Sağlıklı Yaşamak İçin Nasıl Beslenmeli? - İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ VE ŞİİR DİNLETİSİ - 16 Şubat 2019

 / ETKİNLİKLERİMİZ

İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ VE ŞİİR DİNLETİSİ 

        
 Sağlıklı Yaşamak İçin Nasıl Beslenmeli?

16 Şubat 2019 Cumartesi, Saat:14.00 

İLESAM Genel Merkezi Salonu

 


Edebiyatın, sanatın, kültürün ve aktüel konuların konuşulduğu, şiirlerin okunduğu etkinliklerine devam eden Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliğinin Cumartesi toplantılarından biri daha 16 Şubat 2019 tarihinde İLESAM Kültür Evinde gerçekleştirildi.

İLESAM Yönetim Kurulu Üyesi İlter Yeşilay'ın yaptığı açılış konuşmasıyla başlayan program, Prof. Dr.İbrahim Arslanoğlu'nun Sağlıklı Yaşamak İçin Nasıl Beslenmeli?  konusunu anlatması ile devam etti.


Sayın Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu'na konuşma metnini bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyor ve metni sizlere aktarıyoruz.



SAĞLIKLI YAŞAYABİLMEK İÇİN NASIL BESLENMELİ VE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR? 

Gençlere, sadece meslek sahibi olup para kazanmayı değil aynı zamanda gerek bedensel ve gerekse ruhsal sağlıklarını koruyarak mutlu yaşamayı da öğretilmesi gerekir. Herhangi bir genç, yetenekleri ve aldığı eğitim sonunda çok paraya, büyük unvan ve yüksek makamlara sahip oldu. Fakat yaşamını acılar içinde kıvranarak geçirdi ve sonunda kanserden öldü veya intihar etti. Nitekim New York Borsası’nın Genel Müdürü R. Witney hapishanede öldü. Bank of İnternational Settlements Genel Müdürü L. Fraser ile dünyanın en büyük tekelinin başkanı Krauger intihar ettiler. Bu durum, bireyler için bir başarı mıdır ve onlara verilen eğitim gerçekten görevini yerine getirmiş midir? Buna şüphesiz evet, cevabı verilemez.  

Ayrıca pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de koruyucu hekimlik yapılmamaktadır.  Daha açık bir ifade ile insanlara, hastalıklardan korunarak nasıl sağlıklı yaşayabilecekleri, öğretilmiyor. Bunun ortaya çıkardığı sonuç, milyonlarca hasta ve Türkiye’nin ilaç tüketiminde dünyada birinci sırada olmasıdır. Oysa koruyucu hekimlik yapılarak insanların hasta olmaları önlenirse;  tedavi ve ilaca harcanan paralar, ülkenin kalkınmasında, çalışanların ücretlerinin artırılmasında ve sosyal projelerde kullanılabilir.

Sağlığı koruyabilmenin ilk koşulu, beslenmeye dikkat etmektir. Nitekim Prof. Dr. Canan Karatay, bir TV programında, ABD’de yapılan bir araştırmada, bütün hastalıkların beslenme ile ilgisinin olduğunun saptandığını söyledi. Oysa Hz. Muhammed, bütün hastalıkların başı midedir, tedavisi ise açlıktır, diyerek yaklaşık bir buçuk yüzyıl önce bunu dile getirmişti.  

 Halbuki Türkiye’de insanların çoğunluğunun gereğinden fazla yemek yediği,  vücutlarının şeklinden anlaşılmaktadır. Oysa günde, üç öğün yemek adetini, dünyaya Müslümanlar getirmişlerdir. Ayrıca İslamiyet’te, az yeme prensibi olduğu gibi doyduktan sonra yemek haramdır. Fakat buna çoğunlukla uyulmadığı bir gerçektir.

Bu sebeple günde, en az fazla ( 3’er saat ara ile)  3 öğün yenilmelidir. En ideali,  6’ar saat ara ile 2 öğündür. Özellikle 40 yaşını geçenler, eğer hasta olmak istemiyorlarsa iki öğüne uymalıdırlar. Çünkü vücut, kendini ancak uykuda ve aç iken tamir eder. Sürekli yerseniz, vücut hep hazım işi ile uğraşacağından kendisini tamir etmeye zaman bulamaz. Bu yüzden bütün evrensel dinlerde oruç vardır.

Akşam saat 7’den sonra mümkünse hiçbir şey yememek gerekir. Çünkü bu saatten sonra vücut, aldığı besinleri yağa dönüştürdüğü için şişmanlığa yol açar. Şişmanlık ise her çeşit hastalığa davet anlamına gelir.  2 öğün yemek, 40 yaşına geçenler için yeterlidir. Fakat geceleyin insan acıkır. Bu açlık, süt veya yoğurt ile bastırılabilir. Süt, hazmı çok zor bir besin olduğu için çoğu kişiyi rahatsız edebilir. Bunun yerine bir kase yoğurt yenilebilir. Bunu ayran yaparak içmek daha faydalıdır. Yoğurt zayıflattığı gibi midedeki bazı mikropları öldürür ve toksinlerin vücuda vereceği zararı önler.

Sebze ve meyvelerin tarla ve bahçeden gelenleri ile kasaptan alınan etler tercih edilmelidir. İşlem gören ve fabrikalarda çeşitli koruyucu maddelerin eklendiği yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Gençler; daha sık et, balık ve tavuk yiyebilirler. Fakat 40 yaşını geçenler için haftada bir kere kırmızı et(tercihim koyun veya bulanabilirse keçi eti), iki kere balık bir kere tavuk yeterlidir. 40 günde yetiştirilen sanayi tavuğu değil gerçek köy tavuğu yenilmelidir. Eğer köy tavuğu bulunamıyorsa onun yerine hindi eti tercih edilmelidir. Sığır ve sanayi tavuğuna antibiyotik verildiği için vücuda zararlıdır. Oysa koyun, keçi ve hindiye antibiyotik verilemiyor. Çünkü bu hayvanlar antibiyotik aldıkları zaman ölüyorlar.

Diğer zamanlardaki beslenme, daha çok bitkisel ağırlıklı olmalıdır. Ayrıca günde bir elma, bir armut, bir portakal, bir tatlı kaşığı haşhaş, bir tatlı kaşığı keten tohumu ve yarım çay kaşığı çörek otu yenilmelidir. Çörek otunun ölüm hariç her türlü hastalığa şifa olduğuna dair bir hadis rivayet edilir.

Sağlığı koruyabilmek için günde erkekler en az 8-10,  kadınlar ise 6-8 bardak su içmelidirler. Bilindiği gibi vücudumuzun % 70’i sudur Ayrıca insan beyninin % 78’i su ile kaplıdır.  Su, bir besin maddesi olduğu kadar aynı zamanda bir ilaçtır. Su, ayrıca yediğimiz besinlerin parçalanması ve hazmedilmesinde de son derece etkilidir. Örneğin karnınız ağrıdığında su içerseniz geçer. Yeterli miktarda su içilirse, vücuttaki yağlar dışarıya atılır ve zayıflama gerçekleşir. Ayrıca başta bronşial astım olmak üzere pek çok hastalığın sebebinin yeterli su içmemekten kaynaklandığı bilinmektedir. Bu konuda daha fazla bilgi için İnternette dolaşan “hasta değil susuzsunuz” yazısını okuyabilirsiniz.

Sıcak su, mideye çok iyi gelir. Çinliler hem kışın hem de bunaltıcı yaz sıcaklarında hep sıcak su içerler. Midemiz, yediklerimizi bakteri ve enzimlerle eritmek için ilk önce vücuttaki suyu, uygun ısıya getirir. Soğuk su içmek, midenin daha fazla enerji harcamasına neden olur. Ayrıca soğuk su ile birlikte alınan besinlerin sindirimi zorlaşır. Özellikle yağlar, soğuk suda çok daha zor çözünür. Bu sebeple Çinliler, hem yemekten önce hem de yemekten sonra sıcak su içerek midenin ilave enerji harcamasını önlerler. Kısacası sıcak su, sindirimi kolaylaştırır, nezle ve gribin daha hızlı iyileşmesini sağlar, mide asidinin olumsuz etkilerini ortadan kaldırır.

Ayrıca her gün veya günaşırı, bir bardak su içine bir veya yarım limon sıkılarak içilmelidir. ABD sağlık örgütünün bir raporuna göre bunun vücuda ve bütün organlara faydası vardır.  Hatta limonun kanser tümörünü dahi yok ettiği belirtilmiştir.

Bunu sürekli yaparsanız cildiniz düzelir ve midenizde rahatsızlık varsa iyileşir. Kanınız sulanacağı için kan akışı normal duruma gelecek; başta nezle ve grip olmak üzere pek çok hastalıktan korunacaksınız. Bu sadece bir iddia değildir.  Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu, bunu, hem kendisi denediği için sonucu bizzat görmüş hem de tavsiyesine uyan pek çok kişi, olumlu sonuçlar aldıkları için kendisine teşekkür etmişlerdir. 

Bundan başka maddi durumu iyi olanlar günde 5 badem, 4-5 ceviz, 7-8 siyah çekirdekli kuru üzüm, 7-8 fındık, 2-4 hurma, 1 incir, 1 veya yarım muz yiyebilirler. Bunlar daha fazla ekmek ve yemek yemeyi engelledikleri için kilo almayı da önler.

Üzümün her çeşidi değerli bir besin ve aynı zamanda bir ilaç olmasına rağmen siyah çekirdekli kuru üzüm tercih edilmelidir. Çünkü bundan birkaç sene önce ABD’den Türkiye’ye getirilen bir kanser ilacının, çekirdekleri ile birlikte ezilmiş siyah kuru üzüm olduğu bir gazetede yer almıştı.

Zayıflamak isteyenler, yemekten yarım saat veya en az 6 dakika önce bir bardak ılık su içmelidirler. Ayrıca meyve saatlerini kaldırıp meyveleri yemekle birlikte yemek gerekir. Çünkü ABD’de yapılan bir araştırmada,  meyvelerin yemekle birlikte yenilmesinin onların karaciğere vereceği zararları önlediği saptanmıştır.

Ayrıca şeker hastalığı, genetik yatkınlığa dayanmakla birlikte bunun yanlış beslenme alışkanlıkları ile yakından ilişkili olduğu bilinir. Bu yanlış beslenme alışkanlıkları ise başta yeterli su içmemektir. Sonra tatlı ve meyveleri, doyduktan sonra yemeğin üzerine yemektir. Oysa yemeğe tatlı veya meyve ile başlanırsa, iştah kesileceği için kişi istese de fazla yiyemez. Yine fazla şeker yüklenmemek için aynı anda hem tatlı hem meyve yenilmemelidir. Yemeğe tatlı veya meyve ile başlamanın sağlığı korumada etkili olduğu hem Hz. Muhammed’in bir hadisi hem de modern tıp tarafından doğrulanmıştır.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, iç mekan

 Ayrıca kabızlık sadece şeker hastalığını değil pek çok hastalığa yol açmaktadır. Bu sebeple kabızlığa yol açan beyaz ekmekten kaçınıp tam buğday veya çavdar ekmeği yenilmelidir.  Ayrıca beyaz ekmekte, buğdayların, kabuk kısmı alındığı için yağlanmaya ve dolayısıyla kilonun artmasına yol açmaktadır. Yine unun beyazlatılması için una bir kimyasal madde ilave edilmektedir. Bu ise kanser hastalığını tetiklemektedir. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Demirkol, bir TV programında,  bu undan ekmek yapılmasının yasaklanması gerektiğini söyledi.

Yemeğe bir bardak ılık su ile başlanır; sonra meyve ve salata ile sürdürülür. Sonra çorba, ana yemek ve pilav sırasına uyulursa;  son derece iştahlı bir kişi bile olsanız, midenin belli bir kapasitesi olduğu için fazla yiyemezsiniz. Bu da doğal olarak zayıflamayı gerçekleştirir.  Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu bu yöntemle tam 17 kilo vermiştir.

Bazı diyetisyen ve hekimler, özellikle şeker hastalarına sık sık yiyin, günde 6 öğün yapın, tavsiyesinde bulunuyorlar.  Bu tavsiye, son derece zararlı olup hastayı adeta intihara sürüklemektir. Son zamanlarda bazı diyetisyen ve hekimlerin,  bundan kaçınılması gerektiğin söylemeye başlamaları olumlu bir gelişmedir.

Günde en fazla 2-3 bardak çay içilmelidir; çay antioksidan olup vücuttaki paslanmayı önler. En ideali, bir bardak çay içmek olsa gerektir. Çünkü çay, suyun yerine geçmediği gibi küçük tuvaleti tahrik ettiği için vücutta var olan suyun da atılmasına yol açar. Çayı, şekersiz içmek gerekir.  Bir kişinin günde 5-10 bardak çay içtiğini ve bunlara birer veya ikişer şeker kattığını düşünelim. Bunun sonunda kişi, aşırı derece şişmanlar ve bu durum, pek çok hastalığa davetiye sayılır. Yazarın zayıflamasında, günde içtiği çayı tek bardağa indirmesinin ve şekeri kesmesinin büyük rolü olmuştur. 

Ayrıca kola ve her türlü gazlı içecekten ve sigaradan uzak durulmalıdır. Bunlar insan vücuduna son derece zararlı maddelerdir. Hükümetin, kola ve gazlı içeceklerin okul kantinlerinde satışını yasaklaması, geç de olsa, son derece yerinde ve olumlu bir karardır.

Ayrıca sağlıklı yaşayabilmek için mutlaka spor yapılması gerekir. Hekimlere göre oturmak yüzyılımızın yeni sigarası. ABD’de Mayo Kliniği doktorlarından Dr. James Levin, son 15 yılın en büyük sağlık sorununun oturmak olduğunu söylüyor. Yapılan çalışmalar, günde 6 saat ve üzeri sürelerde oturanların şeker hastalığı, şişmanlık, deprasyon ve bazı kanser türlerini artırdığını gösteriyor.

Çok oturmak, erken ölüm rizkini beraberinde getiriyor. Şöyle ki, günde 8 saatten fazla oturmanın; vücuda verdiği zararı dengelemek için 60-75 dakika kadar orta şiddette egzersiz yapılması gerekiyor.

Birçok araştırma, yemeklerden sonra hafif yürüyüşlerin, vücuttaki glikoz düzeylerini denetleme konusunda yararlı olduğunu gösteriyor. Yani glikozun ani şekilde düşmesini engelleyerek belirli düzeyde kalmasını sağlıyor.

Fiziksel aktivitelerin beyin işlevleri üzerindeki etkilerini araştırmak amacıyla dolaylı yoldan ölçüm yapılmıştır. Örneğin New Mexico Higland Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre, yürürken ayaklar, beyne ulaşan kan miktarını artırıcı basınç dalgaları oluşturuyor. Bu da beyne giden glikoz miktarını artıyor.

Günde 10 bin adım atılırsa daha sağlıklı bir kalp ve daha geç yaşlanan bir beyne sahip olabilirsiniz. Ayrıca 10 bin adım atınca; daha az yemek yenir. Akşam yemeğini 7’den önce ölçülü şekilde yedikten 1 saat sonra yürüyüşe çıkarsanız öfkeyi daha kolay kontrol edebilirsiniz. Temiz hava aldığınız için de geceleri daha rahat uyuyabilirsiniz.

Sporun ormanda ve doğal bir ortamda yapılması daha yararlıdır. Prof. Dr. Sefa Saygılı, “Ormanlarımız ve Ruh Sağlığımız” başlıklı makalesinde şunları yazar: “35 dakika ağacı seyretmek, ilaç almışçasına insanı sakinleştirir. Özellikle çam ağacının sinirleri gevşetici özelliği vardır. Gür yapraklı çınar ağacını 5 dakika seyretmek stresi giderir, insanı rahatlatır. Yine orman ve yeşil alanlar, stresi azaltmanın yanında morali düzeltmekte, saldırganlığı ve kızgınlığı azaltmakta ve mutluluğu artırmaktadır. Ayrıca orman alanları, kanser hücresini yok ederek immun hücresinin sayısını ve etkinliğini artırarak, bağışıklık sistemini güçlendirmektedir.

Spora başlamadan önce 45 dakika belli bir tempo ile yüründükten sonra bir çam ağacına yaklaşılarak en az 30 derin nefes çekilmelidir. Bunun nefesi bir zamanda almak, 4 zaman tutmak ve 2 zamanda vermek gibi bir ritmi vardır. Kişi, zamanı kafasında kendine göre ayarlar.

Derin nefesle, vücudun bütün dokularının ve hücrelerinin oksijenden yararlanması sağlanır. Bol oksijen almak, sağlıklı yaşamada en temel kurallardan biridir. Çünkü pek çok insan, sadece ölmeyecek kadar nefes alır. Oysa vücutta bir organın veya bir noktanın ağrıması demek, oraya besinlerin taşınmaması anlamına gelir. Besinler, vücudumuzdaki oksijen ve tuz vasıtasıyla taşınır. Eğer vücutta yeterli oksijen ve tuz yoksa besinler taşınamaz. Bununla aşırı tuz kullanımının tavsiye edildiği anlaşılmamalıdır.

 Ayrıca belediyelerin parklarda kurdukları aletlerin birkaçında, kültür–fizik hareketleri, 300’er defa tekrarlanarak günde en az 1000 hareket yapılmalıdır. 
Nezle veya grip gibi hastalıklara yakalanan kişi,  spor yapmayı sürdürürse daha kısa sürede iyileşebilir.

Ayrıca bol ve temiz oksijen, beyin için çok önemlidir. Beyin ağırlık olarak vücudun % 2’sini oluşturduğu halde vücuda giren oksijenin %25’ini kullanır. Oksijensiz kalındığında ölümü gerçekleşen ilk organ beyindir. Onun için normal havalarda bulunduğumuz odalar bir iki saat ara ile havalandırılmalıdır. Çok soğuk havalarda bile kısa süreli de olsa odaların havalandırılması ihmal edilmemelidir.

Özellikle sigaranın zararları saymakla bitmez. Uzmanlara göre sigaranın içinde 100’den fazla kanserojen madde vardır. Bir yerde 10 sene sigara içilmesi oraya atom bombası atılmasına denktir. Hekimler, akciğer kanserinin % 90 sebebinin sigara olduğu konusunda hemfikirdirler.

Ayrıca kola ve yabancı sigarada bağımlılık yapan maddeler vardır. Yine sigara, vücudun bağışıklık sistemini tahrip ederek onu her türlü hastalığa açık hale getirir. Sigara, sadece içene değil çevredeki bütün canlılara ve tiryakinin yedi nesline zarar verir. Oysa İslam’ın birinci şartı, bedeni korumaktır. 
Ne hikmetse Türkiye’deki din eğitiminde bu öğretilmez.

Sigarayı üretip satanlar, içenlerin sağlığını hiç akıllarına getirmeden sadece para kazanmayı düşünebilirler. Fakat öğretmenlerin ve öğretim üyelerinin görevi, sadece öğrenciye teorik bilgileri aktarmak değil aynı zamanda gençlerin sağlıklarını nasıl koruyacaklarını da öğretmektir.

Prof. Dr. Hüseyin Nazlıkul, sabah ilk yapılması gerekenin, ağız içindeki bakterilerden ve vücudun kendisini onarırken dil üzerinde bıraktığı pas adı verilen toksinlerden kurtulmak için dişlerin ve dilin fırçalanması olduğunu söyler.

Yapılan araştırmalar, diş fırçalamanınalzheimer ve bunamayı önlediğini gösteriyor. Diş fırçalamayanların ağızlarında oluşan bakteriler; kalp krizi, felç ve şeker hastalığına yakalanma riskini artırıyor

Diş macununu, kendiniz de yapabilirsiniz; bunun için internette bu konuda çok sayıda tarif var. Çünkü sanayi malı diş macunları, ağız florasanı yok ettiği için dişlerin çürümesine yol açmaktadır.

Şişmanlık sorunu olanlar şu besinleri kararında ve doğru zamanda yer ve içerlerse kilo vermeye yardımcı olur.

1- Zeytinyağı

2-Ceviz(en fazla 5 tane) badem(en fazla 5 tane) fındık (en fazla 7 tane)

3- Sirke, limon(günde bir veya yarım limon, bir bardak ılık suya sıkılarak içilmeli)

4- Greyfurt

5- Yeşilçay

6- Nar veya nar suyu(bel bölgesini daha çabuk eritir)

7- Yoğurt(günde en az 1 kase yoğurt, tercihen ayran yapılıp içilmesi)

8- Kahvaltıda yulaf lapası

9- Haşlanmış yumurta

NLP Uzmanı A. Nilgün Aktaş’a göre değersizlik, mutsuzluk, umutsuzluk, yaşamdan zevk almama, gerginlik, yalnızlık duygusu, deprasyon, suçluluk duyguları, kendine güven duygusunun eksikliği, kendini kronik şekilde üzgün hissetmek; kişileri aşırı şekilde yemeye ve sonucunda kilo almaya yol açar. 

Fazla yemek yiyerek kilo alanlar,  bir süre sonra suçluluk duygusuna kapılıyor ve daha fazla deprasyona girmeye başlıyorlar. Kilo alanlarda gözlemlenen diğer önemli şey, başkalarının mutluluğunu kendi mutluluklarından daha üstün tutmalarıdır. Oysa kilo verebilmek veya verilen kiloları koruyabilmek için kişinin, kendini sevmesi ve kendisine daha fazla değer vermesi gerekiyor.

Sağlıklı yaşayabilmek için günde en az 6 saat uyumak gerekir. Uyku, hücreleri gençleştirdiği gibi bağışıklık sistemini güçlendirir.

 Cep telefonları, mümkün olduğu kadar bedenden uzak tutulmalıdır. Uzmanlara göre cep telefonlarını kulağa dayamak son derece zararlıdır. Çünkü bu durum, insanın beyninin ısınmasına ve dolayısıyla çeşitli hastalıklara yol açabilir. Onun için konuşurken ya mikrofon açılmalı ya da kulaklık kullanılmalıdır. Yine mümkünse konuşurken telefon ele alınmamalı masa gibi bir yere konularak konuşulmalıdır. Bazı kişiler, sağlıklarını hiç düşünmeden adeta telefonla yatmakta, telefonu vücuduna sarmakta veya bağlamaktadır. Bunlardan kaçınıp telefonu çantada taşımak, evde veya büroda masaya koymak gerekir.

Sağlıklı olabilmek için en başta kişinin, ailesinden sağlam bir genetik alt yapıya getirmesi gerekir. Ayrıca yemede içmede ölçülü olur, spor yapar ve kafasındaki kötü düşünceleri atabilirse ve en önemlisi kendisini meşgul ve mutlu edecek bir işle uğraşırsa ne hastalanır ne de yaşlanır. Son nefesini verinceye kadar sağlıklı ve genç olarak yaşayabilir.   AnthonyRobbins,“insan isterse kendi vücudunu bir heykeltıraş gibi yontabilir” diye yazar. Sonuç olarak hastalığa yakalanmamak veya sağlıklı yaşayabilmek için; hareketli bir yaşam, dengeli ve yeterli beslenme, stresten uzak durma, sağlıklı insan ilişkileri ve mutlu olmak gerekir.

Bundan başka insan,  zamanının çoğunu yaptığı işlerle, okuma-yazma ile veya içinde yaşadığı toplumun sorunlarının çözümünü düşünmekle geçirmelidir. Böyle yapılırsa kişinin kendisini düşünmeye vakti kalmaz. Çünkü pek çok insan, belli bir yaşa geldikten sonra yapacak bir iş ve uğraş bulamaz ve dolayısıyla kendisini düşünmeye başlar. İşte bu, bütün bedensel ve ruhsal hastalıklara davetiye çıkarma anlamına gelir.

Bu yazıyı okuyanlar, anlatılanların faydalı olacağını nereden bileceğiz? diye sorabilirler. Bunların çok yararlı olduğu bizzat denenerek ve yaşanarak görülmüştür. Nitekim yazar Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu, söz konusu ettiklerinin tamamını harfiyen uyguladığı için en son doktora 1993 yılında gitmiş ve bu süre içinde yatakta yatmasını gerektirecek kadar hastalanmamıştır. Yine son 26 yıl içinde, sadece okuma gözlüğünün derecesinin yükseltilmesi ve birkaç diş tedavisi dışında, doktora gitmemiştir. Bu durum ailesi, çalışma arkadaşları ve yakın dostları tarafından da bilinmektedir.

Sayın Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu'na katılımlarından dolayı  İLESAM Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nurullah Çetin tarafından bir “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.

Görüntünün olası içeriği: 3 kişi, gülümseyen insanlar, ayakta duran insanlar

Etkinliğin ikinci yarısını oluşturan şiir dinletisi Ozan Sevdâi tarafından gerçekleştirildi.
Hanifi Işık, Durak Turan Düz, Mahmut Özkoca, İlter Yeşilay, Musa Ay, Bekir Aksoy, Aşık Yakup Temeli, Favzi Daşkın, Nedime Tatar Sivaslıoğlu, Seyfettin Çoban, Niyazi Bali, Murat Duman, Hüsnü Ekizceli, Merih Baran, Şaban Kahraman, İbrahim Bekler, Prof. Dr. Nurullah Çetin, Hüseyin Ünlü, Ali Kahraman, Hikmet Elitaş, Hayrettin Gültekin, Nurettin Gür Ozanoğlu, Baki Kılıç Aslan, Necati Aslan, Ezberi, Hamza Aslan, Burçak Karataş, Hasan Altun Zincir, Ali Taha Özaydın, Murat Haydaroğlu'da etkinliğe katılan isimler arasındaydı.

Fotoğraf açıklaması yok.

TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ
İLESAM GENEL MERKEZİ

Adres: İzmir 1. Cadde No: 33/16 Aydın Apartmanı, Kat:4 Kızılay / ANKARA 

Tel: 0312 419 49 38  / Fax: 0312 419 49 39

Web:  www.ilesam.org.tr

E- Posta : ilesam@ilesam.org.tr

 Okunma Sayısı : 2580         18 Şubat 2019

RESİM GALERİSİ

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız

Girilecek rakam : 999482

Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.