırıyor. Hayatımızın programlayıcısı; Kur’an olsun; yaşayışımızda Kur’an’ın ayetleri okunsun istiyor.

Ramazanı da, Kadir gecesini de ancak Kur’an ahlakıyla ahlaklanmakla “ihya” etmiş oluruz. Kur’an’a saygı da budur. Bunun için okunmalıdır Kur’an.

Kur’an standartlarına uyan, örneği Peygamber olan insandır Müslüman. Vahye göre inanan, vahye uygun düşünen, Vahyin rengini alan insandır. Vahyin inşa ettiği insandır. Her yıl bunu söylemek için geliyor Ramazan.İşte Müslüman, bu bilincini Ramazanlarda ve bütün zamanlarda bileyen insandır. Bilenmiş bu bilinçle; vahyi hayatının anayasası bilen insandır.

Sadece Ramazanda değil; Kur’an zaten her zaman bizimle. Rehberlik ediyor hayat yolculuğumuza. Hayatı kullanma kılavuzumuz o bizim. İşte Ramazan, Kur’an’ın her zaman bizimle beraber olduğunu, hayat yolunda onun elini daha sıkı tutmamız gerektiğini hatırlatmak için geliyor.  

Ramazan, Allah’ın kullarına, günün yirmi dört saatinde ve bütün ömürleri boyunca Kur’an(ı zikir) ile sürekli kendilerini denetlemelerini; muhasebe, murakabe ve muhakeme etmelerini söylemek için geliyor. Hesaba çekileceğimiz güne hazırlıklı olmamamızı bildiriyor. 

Ramazan ve Kadir, her yıl, bu çağrıyla selamlıyor Allah’ın kullarını. Bu kutlu çağrıya kulak verenlere bayramlar mübarek olsun. Ahiretten dünyaya yansıyan sevinç onların hakkı.

 

 

[1] Yusuf: 12/18

[2] Terğib ve Terhib: 11/208

 

[3] Bkz. Bakara: 2/183–185

 

[4] Duhan: 44/3

 

[5] Kadir: 97/1–5

 

[6] Neml: 27/91, 92

 

[7] Kasas: 28/85

 

[8] Bkz. Nisa: 4/76

 

[9] Zuhruf: 43/36–39

 

[10] Tirmizi, Fezailü’l Kur’an, 14 (5/172); Dârimi, 2/435

 

[11] Müslim, (2/886) 15- Kitabu’l Hac, 19- Peygamber (a.s.)’in haccı babı.

 

[12] Muvatta, Kader 3, (2, 899), c. 2, sh. 889; İbni Hişam, Sire c. 4, sh. 252; Mansur Ali Nasif, Et-Tacul Câmiul usul Fi ehadisi’r Resul (Mektebetu Pamuk – Arapça baskı): c. 1, sh. 47

 

[13] A’raf: 7/171

 

TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ

İLESAM

Adres

:

İzmir 1.Cad. No: 33/16  Aydın Apartmanı, Kat:4  Kızılay / ANKARA

Tel

:

0 312 419 49 38

Fax

:

0 312 419 49 39

Web

:

www.ilesam.org.tr

e-mail

:

ilesam@ilesam.org.tr


 Okunma Sayısı : 3070         12 Ağustos 2010

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız

Girilecek rakam : 504169

Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.