İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ VE ŞİİR DİNLETİSİ (08 Şubat 2014) “TÜRKÇEMİZİN BUGÜNKÜ MESELELERİ" “Bundan böyle divanda, dergahta, bargahta, çarşıda, meydanda Türk dilinden başka dille konuşulmayacaktır” Karamanoğlu Mehmed Bey Edebiyatın, sanatın ve kültürün konuşulduğu, şiirlerin okunduğu Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliğinin gelenekselleşmiş Cumartesi Sohbetleri ve Şiir Dinletilerinin bir yenisi daha takvimler 08.02.2014 tarihini gösterirken gerçekleştirildi. İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız “Dilimiz kutsallarımız noktasında her şeyimiz. Dil, yaşayan canlı bir varlıktır. Orhun Yazıtları ama onun ötesinde de mutlaka bir şeyler vardır mutlaka. Türkçe öyle güzel bir dil ki yazarken de konuşurken çok büyük bir haz alıyorum. Fakat ne yazık ki Dünya üzerinde dili ile bizim kadar oynayan başka bir millet yok. Kendimize zarar veriyoruz. Arapça, Farsça kelimelere tepki var. Asırlardır o kelimeler kullanılıyor. Öz Türkçecilik yapacaksak tamam ama bu kelimelerin geliş yerine bakarak tepki gösterenler İngilizce, Fransızca, Rusça, vs. gibi dillere neden karşı değiller. Bu kelimeler vaktiyle pek çok metinde kullanılmış bugün atmaya çalışılıyor. Ben de eserlerimde bu kelimeleri kullanıyorum ve yazdıklarımdan dolayı zaman zaman sıkıntılar yaşıyorum. Mevlana’nın dediği gibi ‘Söz az, öz gerektirir’ konu hakkındaki şahsi fikirlerimi paylaştım ben sadece şimdi konuyu akademik açıdan anlatması için, kürsüyü Prof. Dr. Funda TOPRAK’a bırakıyorum.” diyerek konuşmasını yapmak üzere Toprak’ı davet etti. “Türk demek, Türkçe demektir. Ne Mutlu Türküm diyene!” cümleleri ile sözlerine başlayan Prof. Dr. Funda TOPRAK “ Türkçe, Dünya’daki en eski ve köklü dillerden biridir. Gücünü tarihten alır. İngilizcenin, Fransızcanın, Almancanın olmadığı zamanlarda Türkçe vardı. İngilizler edebiyatlarını 14.yy.da Chateburian Öyküleriyle başlatırlar oysa Türkçe 8.yy.da kendisine ait ilk ve tek alfabeyle Orhun Abidelerinde en güzel hitabet nesri örneklerini bizlere sunar. 11.yy.da 6645 beyitlik bir eser meydana getirdik, adı Kutadgu Bilig. Kutadgu Bilig, Türk dilinin en güzel alegorik eserlerinden biridir. Türk-İslam düşüncesinin ve ideal insan tipini anlatır. Sümerce’de kökeni açıklanmayan 160 sözün Türkçe’den geçtiği ortaya konmuştur. Konuşma dili olarak Türkçe’nin yaklaşık 5000 yıllık bir geçmişi vardır. Kültür dili, soyut kavramlarca zengin dili ifade eder. Bu açıdan bakıldığında 8.yy.da Orhun Yazıtlarında pek çok soyut kavramı ve deyimi görürüz. Divan-ı Lügati’t Türk’te yaklaşık 9000 kelime vardır. Bugün güncel sözlükte 122 bin sözcük bulunmaktadır. Güncel Türkçe sözlük, İstanbul ağzını esas alır. Anadolu ağızlarından toparlanmış derleme sözlüğünde de sözcük sayısı iki yüz binin üzerindedir. Bir dilin zenginliği sözcüklerinin sayısı ile değil anlatım gücünün yüksekliği ile ölçülür. Sizin bir sözcüğünüz varsa ve siz o bir sözcükle yirmi ayrı şeyi anlatabiliyorsanız işte o zaman kelime dağarcığınız geniş demektir. Örnek olarak “göz” kelimesini verirsek eğer; gözün Türkçe’de insanın gözü, çekmecenin gözü, pınarın gözü, iğnenin gözü vb. farklı kavram alanlarını ifade ettiğini görebiliriz. Göz sözcüğü – göze gir, gözden düş, göz at, göz gezdir, göze al, gözü kara ol, gözü kesme, göz alıcı ol, vb.- yüzden fazla deyimle bambaşka kullanımları gözler önüne serer. Türkçe’de eş anlamlı sayılan sözcüklerde ve ikilemelerde bile anlam inceliği ve ayrımını bilir ve ona göre kullanırız bu tür kelimeleri. (Darılmak, küsmek, gücenmek, kırılmak, incinmek / duymak, işitmek, dinlemek, vb.) Akrabalık adları açısından Dünya’nın en zengin dillerinden biri (Baldız, bacanak, görümce, enişte, yenge, kayınbirader, hala, dayı, çelebi, ini, bala vb.) olan Türkçe, ayrıntılı anlatıma sahip aktarmalar yönünden de (ölmek sözcüğü yerine vadesi yet-, öteki dünyaya git-, gözünü kapa-, ruhunu teslim et-, Hakk’a yürümek vb.) varsıldır. Türkçe, dünyanın en geniş coğrafyasında konuşulan en yaygın dillerden biridir.Türkçe deryasının zenginliğinden güzelliğinden yeterince yararlanamıyor, kendi dilimizi eksik ve kusurlu görüyor, başka dillere başka başka kültürlere özeniyoruz. Dünya dilleri içinde UNESCO verilerine göre dünyada en yaygın konuşulan diller içerisinde Türkçe beşinci sıradadır. Bütün diller diğer dillerden sözcük alırlar, bu sosyal yaşamın bir parçası, insan olmanın gereğidir. Dil doğasında, değişim ve gelişim esastır. Kısaca alıntı sözcük sorunu, yeni bir sorun değildir.” dedi. Osmanlı Türkçesi ve Cumhuriyet Dönemlerinden de bahseden Toprak, Arapça ve Farsça kelimelere Türkçe karşılıklar bulunduğu, Selçuklu İmparatorluğu’nun resmi dilinin Farsça olduğu, Osmanlı Türkçe’sinde yabancı kelime oranları, 1928 yılında alfabe değişikliği ile Latin alfabesine geçildiği, 1932 yılında ise Türk Dili Tetkik Cemiyetinin kurulduğu, Dil Devrimi, yabancı kaynaklı kelimelerin getirdiği olumsuzluklar, kelime kaybı ve yanlış alımlar, isim tamlamalarında kullanılışlardaki yanlışlar, yabancı kaynaklı kelimelerin imlasında ve söyleyişinde birlik bulunmadığı, çeviri yanlışları ile dilimize giren sözcükler, işyeri adlarında kullanılan yabancı adlar sorunu, söyleyiş ve imlada ayrılıklar yaratıldığı hususlarına değinerek konu hakkında bir sunu eşliğinde bilgiler vererek değindiği ana başlıkları örnekleri ile açıkladı. Prof. Dr. Cahit Kavcar’ın Türkçemizle ilgili başlıca sorunları; özensizlik ve yanlış kullanım, yabancı sözcük tutkusu, yabancı dil öğretimiyle yabancı dille öğretimi birbirine karıştırma, Türkçe’nin bilim dili olmadığı görüşü, Türkçe öğrenimindeki yetersizlik, sözcük ve terim üretimindeki yetersizlik, öğretmen faktörü şeklinde sıraladığından bahseden Funda Toprak, Atatürk’ün “Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” sözünü de hatırlattı. Prof. Dr. Funda Toprak “Ana dilini iyi bir şekilde bilmeyen, öğrenmeyen kuşakların edebiyatımıza, kültürümüze yabancı kalması da söz konusudur. Şu an içinde bulunduğumuz durum, Türkçemizin kullanımında bir kayıtsızlık ve umursamazlık olduğunu göstermektedir.yüksek öğrenim yapan kuşaklarımız bile dilimizin ve edebiyatımızın klasikleri sayılan eserleri okumadan, Türkçemizi doğru ve güzel kullanma yeteneğini kazanmadan günlerini geçirmektedir. Okumayan kişinin düşünmesi, dilini geliştirmesi mümkün değildir. Çözüm olarak; ana dil bilincinin kazandırılmasına önem vermeliyiz. Eğitim programlarını düzenlerken önceliğimiz dil olmalıdır. Devlet eliyle Türkçe’nin korunması kanunu çıkarılmalı ve kanuna aykırı durumların yaptırımları artırılmalıdır. Belediyeler ve diğer toplum kuruluşları da bilinçlendirilmeli, özellikle basın ve medya bu konuda sıkı denetim altında olmalıdır.” diyerek sözlerine son verdi ve kendisine yöneltilen soruları cevapladı. İLESAM Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nurullah Çetin katılımlarından dolayı Prof. Dr. Funda Toprak’a bir “Teşekkür Belgesi” takdim etti. Etkinliğin ikinci yarısını oluşturan birbirinden güzel şiirlerin şairlerinin sesleriyle hayat bulduğu bir “Şiir Dinletisi” daha bu kez de Hanifi Işık’ın sunumu ile gerçekleşti. Suna Güvel, Cahit Karaç, Durak Turan Düz, Ahmet Akgül, İbrahim İmer, Ozan Dudai, Kemal Aslan, Selçuk Küçükkalıpçı, Ergün Veren, Yard. Doç. Dr. Tekin Avaner, Bengü Avaner, Ozan Sevdai, Osman Öcal, Güllü Karanfil, Mehmet Sevinç Ergun, Kemal Parıldar, Mahir Ünat, Orhan Vergili, Sibel Unur Özdemir, Nur Ersen, Hatun Tülin Şenel, Sevinç Doğancan Güven, İlknur Bozkurt, Birim Çelik, Atıf Selçuk, İsmet Bora Binatlı, Murat Duman, Vedat Fidanboy, Nurullah Çetin, Pehlivan Uzun, Şakir Susuz, Mustafa Ayvalı, Tuncer Ulusoy, Nevzat Taşkıran, Fatma Kalkan, Sadık Kılıç, Celal Oğan, Meral Otan, Kemal Aslan etkinliğe katılan isimler arasındaydı. Ve bu güzel Cumartesi günü de diğer etkinliklerde olduğu gibi katılımcıların yüreklerine aktı ılık ılık ve hatıralarının arasında ölümsüzleşti. Önümüzdeki hafta yeni bir Cumartesi etkinliğinde daha edebiyata, şiire sevdalı yüreklerle buluşmak dileğiyle… HABER: Sibel Unur Özdemir FOTOĞRAFLAR: Sibel Unur Özdemir, Nur Ersen, Orhan Vergili
İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ VE ŞİİR DİNLETİSİ
(08 Şubat 2014)
“TÜRKÇEMİZİN BUGÜNKÜ MESELELERİ"
“Bundan böyle divanda, dergahta, bargahta, çarşıda, meydanda Türk dilinden başka dille konuşulmayacaktır”
Karamanoğlu Mehmed Bey
Edebiyatın, sanatın ve kültürün konuşulduğu, şiirlerin okunduğu Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliğinin gelenekselleşmiş Cumartesi Sohbetleri ve Şiir Dinletilerinin bir yenisi daha takvimler 08.02.2014 tarihini gösterirken gerçekleştirildi.
İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız “Dilimiz kutsallarımız noktasında her şeyimiz. Dil, yaşayan canlı bir varlıktır. Orhun Yazıtları ama onun ötesinde de mutlaka bir şeyler vardır mutlaka. Türkçe öyle güzel bir dil ki yazarken de konuşurken çok büyük bir haz alıyorum. Fakat ne yazık ki Dünya üzerinde dili ile bizim kadar oynayan başka bir millet yok. Kendimize zarar veriyoruz. Arapça, Farsça kelimelere tepki var. Asırlardır o kelimeler kullanılıyor. Öz Türkçecilik yapacaksak tamam ama bu kelimelerin geliş yerine bakarak tepki gösterenler İngilizce, Fransızca, Rusça, vs. gibi dillere neden karşı değiller. Bu kelimeler vaktiyle pek çok metinde kullanılmış bugün atmaya çalışılıyor. Ben de eserlerimde bu kelimeleri kullanıyorum ve yazdıklarımdan dolayı zaman zaman sıkıntılar yaşıyorum. Mevlana’nın dediği gibi ‘Söz az, öz gerektirir’ konu hakkındaki şahsi fikirlerimi paylaştım ben sadece şimdi konuyu akademik açıdan anlatması için, kürsüyü Prof. Dr. Funda TOPRAK’a bırakıyorum.” diyerek konuşmasını yapmak üzere Toprak’ı davet etti.
“Türk demek, Türkçe demektir. Ne Mutlu Türküm diyene!” cümleleri ile sözlerine başlayan Prof. Dr. Funda TOPRAK “ Türkçe, Dünya’daki en eski ve köklü dillerden biridir. Gücünü tarihten alır. İngilizcenin, Fransızcanın, Almancanın olmadığı zamanlarda Türkçe vardı. İngilizler edebiyatlarını 14.yy.da Chateburian Öyküleriyle başlatırlar oysa Türkçe 8.yy.da kendisine ait ilk ve tek alfabeyle Orhun Abidelerinde en güzel hitabet nesri örneklerini bizlere sunar.
11.yy.da 6645 beyitlik bir eser meydana getirdik, adı Kutadgu Bilig. Kutadgu Bilig, Türk dilinin en güzel alegorik eserlerinden biridir. Türk-İslam düşüncesinin ve ideal insan tipini anlatır.
Sümerce’de kökeni açıklanmayan 160 sözün Türkçe’den geçtiği ortaya konmuştur. Konuşma dili olarak Türkçe’nin yaklaşık 5000 yıllık bir geçmişi vardır. Kültür dili, soyut kavramlarca zengin dili ifade eder. Bu açıdan bakıldığında 8.yy.da Orhun Yazıtlarında pek çok soyut kavramı ve deyimi görürüz. Divan-ı Lügati’t Türk’te yaklaşık 9000 kelime vardır. Bugün güncel sözlükte 122 bin sözcük bulunmaktadır. Güncel Türkçe sözlük, İstanbul ağzını esas alır. Anadolu ağızlarından toparlanmış derleme sözlüğünde de sözcük sayısı iki yüz binin üzerindedir.
Bir dilin zenginliği sözcüklerinin sayısı ile değil anlatım gücünün yüksekliği ile ölçülür. Sizin bir sözcüğünüz varsa ve siz o bir sözcükle yirmi ayrı şeyi anlatabiliyorsanız işte o zaman kelime dağarcığınız geniş demektir. Örnek olarak “göz” kelimesini verirsek eğer; gözün Türkçe’de insanın gözü, çekmecenin gözü, pınarın gözü, iğnenin gözü vb. farklı kavram alanlarını ifade ettiğini görebiliriz. Göz sözcüğü – göze gir, gözden düş, göz at, göz gezdir, göze al, gözü kara ol, gözü kesme, göz alıcı ol, vb.- yüzden fazla deyimle bambaşka kullanımları gözler önüne serer.
Türkçe’de eş anlamlı sayılan sözcüklerde ve ikilemelerde bile anlam inceliği ve ayrımını bilir ve ona göre kullanırız bu tür kelimeleri. (Darılmak, küsmek, gücenmek, kırılmak, incinmek / duymak, işitmek, dinlemek, vb.)
Akrabalık adları açısından Dünya’nın en zengin dillerinden biri (Baldız, bacanak, görümce, enişte, yenge, kayınbirader, hala, dayı, çelebi, ini, bala vb.) olan Türkçe, ayrıntılı anlatıma sahip aktarmalar yönünden de (ölmek sözcüğü yerine vadesi yet-, öteki dünyaya git-, gözünü kapa-, ruhunu teslim et-, Hakk’a yürümek vb.) varsıldır.
Türkçe, dünyanın en geniş coğrafyasında konuşulan en yaygın dillerden biridir.Türkçe deryasının zenginliğinden güzelliğinden yeterince yararlanamıyor, kendi dilimizi eksik ve kusurlu görüyor, başka dillere başka başka kültürlere özeniyoruz. Dünya dilleri içinde UNESCO verilerine göre dünyada en yaygın konuşulan diller içerisinde Türkçe beşinci sıradadır.
Bütün diller diğer dillerden sözcük alırlar, bu sosyal yaşamın bir parçası, insan olmanın gereğidir. Dil doğasında, değişim ve gelişim esastır. Kısaca alıntı sözcük sorunu, yeni bir sorun değildir.” dedi.
Osmanlı Türkçesi ve Cumhuriyet Dönemlerinden de bahseden Toprak, Arapça ve Farsça kelimelere Türkçe karşılıklar bulunduğu, Selçuklu İmparatorluğu’nun resmi dilinin Farsça olduğu, Osmanlı Türkçe’sinde yabancı kelime oranları, 1928 yılında alfabe değişikliği ile Latin alfabesine geçildiği, 1932 yılında ise Türk Dili Tetkik Cemiyetinin kurulduğu, Dil Devrimi, yabancı kaynaklı kelimelerin getirdiği olumsuzluklar, kelime kaybı ve yanlış alımlar, isim tamlamalarında kullanılışlardaki yanlışlar, yabancı kaynaklı kelimelerin imlasında ve söyleyişinde birlik bulunmadığı, çeviri yanlışları ile dilimize giren sözcükler, işyeri adlarında kullanılan yabancı adlar sorunu, söyleyiş ve imlada ayrılıklar yaratıldığı hususlarına değinerek konu hakkında bir sunu eşliğinde bilgiler vererek değindiği ana başlıkları örnekleri ile açıkladı.
Prof. Dr. Cahit Kavcar’ın Türkçemizle ilgili başlıca sorunları; özensizlik ve yanlış kullanım, yabancı sözcük tutkusu, yabancı dil öğretimiyle yabancı dille öğretimi birbirine karıştırma, Türkçe’nin bilim dili olmadığı görüşü, Türkçe öğrenimindeki yetersizlik, sözcük ve terim üretimindeki yetersizlik, öğretmen faktörü şeklinde sıraladığından bahseden Funda Toprak, Atatürk’ün “Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” sözünü de hatırlattı.
Prof. Dr. Funda Toprak “Ana dilini iyi bir şekilde bilmeyen, öğrenmeyen kuşakların edebiyatımıza, kültürümüze yabancı kalması da söz konusudur. Şu an içinde bulunduğumuz durum, Türkçemizin kullanımında bir kayıtsızlık ve umursamazlık olduğunu göstermektedir.yüksek öğrenim yapan kuşaklarımız bile dilimizin ve edebiyatımızın klasikleri sayılan eserleri okumadan, Türkçemizi doğru ve güzel kullanma yeteneğini kazanmadan günlerini geçirmektedir. Okumayan kişinin düşünmesi, dilini geliştirmesi mümkün değildir. Çözüm olarak; ana dil bilincinin kazandırılmasına önem vermeliyiz. Eğitim programlarını düzenlerken önceliğimiz dil olmalıdır. Devlet eliyle Türkçe’nin korunması kanunu çıkarılmalı ve kanuna aykırı durumların yaptırımları artırılmalıdır. Belediyeler ve diğer toplum kuruluşları da bilinçlendirilmeli, özellikle basın ve medya bu konuda sıkı denetim altında olmalıdır.” diyerek sözlerine son verdi ve kendisine yöneltilen soruları cevapladı.
İLESAM Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Nurullah Çetin katılımlarından dolayı Prof. Dr. Funda Toprak’a bir “Teşekkür Belgesi” takdim etti.
Etkinliğin ikinci yarısını oluşturan birbirinden güzel şiirlerin şairlerinin sesleriyle hayat bulduğu bir “Şiir Dinletisi” daha bu kez de Hanifi Işık’ın sunumu ile gerçekleşti.
Suna Güvel, Cahit Karaç, Durak Turan Düz, Ahmet Akgül, İbrahim İmer, Ozan Dudai, Kemal Aslan, Selçuk Küçükkalıpçı, Ergün Veren, Yard. Doç. Dr. Tekin Avaner, Bengü Avaner, Ozan Sevdai, Osman Öcal, Güllü Karanfil, Mehmet Sevinç Ergun, Kemal Parıldar, Mahir Ünat, Orhan Vergili, Sibel Unur Özdemir, Nur Ersen, Hatun Tülin Şenel, Sevinç Doğancan Güven, İlknur Bozkurt, Birim Çelik, Atıf Selçuk, İsmet Bora Binatlı, Murat Duman, Vedat Fidanboy, Nurullah Çetin, Pehlivan Uzun, Şakir Susuz, Mustafa Ayvalı, Tuncer Ulusoy, Nevzat Taşkıran, Fatma Kalkan, Sadık Kılıç, Celal Oğan, Meral Otan, Kemal Aslan etkinliğe katılan isimler arasındaydı.
Ve bu güzel Cumartesi günü de diğer etkinliklerde olduğu gibi katılımcıların yüreklerine aktı ılık ılık ve hatıralarının arasında ölümsüzleşti.
Önümüzdeki hafta yeni bir Cumartesi etkinliğinde daha edebiyata, şiire sevdalı yüreklerle buluşmak dileğiyle…
HABER: Sibel Unur Özdemir
FOTOĞRAFLAR: Sibel Unur Özdemir, Nur Ersen, Orhan Vergili
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 873454
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.