İLESAM CUMARTESİLERİNDE “ANNE-BABA, AİLE VE ÇOCUK" KONUSU KONUŞULDU (11.01.2014) Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği Cumartesi Sohbetlerinde İLESAM Üyelerinden Sevinç Güven DOĞANCAN “Anne-Baba, Aile ve Çocuk" konusunu içeren bir konuşma yaptı. İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız Ankara da sekizincisi açılan kitap fuarına katılımın azlığına değinerek üzüntüsünü belirtti. Parmaksız “Şairler- yazarlar pek çok konuda yazıyor, düşünce üretiyorlar sadece üretmekle kalmıyor, sanat yapmıyor, felsefe yapıyorlar. Okuyan insan düşünür. Anne-babaların bunun bilincinde olup vatana, millete hayırlı evlatlar yetiştirmelerinin yanı sıra çocuklarına okuma alışkanlığını da kazandırmalıdırlar.” diyerek Sevinç Güven Doğancan’ı kürsüye davet etti. Sevinç Güven Doğancan, insan yetiştirmenin en zor mesleklerden biri olduğunu, çocuğun anne-babasını rol model olarak gördüğünü, ebeveynleri kitap okuyan bir çocuğun da kitap okuduğunu, çocuk yetiştirilmesi esnasında anneye daha çok görev düştüğünü, bunun yanı sıra da ev işleri, çocuğun ödevi gibi pek çok iş ve sorumluluğu üstlendiğini ifade etti. Doğancan “Tanrı, kadın ve erkeğin birleşmesini, insanların üremesini istemiş. Bunun içinde yani kadın ve erkeğin bir çatı altında yaşaması, aile kurup çoğalması için – bu fikir ilk kimden çıktı bilmiyoruz- sanırım evlilik kurumu kurulmuş. Günümüzde evlilikten çok boşanmaların olduğu görülüyor. Evlilik, zor olanı başarmaktır. Sabırlı olmak, karşılıklı konuşmak, iletişim kurmak, birbirinin istek ve arzularını anlamak önemlidir. Şimdiki gençler çok sabırsız, çok hoşgörüsüzler. Çocuklar için boşanma olayı olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ama kişi ruh hastasıysa, içki içiyor, kumar oynuyorsa, şiddet uyguluyorsa bu gibi durumlarda boşanma kaçınılmaz olabilir. Yine de unutulmamalıdır ki öfkeyle kalkan zararla oturur. Bizim zamanımızda eşler birbirlerini yeterince tanımadan evleniyorlardı çünkü nişanlı iken bile yan yana kalmaya hoş bakılmazdı, yadırganırdı. Şimdi gençler bu konuda daha şanslılar. Birbirlerini tanıma şansları var. Sevgi ve aşk temaları da mühim elbette. Arkadaşlık önemli. Arkadaşlık yaptığınız bir kişinin iyi ve kötü yönlerini görebilirsiniz. Huyunu, suyunu bilmediğiniz bir kişiyle birliktelik zordur. Düş kırıklığı yaşanır. Aşk geçici bir duygudur ama eğer sevgi varsa ilişkiler devam eder. İnsanlar nişanlılık döneminde kendilerini saklasalar da evlilikte gerçek yüzler ortaya çıkıyor. Özellikle yaşlılıkta gerek arkadaşlık edebileceğiniz gerek içinizi dökebileceğiniz gerekse hastalandığınızda size bakabilecek bir insanın varlığı oldukça önemli. Eskiden akşam yemekleri önemliydi. Aile bir araya toplanırdı. Baba beklenir, aile sohbetleri yapılırdı. Şu anda televizyon, bilgisayar, internet bunun yerini almış durumda. Hepimiz biliyoruz ki kadın her şeyden önce çocuğu olsun olmasın annedir. Yüreğiyle, beyniyle, tüm benliğiyle o bitmez eksilmez, eskimez, asla yok olmaz analık duygusuyla doludur. Küçük bir kız çocuğunu düşününüz; bebeği ile oynarken bakışlarındaki pırıltıyı izlerseniz o sihirli, o coşkulu pınarın akışını yakalayabilirsiniz. Evliliklerde kadına düşen yük daha fazla. Özellikle kırsal kesimlerde, taşrada kadın ırgat gibi çalıştırılıyor. İşbölümü yapılırsa, işler ve sorumluluklar paylaşılırsa her iki tarafta mutlu olur. Annenize, kız kardeşinize, eşinize yardımcı olunuz. Elin oğlu, elin kızı diye ayırım yapmak ne kadar doğrudur? Atalarımız ne kadar güzel sözler söylemişler. Atasözlerimizin anlamlarına göre yaşasak, uygulasak ne kadar doğru, düzgün yaşarız. Gençlere her şey hazır olarak sunulmamalı. Kazançlarını birleştirip eşyalarını birlikte tamamlamalılar ki birlikte bir şey yapmanın keyfini yaşasınlar, emeğin değerini bilsinler. Gün geçmiyor ki gazetelerde cinayet haberleri okumayalım. Dayak hak gibi görünmemeli. Unutulmamalı ki kızlarımız, evlatlarımız da kadın. Kuran’ı Kerim’de “Erkek kadının örtüsüdür.” der. Kadının öfkesi yok mu? Var elbet ama hiçbir zaman ne el kaldırır ne silah çeker. Ben, kötü insan- iyi insan olarak ayırmıyor, şansız insan- şanslı insan diye tanımlıyorum. Kötü davranış ayıptır, günahtır. Yaşam matematiktir, dengeleri iyi kurmak gerekir. Erkekleri yetiştirenler de kadınlardır. Çocuk kimden ilgi görürse onu daha çok sever. Tarihimize baktığımızda savaş yıllarında erkeklerin yanı sıra kadınlarımızın da cephelerde olduğu görülmekte. Kara Fatma, Halide Edip Adıvar, Erzurumlu Güllü Hanım, Yalova Kadınları, Şerife Bacı, Bolu Kadınları vb. Bir düşünürümüz “Sevmek, birbirinin gözüne bakmak değil, aynı yöne bakmaktır.” derken başka bir görüş “Aşklar vardır biter öpünce, aşklar vardır bitmez ölünce.” der ve şöyle seslenir bir diğeri “ Ayrılıklar küçük sevgileri söndürür, büyükleri ise alevlendirirmiş.” William Warner ise “İnsanlar çocukken daha mutludur çünkü oldukları gibi davranırlar.” diyor. Evet, çocuklar dobradır. Düşüncelerini, isteklerini, yapmak istemediklerini hiç çekinmeden söylerler. Belki de bu yüzden çocukları severiz. Çocukluğumuzu özleriz zaman zaman. Çocukken hayallerimiz vardı. En ufak şeylerden mutlu olurduk. Büyüdükçe görüş açımız ve isteklerimiz de büyüyor. Düşüncelerimiz değişiyor. Ruhumuzda acı-tatlı duygular beliriyor. Bazen yaşam bir labirent koyuyor önümüze. ‘Çöz, çözebilirsen’ diyor. Kimi zamanda sevinçli, müjdeli olaylar geliyor önümüze, mutluluk yaşatıyor.”dedi. Konuşmasını şiirlerle, özlü sözlerle, atasözleriyle, öykülerle bezeyen Doğancan son olarak Peygamber Efendimizin bir Hadis-i Şerif’ini paylaştı katılımcılarla. İşte o Hadis-i Şerif: • Çocuklarınızı bir yedi yıl sevip okşayarak, şımartarak, gülüp söyleyerek büyütünüz. • İkinci yedi yıl çok önemlidir. Kırıp dökmeden, ürkütmeden çok iyi bir şekilde eğitiniz. • Üçüncü yedi yıl ki çocuk on dört yaşındadır ve artık arkadaşınızdır. Arkadaşınıza nasıl davranıyorsanız ona da öyle davranınız. • Yirmi bir yaşından sonra da yuvadan uçmasını bekleyiniz. İLESAM Ankara Şubesi Başkanı Durak Turan Düz katılımlarından dolayı Sevinç Güven DOĞANCAN’ bir “Teşekkür Belgesi” takdim etti. Orhan Vergili’nin sunumuyla devam eden etkinliğin ikinci yarısı şiirlerle devam etti. Kadına şiddet, gençlik-yaşlılık, anne, yuva, sevgi, umut, kalp kırıklığı, dönmemek, ayrılık, Türkiye temalı şiirler güne damgasını vurdu. Prof. Dr. İsa Kayacan yakın zaman önce kaybettiğimiz değerli şairimiz Güzide Gülpınar Taranoğlu (Toprak Ana) hanımefendiyi yâd ederek Gülpınar Dergisinden bahsetti. Sibel Unur Özdemir ise Toprak Ana’nın “İstemem” isimli şiirine ses oldu. İLESAM’ın konukları olan Seymenler Ortaokulu öğrencilerine İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız telif haklarıyla ilgili bilgiler vererek ziyaretlerinden mutluluk duyduğunu ifade etti. Yazarlık Kulübü üyeleri olan öğrenciler yazar ve şairleri yakından tanıma, şiirlerini dinleme fırsatını buldular. Vedat Fidanboy, İsa Kayacan, Veysel Kızlarkayası, Zeki Dağlı, Âşık Dudai, Necati Özdenkoş, Niyazi Bali, Sevgi Yücebaş, Ertuğrul Yılmaz, Mehmet Sevinç Ergun, Durak Turan Düz, Necati Aslan, Berran Yalçın, Nemci Dal, Ozan Sevdai, Sibel Unur Özdemir, Mahir Ünat, İlter Yeşilay ve Cemal Tuzcuoğulları etkinliğe katılan isimler arasındaydı. Güzel bir İLESAM Cumartesisi daha yüreklerde yerini aldı. Haber Metni ve Fotoğraflar: Sibel Unur Özdemir Yayına Hazırlayan: Nur Ersen www.ilesam.org.tr
İLESAM CUMARTESİLERİNDE “ANNE-BABA, AİLE VE ÇOCUK" KONUSU KONUŞULDU (11.01.2014)
Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği Cumartesi Sohbetlerinde İLESAM Üyelerinden Sevinç Güven DOĞANCAN “Anne-Baba, Aile ve Çocuk" konusunu içeren bir konuşma yaptı.
İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız Ankara da sekizincisi açılan kitap fuarına katılımın azlığına değinerek üzüntüsünü belirtti. Parmaksız “Şairler- yazarlar pek çok konuda yazıyor, düşünce üretiyorlar sadece üretmekle kalmıyor, sanat yapmıyor, felsefe yapıyorlar. Okuyan insan düşünür. Anne-babaların bunun bilincinde olup vatana, millete hayırlı evlatlar yetiştirmelerinin yanı sıra çocuklarına okuma alışkanlığını da kazandırmalıdırlar.” diyerek Sevinç Güven Doğancan’ı kürsüye davet etti.
Sevinç Güven Doğancan, insan yetiştirmenin en zor mesleklerden biri olduğunu, çocuğun anne-babasını rol model olarak gördüğünü, ebeveynleri kitap okuyan bir çocuğun da kitap okuduğunu, çocuk yetiştirilmesi esnasında anneye daha çok görev düştüğünü, bunun yanı sıra da ev işleri, çocuğun ödevi gibi pek çok iş ve sorumluluğu üstlendiğini ifade etti. Doğancan “Tanrı, kadın ve erkeğin birleşmesini, insanların üremesini istemiş. Bunun içinde yani kadın ve erkeğin bir çatı altında yaşaması, aile kurup çoğalması için – bu fikir ilk kimden çıktı bilmiyoruz- sanırım evlilik kurumu kurulmuş. Günümüzde evlilikten çok boşanmaların olduğu görülüyor. Evlilik, zor olanı başarmaktır. Sabırlı olmak, karşılıklı konuşmak, iletişim kurmak, birbirinin istek ve arzularını anlamak önemlidir. Şimdiki gençler çok sabırsız, çok hoşgörüsüzler. Çocuklar için boşanma olayı olumsuz sonuçlar doğurabilir. Ama kişi ruh hastasıysa, içki içiyor, kumar oynuyorsa, şiddet uyguluyorsa bu gibi durumlarda boşanma kaçınılmaz olabilir. Yine de unutulmamalıdır ki öfkeyle kalkan zararla oturur. Bizim zamanımızda eşler birbirlerini yeterince tanımadan evleniyorlardı çünkü nişanlı iken bile yan yana kalmaya hoş bakılmazdı, yadırganırdı. Şimdi gençler bu konuda daha şanslılar. Birbirlerini tanıma şansları var. Sevgi ve aşk temaları da mühim elbette. Arkadaşlık önemli. Arkadaşlık yaptığınız bir kişinin iyi ve kötü yönlerini görebilirsiniz. Huyunu, suyunu bilmediğiniz bir kişiyle birliktelik zordur. Düş kırıklığı yaşanır. Aşk geçici bir duygudur ama eğer sevgi varsa ilişkiler devam eder. İnsanlar nişanlılık döneminde kendilerini saklasalar da evlilikte gerçek yüzler ortaya çıkıyor. Özellikle yaşlılıkta gerek arkadaşlık edebileceğiniz gerek içinizi dökebileceğiniz gerekse hastalandığınızda size bakabilecek bir insanın varlığı oldukça önemli. Eskiden akşam yemekleri önemliydi. Aile bir araya toplanırdı. Baba beklenir, aile sohbetleri yapılırdı. Şu anda televizyon, bilgisayar, internet bunun yerini almış durumda. Hepimiz biliyoruz ki kadın her şeyden önce çocuğu olsun olmasın annedir. Yüreğiyle, beyniyle, tüm benliğiyle o bitmez eksilmez, eskimez, asla yok olmaz analık duygusuyla doludur. Küçük bir kız çocuğunu düşününüz; bebeği ile oynarken bakışlarındaki pırıltıyı izlerseniz o sihirli, o coşkulu pınarın akışını yakalayabilirsiniz.
Evliliklerde kadına düşen yük daha fazla. Özellikle kırsal kesimlerde, taşrada kadın ırgat gibi çalıştırılıyor. İşbölümü yapılırsa, işler ve sorumluluklar paylaşılırsa her iki tarafta mutlu olur. Annenize, kız kardeşinize, eşinize yardımcı olunuz. Elin oğlu, elin kızı diye ayırım yapmak ne kadar doğrudur? Atalarımız ne kadar güzel sözler söylemişler. Atasözlerimizin anlamlarına göre yaşasak, uygulasak ne kadar doğru, düzgün yaşarız. Gençlere her şey hazır olarak sunulmamalı. Kazançlarını birleştirip eşyalarını birlikte tamamlamalılar ki birlikte bir şey yapmanın keyfini yaşasınlar, emeğin değerini bilsinler. Gün geçmiyor ki gazetelerde cinayet haberleri okumayalım. Dayak hak gibi görünmemeli. Unutulmamalı ki kızlarımız, evlatlarımız da kadın. Kuran’ı Kerim’de “Erkek kadının örtüsüdür.” der. Kadının öfkesi yok mu? Var elbet ama hiçbir zaman ne el kaldırır ne silah çeker. Ben, kötü insan- iyi insan olarak ayırmıyor, şansız insan- şanslı insan diye tanımlıyorum. Kötü davranış ayıptır, günahtır. Yaşam matematiktir, dengeleri iyi kurmak gerekir. Erkekleri yetiştirenler de kadınlardır. Çocuk kimden ilgi görürse onu daha çok sever. Tarihimize baktığımızda savaş yıllarında erkeklerin yanı sıra kadınlarımızın da cephelerde olduğu görülmekte. Kara Fatma, Halide Edip Adıvar, Erzurumlu Güllü Hanım, Yalova Kadınları, Şerife Bacı, Bolu Kadınları vb. Bir düşünürümüz “Sevmek, birbirinin gözüne bakmak değil, aynı yöne bakmaktır.” derken başka bir görüş “Aşklar vardır biter öpünce, aşklar vardır bitmez ölünce.” der ve şöyle seslenir bir diğeri “ Ayrılıklar küçük sevgileri söndürür, büyükleri ise alevlendirirmiş.”
William Warner ise “İnsanlar çocukken daha mutludur çünkü oldukları gibi davranırlar.” diyor. Evet, çocuklar dobradır. Düşüncelerini, isteklerini, yapmak istemediklerini hiç çekinmeden söylerler. Belki de bu yüzden çocukları severiz. Çocukluğumuzu özleriz zaman zaman. Çocukken hayallerimiz vardı. En ufak şeylerden mutlu olurduk. Büyüdükçe görüş açımız ve isteklerimiz de büyüyor. Düşüncelerimiz değişiyor. Ruhumuzda acı-tatlı duygular beliriyor. Bazen yaşam bir labirent koyuyor önümüze. ‘Çöz, çözebilirsen’ diyor. Kimi zamanda sevinçli, müjdeli olaylar geliyor önümüze, mutluluk yaşatıyor.”dedi. Konuşmasını şiirlerle, özlü sözlerle, atasözleriyle, öykülerle bezeyen Doğancan son olarak Peygamber Efendimizin bir Hadis-i Şerif’ini paylaştı katılımcılarla. İşte o Hadis-i Şerif: • Çocuklarınızı bir yedi yıl sevip okşayarak, şımartarak, gülüp söyleyerek büyütünüz. • İkinci yedi yıl çok önemlidir. Kırıp dökmeden, ürkütmeden çok iyi bir şekilde eğitiniz. • Üçüncü yedi yıl ki çocuk on dört yaşındadır ve artık arkadaşınızdır. Arkadaşınıza nasıl davranıyorsanız ona da öyle davranınız. • Yirmi bir yaşından sonra da yuvadan uçmasını bekleyiniz.
İLESAM Ankara Şubesi Başkanı Durak Turan Düz katılımlarından dolayı Sevinç Güven DOĞANCAN’ bir “Teşekkür Belgesi” takdim etti. Orhan Vergili’nin sunumuyla devam eden etkinliğin ikinci yarısı şiirlerle devam etti. Kadına şiddet, gençlik-yaşlılık, anne, yuva, sevgi, umut, kalp kırıklığı, dönmemek, ayrılık, Türkiye temalı şiirler güne damgasını vurdu.
Prof. Dr. İsa Kayacan yakın zaman önce kaybettiğimiz değerli şairimiz Güzide Gülpınar Taranoğlu (Toprak Ana) hanımefendiyi yâd ederek Gülpınar Dergisinden bahsetti. Sibel Unur Özdemir ise Toprak Ana’nın “İstemem” isimli şiirine ses oldu.
www.ilesam.org.tr
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 413764
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.