BİR DESTANDIR ÇANAKKALE… BİR DESTANDIR ÇANAKKALE-Faruk Anbarcıoğlu’un Oyunu ÇANAKKALE’de Asil Ecdadımızın yazdığı bu destan, senede bir kere 18 Mart tarihinde hatırlanıp sonra unutulacak cinsten bir savaşın öyküsü değildir. Bir milletin yeniden küllerinden doğuşunun destanıdır, yeniden var oluşun öyküsüdür. İstanbul düşerse Anadolu yok olur denilen bir savaşın kanlı, hüzünlü ve acıklı bir hikayesidir. Yokluk ile varlığın savaşıdır. Yüzyıllarca ayakta kalmış bir milletin uyanış destanıdır. Ve nihayetinde bu savaş iman ile küfrün savaşıdır. En son teknolojiye sahip metal canavarların silahları ile süngünün hazin hikayesidir. Bu savaş; elinde bir parça kuru ekmek ve bir avuç kuru üzüm, ayağında yırtık çarık ve üzerinde eski yazlık elbiseleriyle, sırtlarındaki çantalarında çikolatadan, peksimete, kurutulmuş etten, konservelerine kadar büyük imkanlar ile donatılarak Çanakkale’ye Anadolu’yu istila etmeye gelen uluslar topluluğunun orantısız bir onur savaşı, hatta ölüm kalım savaşıdır. Bu savaş belki de savaşların anası olan bir savaştır. Orada yaşanılan hadiselerin insanın kanını donduran bir savaştır. İnanılması güç olan anıların yaşandığı bir savaştır. Velhasıl bu savaş Yüce Türk Milletinin kurtuluşuna giden yolun ağzındaki savaştır. Bu savaş insanlık tarihi boyunca gerçekleşen on dört bin savaştan dünya tarihinin seyrini değiştiren, en büyük, en önemli ve en kanlı savaşlardan biridir. Niğde’li Alileri, Harran’lı Seyyit Onbaşıları, Yozgat’lı Kınalı Muratları, Cideli Mehmet Çavuşları, Libya’lı Üsteğmen Mevsufları, Ezine’li Yahya Çavuşları, Bursa’lı Ömer’leri ve daha niceleri… Bu savaş Sunday Times gazetesi muhabiri Ashmead Barlett’in gazetesinde yazdığı ; “ilk İngiliz harp gemisi Boğaz’dan geçtiği andan itibaren Avrupa’da Türk Devletinden iz kalmayacaktır. Buraya yığılan gemiler belki de Hristiyanlık aleminin Türklere karşı yapabileceği son haçlı seferi içindir. Bu son haçlılar bir zamanlar Viyana kapılarından Kudüs’e kadar uzanan Osmanlı imparatorluğunun her bir köşesinde dağılıp kalmış Orta Çağ şövalyelerinin öcünü alacaktır.” Dediği kelimenin tam anlamıyla haçlı ruhunun HİLAL’e karşı adı konmamış bir haçlı savaşıdır. İşte o yüzden BİR HİLAL uğruna liselerini, üniversitelerini terk edip ÇANAKKALE’ ye koşan henüz bıyığı bile çıkmamış bir milletin evlatlarının yazdığı destanın adıdır ÇANKKALE SAVAŞI..Balıkesir, Sivas, Konya, İzmir, gözlerimizle değil, yüreklerimizle okuyalım istedim… İşte o yüzden bu destanı vaktinden önce hatırlatma ihtiyacı duydum. Çocuklarımız bu destanı kaynaklarından öğrensinler, kitaplar- ansiklopediler karıştırıp okusunlar, bizler de unuttuklarımızı hatırlayalım, bu savaş neyin felsefesidir diyerek tarihimize gereken önemi verelim diye önceden yazma gereği duydum. Gelin her bir şehidimizin ruhlarına fatihalar göndererek yazmaya ve okumaya başlayalım. Yıl 1911 yer Trablusgarp, sonuç hüsran, yıl 1913 yer Balkanlar, sonuç yine hüsran. Artık Avrupalı’lar düne kadar adil, şefkatli, haşmetli, dirayetli diye tanımladıkları Yüce İmparatorluğa “Hasta Adam” gözüyle bakmaya başladılar. Ve bir an önce dünya sahnesinden silmek için tüm güçlerini seferber etmeye karar verdiler. Bu arada dünya iki kutuplu hale gelmeye başlamıştı. Bir yanda İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya; diğer yanda Almanya, Avusturya- Macaristan blok halinde hareket etmeye başladılar. 10 Ağustos 1914’te İngiliz donanmasından kaçan iki Alman gemisine (Goeben ve Breslau) Harbiye Nazırı (Savaş Bakanı) Enver Paşa’nın yazılı emri ile Osmanlı Bayrakları çekilmesi ve Alman denizci askerlerine de fes giydirilmesi ile bir anda Osmanlı Devleti kendini savaşın ortasında buldu. Almanların Rusya’ya savaş açması üzerine Rus Çarı Grandük Nikola, İngiliz hükümetinden Osmanlı Devleti üzerinden yeni bir cephe açmasını isteyince Çanakkale Ufuklarında kıyametin senaryoları yazılmaya başlandı. İngiltere Denizcilik Bakanı Winston Churchil 24 Kasım 1914 de İngiliz savunma konseyinde şunları söylüyordu: “Donanmamız bir vuruşta Çanakkale Boğazını ele geçirebilir. Topkapı açıklarında görünmemiz bile bu hasta adamın ellerini havaya kaldırıp teslim olması için yeter de artar bile.” Bir başka küstah İngiliz bakan (Harbiye Nazırı) Lord Kitchener’de şöyle diyordu: “ Gelibolu şehrinin karşısında bir denizaltımız su yüzüne fırlayıp, İngiliz bayrağını üç kere sallarsa yarımadadaki tüm Türk garnizonu tabanları yağlayıp soluğu Bolayır’da alır.” Kendilerini üzerinde güneş batmayan ülke diye tanımladıkları İngiltere Hükümeti ortaya koyduğu bu kirli senaryoyu sonuna kadar başarı ile yürütebilmek için sömürgeleri durumundaki ülkelerden de birçok askeri Çanakkale’ye getirmek zorunda kalmışlardı. Eğer bu savaşta başarısız olurlarsa bu sonuç, bilhassa Asya’da ki halkı müslüman olan sömürgelerinde ciddi bir prestij kaybına yol açacaktı. Tarihlerin 18 Mart 1915’ i gösterdiği Perşembe günü sabah 10.30 da 417 gemiden oluşan müttefik donanmasının harekatı başlamış oldu. Zırhlılar, kruvazörler, muhripler, denizaltılar, balon gemileri, uçak gemileri ve mayın arama gemileri…Metal canavarlardan oluşmuş tam bir cehennem ortamı. Sanki ellerindeki bütün gemileriyle saldırıya geçiyorlardı. Ummadıkları bir direnişle karşılaştılar. İsmail Hakkı Bey komutasındaki Nusret mayın gemisinin 7-8 Mart gecesinde denize döşediği 26 mayına çarpan devasa gemiler, siperlerden atılan toplar, yenilmez denilen mağrur İngilizleri’ de, gemilerini de gururları ile beraber Çanakkale’nin soğuk sularında boğmaya yetiyordu. Yedi saat süren bu deniz savaşından sonra dünya bir şeyi acı da olsa öğrenecekti. Tek dişi kalmış canavarlara karşı Anadolu’nun buğday tenli yağız delikanlıları, yedidüvelekarşıAlçıtepe’den, Conkbayırı’ndan, Seddülbahir’den, Kilitbahir’den, Anafartalar’dan haykırıyorlardı… BURASI ÇANAKKALE… ÇANAKKALELER GEÇİLMEZ…BU BÖYLE BİLİNE… Her metrekaresine altı bin merminin düştüğü, mermilerin havada çarpıştığı, 254 gün sürüp her güne bin şehidin düştüğü, yani 253 bin şehit verdiğimiz bu destanı bir gün kaleme almaya çalışmıştım, Aziz Şehitlerimizin hatırasını yaşatabilmek adına…Ve şimdi de “BİR BEYAZ KARANFİL” şiir kitabımdaki “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” isimli bu şiirimi senaryolaştırarak “BİR DESTANDIR ÇANAKKALE” ismi ile Bursa Büyükşehir Kültür Daire Başkanlığı Müzik Koordinatörü Erdinç ERTÜZÜN’ün yönetmenliğinde Mart ayı içinde başta Bursa Valiliği ve Büyükşehir organizesinde, Çanakkale Valiliği daveti ile Çanakkale’de, Bursa İl Emniyet Müdürlüğüne, Bursa Valiliğinin İl Milli Eğitim Müdürlüğüne tavsiyesi ile ilçelerdeki lise öğrencilerimize olmak üzere 24 ayrı sahnede gösteri izleyiciler ile buluştu. Yaklaşık 40 lise öğrencisinin görev aldığı müzikal bir eser olan bu eserim son olarak 25 mayıs tarihinde sahnelenerek 25 .program icra edilmiş oldu. Ramazan ayı içerisinde şu an için 3 ilçe Belediyesi’nin davetlisi olarak eserim yine sahneye konulacaktır. ÖNEMLİ NOT: Böyle bir eseri Yüce Türk Milletine kazandırmanın; 253 bin Asil Ecdadımıza vefa borcumuzu yerine getirebilme noktasındaki mutluluk, gurur ve huzuru içinde bu eserimin sahnelenmesinde ben ve görev alan yönetmen ve oyuncular asla ücret kabul etmiyoruz. Sadece ulaşım, konaklama ve yemek ikramını karşı tarafın karşılamasını kabul ediyoruz. FARUK ANBARCIOĞLU İLESAM BURSA İL DENETİM KOMİSYONU ÜYESİ 22. DÖNEM BURSA MİLLETVEKİLİ
BİR DESTANDIR ÇANAKKALE…
BİR DESTANDIR ÇANAKKALE-Faruk Anbarcıoğlu’un Oyunu
ÇANAKKALE’de Asil Ecdadımızın yazdığı bu destan, senede bir kere 18 Mart tarihinde hatırlanıp sonra unutulacak cinsten bir savaşın öyküsü değildir. Bir milletin yeniden küllerinden doğuşunun destanıdır, yeniden var oluşun öyküsüdür. İstanbul düşerse Anadolu yok olur denilen bir savaşın kanlı, hüzünlü ve acıklı bir hikayesidir. Yokluk ile varlığın savaşıdır. Yüzyıllarca ayakta kalmış bir milletin uyanış destanıdır. Ve nihayetinde bu savaş iman ile küfrün savaşıdır. En son teknolojiye sahip metal canavarların silahları ile süngünün hazin hikayesidir. Bu savaş; elinde bir parça kuru ekmek ve bir avuç kuru üzüm, ayağında yırtık çarık ve üzerinde eski yazlık elbiseleriyle, sırtlarındaki çantalarında çikolatadan, peksimete, kurutulmuş etten, konservelerine kadar büyük imkanlar ile donatılarak Çanakkale’ye Anadolu’yu istila etmeye gelen uluslar topluluğunun orantısız bir onur savaşı, hatta ölüm kalım savaşıdır. Bu savaş belki de savaşların anası olan bir savaştır. Orada yaşanılan hadiselerin insanın kanını donduran bir savaştır. İnanılması güç olan anıların yaşandığı bir savaştır. Velhasıl bu savaş Yüce Türk Milletinin kurtuluşuna giden yolun ağzındaki savaştır. Bu savaş insanlık tarihi boyunca gerçekleşen on dört bin savaştan dünya tarihinin seyrini değiştiren, en büyük, en önemli ve en kanlı savaşlardan biridir. Niğde’li Alileri, Harran’lı Seyyit Onbaşıları, Yozgat’lı Kınalı Muratları, Cideli Mehmet Çavuşları, Libya’lı Üsteğmen Mevsufları, Ezine’li Yahya Çavuşları, Bursa’lı Ömer’leri ve daha niceleri…
Bu savaş Sunday Times gazetesi muhabiri Ashmead Barlett’in gazetesinde yazdığı ; “ilk İngiliz harp gemisi Boğaz’dan geçtiği andan itibaren Avrupa’da Türk Devletinden iz kalmayacaktır. Buraya yığılan gemiler belki de Hristiyanlık aleminin Türklere karşı yapabileceği son haçlı seferi içindir. Bu son haçlılar bir zamanlar Viyana kapılarından Kudüs’e kadar uzanan Osmanlı imparatorluğunun her bir köşesinde dağılıp kalmış Orta Çağ şövalyelerinin öcünü alacaktır.” Dediği kelimenin tam anlamıyla haçlı ruhunun HİLAL’e karşı adı konmamış bir haçlı savaşıdır.
İşte o yüzden BİR HİLAL uğruna liselerini, üniversitelerini terk edip ÇANAKKALE’ ye koşan henüz bıyığı bile çıkmamış bir milletin evlatlarının yazdığı destanın adıdır ÇANKKALE SAVAŞI..Balıkesir, Sivas, Konya, İzmir, gözlerimizle değil, yüreklerimizle okuyalım istedim… İşte o yüzden bu destanı vaktinden önce hatırlatma ihtiyacı duydum. Çocuklarımız bu destanı kaynaklarından öğrensinler, kitaplar- ansiklopediler karıştırıp okusunlar, bizler de unuttuklarımızı hatırlayalım, bu savaş neyin felsefesidir diyerek tarihimize gereken önemi verelim diye önceden yazma gereği duydum. Gelin her bir şehidimizin ruhlarına fatihalar göndererek yazmaya ve okumaya başlayalım.
Yıl 1911 yer Trablusgarp, sonuç hüsran, yıl 1913 yer Balkanlar, sonuç yine hüsran. Artık Avrupalı’lar düne kadar adil, şefkatli, haşmetli, dirayetli diye tanımladıkları Yüce İmparatorluğa “Hasta Adam” gözüyle bakmaya başladılar. Ve bir an önce dünya sahnesinden silmek için tüm güçlerini seferber etmeye karar verdiler. Bu arada dünya iki kutuplu hale gelmeye başlamıştı. Bir yanda İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya; diğer yanda Almanya, Avusturya- Macaristan blok halinde hareket etmeye başladılar. 10 Ağustos 1914’te İngiliz donanmasından kaçan iki Alman gemisine (Goeben ve Breslau) Harbiye Nazırı (Savaş Bakanı) Enver Paşa’nın yazılı emri ile Osmanlı Bayrakları çekilmesi ve Alman denizci askerlerine de fes giydirilmesi ile bir anda Osmanlı Devleti kendini savaşın ortasında buldu.
Almanların Rusya’ya savaş açması üzerine Rus Çarı Grandük Nikola, İngiliz hükümetinden Osmanlı Devleti üzerinden yeni bir cephe açmasını isteyince Çanakkale Ufuklarında kıyametin senaryoları yazılmaya başlandı. İngiltere Denizcilik Bakanı Winston Churchil 24 Kasım 1914 de İngiliz savunma konseyinde şunları söylüyordu: “Donanmamız bir vuruşta Çanakkale Boğazını ele geçirebilir. Topkapı açıklarında görünmemiz bile bu hasta adamın ellerini havaya kaldırıp teslim olması için yeter de artar bile.” Bir başka küstah İngiliz bakan (Harbiye Nazırı) Lord Kitchener’de şöyle diyordu: “ Gelibolu şehrinin karşısında bir denizaltımız su yüzüne fırlayıp, İngiliz bayrağını üç kere sallarsa yarımadadaki tüm Türk garnizonu tabanları yağlayıp soluğu Bolayır’da alır.”
Kendilerini üzerinde güneş batmayan ülke diye tanımladıkları İngiltere Hükümeti ortaya koyduğu bu kirli senaryoyu sonuna kadar başarı ile yürütebilmek için sömürgeleri durumundaki ülkelerden de birçok askeri Çanakkale’ye getirmek zorunda kalmışlardı. Eğer bu savaşta başarısız olurlarsa bu sonuç, bilhassa Asya’da ki halkı müslüman olan sömürgelerinde ciddi bir prestij kaybına yol açacaktı. Tarihlerin 18 Mart 1915’ i gösterdiği Perşembe günü sabah 10.30 da 417 gemiden oluşan müttefik donanmasının harekatı başlamış oldu. Zırhlılar, kruvazörler, muhripler, denizaltılar, balon gemileri,
uçak gemileri ve mayın arama gemileri…Metal canavarlardan oluşmuş tam bir cehennem ortamı. Sanki ellerindeki bütün gemileriyle saldırıya geçiyorlardı. Ummadıkları bir direnişle karşılaştılar.
İsmail Hakkı Bey komutasındaki Nusret mayın gemisinin 7-8 Mart gecesinde denize döşediği 26 mayına çarpan devasa gemiler, siperlerden atılan toplar, yenilmez denilen mağrur İngilizleri’ de, gemilerini de gururları ile beraber Çanakkale’nin soğuk sularında boğmaya yetiyordu.
Yedi saat süren bu deniz savaşından sonra dünya bir şeyi acı da olsa öğrenecekti. Tek dişi kalmış canavarlara karşı Anadolu’nun buğday tenli yağız delikanlıları, yedidüvelekarşıAlçıtepe’den, Conkbayırı’ndan, Seddülbahir’den, Kilitbahir’den, Anafartalar’dan haykırıyorlardı…
BURASI ÇANAKKALE… ÇANAKKALELER GEÇİLMEZ…BU BÖYLE BİLİNE…
Her metrekaresine altı bin merminin düştüğü, mermilerin havada çarpıştığı, 254 gün sürüp her güne bin şehidin düştüğü, yani 253 bin şehit verdiğimiz bu destanı bir gün kaleme almaya çalışmıştım, Aziz Şehitlerimizin hatırasını yaşatabilmek adına…Ve şimdi de “BİR BEYAZ KARANFİL” şiir kitabımdaki “ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” isimli bu şiirimi senaryolaştırarak “BİR DESTANDIR ÇANAKKALE” ismi ile Bursa Büyükşehir Kültür Daire Başkanlığı Müzik Koordinatörü Erdinç ERTÜZÜN’ün yönetmenliğinde Mart ayı içinde başta Bursa Valiliği ve Büyükşehir organizesinde, Çanakkale Valiliği daveti ile Çanakkale’de, Bursa İl Emniyet Müdürlüğüne, Bursa Valiliğinin İl Milli Eğitim Müdürlüğüne tavsiyesi ile ilçelerdeki lise öğrencilerimize olmak üzere 24 ayrı sahnede gösteri izleyiciler ile buluştu. Yaklaşık 40 lise öğrencisinin görev aldığı müzikal bir eser olan bu eserim son olarak 25 mayıs tarihinde sahnelenerek 25 .program icra edilmiş oldu. Ramazan ayı içerisinde şu an için 3 ilçe Belediyesi’nin davetlisi olarak eserim yine sahneye konulacaktır.
ÖNEMLİ NOT: Böyle bir eseri Yüce Türk Milletine kazandırmanın; 253 bin Asil Ecdadımıza vefa borcumuzu yerine getirebilme noktasındaki mutluluk, gurur ve huzuru içinde bu eserimin sahnelenmesinde ben ve görev alan yönetmen ve oyuncular asla ücret kabul etmiyoruz. Sadece ulaşım, konaklama ve yemek ikramını karşı tarafın karşılamasını kabul ediyoruz.
FARUK ANBARCIOĞLU
İLESAM BURSA İL DENETİM KOMİSYONU ÜYESİ
22. DÖNEM BURSA MİLLETVEKİLİ
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 526749
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.