İLESAM’IN ANKARALI BESTEKÂRLARLA YAPTIĞI 3. KAHVALTI SOHBETLERİ ÇALIŞMASI ÇOK VERİMLİ GEÇTİ İLESAM’ın yeni dönemde ele aldığı ve üzerinde önemle durduğu konulardan biri de Türk Sanat Musikisi alanında yaptığı üstün çalışmalarıyla bu alanda emek vermiş bestekarlarımızı bir araya getirerek kurumumuzun konuya katkıda bulunacak projeler yaratması açısından görüş ve düşüncelerinden faydalanarak hedef belirlemesidir. Bu amaçla Ankara’da bulunan bestekarlarımızın engin bilgİ ve ifadelendirmelerini dinlediğimiz kahvaltı sohbetlerinin üçüncüsünü 11 Ekim 2014 Cumartesi sabahı İLESAM Genel Merkezinde gerçekleştirmiş bulunmaktayız. Bu hafta yapılan toplantımızda farklı ahengi ve göz dolduran başarılı çalışmalarıyla sevilen bestekarımız Sayın Ziya Levent Topçuoğlu ve içten nağmeleriyle gönül telimizi titreten eserlere imza atan Sayın Ramazan Özyurt yer aldı. Değerli sanatçımız Güler Eroğlu ise eşinin rahatsızlığı nedeniyle programımıza katılamadılar. Sabahın en hoş olaylarından biri de İLESAM Genel Başkanı Sayın Mehmet Nuri Parmaksız’ın Genel Başkan Yardımcısı Sayın İlter Yeşilay’a yaptığı doğum günü kutlamasıydı. Sürpriz doğrum günü pastasını birlikte tadan konuklar mutluluklarını güzel dilekleriyle belirttiler. Neşeli geçen kahvaltı boyunca bestekarlarımızla yaplan fikir alışverişinde önemli konulara parmak basıldı. Bu haftaki bestekârlarımızdan bizlere yansıyan görüşler kısaca şöyleydi: SAYIN ZİYA LEVENT TOPÇUOĞLU: “ Değerli İLESAM yöneticilerine önemli bir konuyu ele almalarından dolayı teşekkür ediyorum. Söz ve müzik bir şarkının ayrılmaz iki ögesidir şarkılar, bilgisi ve yeteneği olan sanatçıların ellerinden çıktığı takdirde hem kalıcı hem de benzersiz olurlar. Bu konuya katkıda bulunmak için yapılan bütün çalışmaları gönülden destekliyorum. Elbette konu hakkında olumsuz olduğu kadar olumlu da bir çok şey var. Beste yarışmaları da bunlardan biri ben şahsen bu yarışmaları desteklesemde ödül konusunda ki %40 ve %60 paylaşımına karşıyım. Neden söz yazarlarıyla eşit bir paylaşım olmasın? Şahsen ben ödül aldığımda kendi adıma bunu yarı yarıya yapıyorum. Her yerde olduğu gibi camiamızda da bazen gereksiz kıskançlıklar olabiliyor. Bazen çok yakın arkadaşlarımın bile aldığım ödül veya alkışlar karşısında bakışlarının değiştiğini görerek üzülüyorum. Sanırım bu da hayatın gerçeği keşke olmasaydı..Sonuçta biz alaylıların başarılarını mekteplilerin de kabul etmesi gerekir diye düşünüyorum. Eğer kişinin başarısı belgelenmişse görmezden gelmek doğru değil.. Ben bestelerimi yaparken özel ambiyanslar filan yaratmıyorum. Sabah kalktığımda içimdeki his beni dürtmeye başlamışsa iş yerime gidip nota kağıdımı açar ve bestemi yaparım. Bu elbetteki herkeste farklı olur. Herkesin kendi yeteneği doğrultusunda ilerlemesi gerektiğine inanıyorum mesela ben şiir yazıyordum fakat ustaların şiirlerini okudukça “ Levent sen git besteni yap o konuda ileriye git” dedim. Başarılı olduğuma da inanıyorum Amasya Beste Yarışmasında birincilik alınca Alaeddin Yavaşca hocamız bana “ Artık bu kalitenin altına düşemezsin Levent senden hep iyi şeyler bekliyoruz” dedi bu sözleri hiç unutmam zaten benim hedefim de budur. TRT Devletin kurumu olarak sanatsal ögelerin kalıcılığını ve kalitesini gözetecek işlerin içinde olmalıdır. Bunlar da yılların süzgecinden geçmiş bilgi birikimi ve tecrübeyle sabittir. Fakat son yıllarda TRT kendi içindeki büyük ve köklü müzik üstadlarını emekli etmiş fakat onların yerini doldurmak üzere yetiştirilecek hiç kimseyi de almamıştır bu musikimiz açısından ürkütücü bir durumdur. Bir diğer önemli konu da koroların çoğalmasıdır. Her yerde herkesin koro kurması ve bu koroların yetkin bir şekilde eğitilmemesi müzikalitemizi düşürüyor. Ben TRT adabının bozulmaması gerektiğini düşünüyorum. Şahit olmadığım ama çok duyduğum bir şeyi de dile getirmek istiyorum; Bazı koro şeflerinin gidip TRT imkanlarından yararlanarak çalıştıracakları eserleri bir cd haline getirdiklerini sonra da bunları parayla koro elemanlarına sattıkları iddiası var eğer böyleyse hiç etik bir durum değildir bu. O zaman vakitlerinin çok olmadığını ileri süren bu şefler de müzik kalitesinin düşmesinin bir ayağı olabilirler. Kendi müzik tarzımı ve bu konudaki fikirlerimi ifade edecek olursam, klasikliği her zaman çok sevmişimdir. Fakat artık dünyanın ve ülkemizin değişen şartları içerisinde bundan keyif alan insan sayısı azaldı. Ben Türk Sanat Müziği kurallarını bozmadan, daha romantik, daha modern ve farklı eserler yaratmak istiyorum. Çünkü bu gençlerimizin Türk Sanat Müziği’ni sevmesi onu ileriye taşıması açısından çok önemlidir eğer onların sevdiği türde ama kurallarına bağlı kalmış eserler üretirsek musikimiz adına doğru bir iş yapmış oluruz. Mesela bu tür eserler “Modern Türk Sanat Müziği” adı altında kabul edilebilir. Şartlar ihtiyaçları belirler ve bence bu da artık bir ihtiyaç haline gelmiştir. TSM’yi can çekişir halde bırakmamak için yeniliklere açık olmalıyız. çünkü gerek TRT gerekse Kültür Bakanlığı neredeyse bu konudan elini ayağını çekti. Ben kurum yöneticilerinin vizyon sahibi olmaları için sosyal yönlerinin, bilgi ve kültürlerinin yeterli olması gerektiğine inanıyorum yoksa yeniliklere nasıl açık olacaklar? Aruz konusuna gelince elbette şairlerin kaliteli eser üretmek açısından şiir bilgisine sahip olmaları çok iyidir. ancak bestelemek için ille de aruz şiiri gerekir diye bir kural da yoktur. Aruz bestenin bazı formları için gerekebilir ama iyi bir bestekar kendisini duygulandırıp etkileyen serbest bir şiiri bile besteleyebilir. Ben musikiyi hayatın içinde yaşayarak çok çalışarak ve yeteneğimin gücüyle öğrendim. Bu konuda eğitim almış olan bütün üstadlara saygım sonsuzdur. İlk zamanlar öğrenmek için bu üstadlarımızın kapısını çalıp onların engin bilgilerinden faydalandık. Şimdi de biz aynını başkaları için yapıyoruz ve hiç bir zaman “bunların bütün şarkılarını biz düzelttik” demiyoruz. Musiki camiasının etik kuralları içerisinde hep doğruyu yapmak için çaba gösteriyoruz.” SAYIN RAMAZAN ÖZYURT: “İLESAM’ın çok değerli yöneticileri, Sayın bestekâr üstadım zatıâlilerinizi saygı ile selamlıyorum. İLESAM’a biz bestekârlar ile ilgili yaptıkları çalışmalardan dolayı şükranlarımı sunuyorum. Her bestekârın olduğu gibi benimde arzum yaptığımız eserlerin çalınıp söylenmesidir. Hiçbir bestekâr eserinin tozlu dosyalarda saklı kalmasını istemez. Türk müziğinde otorite olarak kabul edilen TRT her yıl kendi repertuarına yüzlerce eser katmaktadır. Bu eserlerin seslendirilme oranı belki yüzde beş bile değildir. Bence en önemli sorun Türk müziğinin izleme ve dinlenme oranı. Osmanlı döneminde Türk müziği Saray ve çevresinde dinlenir ve bilinirdi. Doğrusu Anadolu pek farkında bile değildi. Çünkü o günkü koşullar, iletişim araçlarının olmayışı, halkın yaşam tarzı buna pek müsait değildi. Cumhuriyet ile Anadolu’nun farkında lığı arttı ve kısmen Türk Müziği ve tüm müzik dalları dikkat çekmeye başladı. Günümüzde ise kitle iletişim araçları ile en ücra yerlere bile artık erişilmektedir. Hal böyle iken Türk müziğini dinleme ve izleme oranını arttırmanın yollarını aramak durumundayız. Bu sebeple genel Türk Müziği Kalıbını bozmadan günümüze uygun daha çok nüfus kuşağına hitap eden çağdaş eserler yapıp izleyiciye sunmamız gerekmektedir. Bakıyorum çok komik ve basit eserler geniş kitleler tarafından dinlenmektedir. Burada Türk Müziği adına bir otorite olarak kabul edilen TRT ye çok işler düşmektedir. Programlar yaparak hem yeni eserleri dinleyici ile buluşturabilir. Hem de Türk Müziğini etkin şekilde hafızalarımıza işleyebilir. Ayrıca bestekârlar ile ilgi çeşitli eğitimler planlayıp bizleri destekleyebilir. Benim için her şair her bestekâr kıymetlidir. Çünkü Türk müziği adına en azından bir şeyler yapıyorlar emek veriyorlar. Çünkü şairde bestekârda eserlerini içindeki, gönlündeki pınarlardan akıtıyor. Sizleri de gönülden kutluyorum. Bizler için emek harcıyorsunuz. Hepinize çok teşekkür ediyorum.”
İLESAM’IN ANKARALI BESTEKÂRLARLA YAPTIĞI 3. KAHVALTI SOHBETLERİ ÇALIŞMASI ÇOK VERİMLİ GEÇTİ
İLESAM’ın yeni dönemde ele aldığı ve üzerinde önemle durduğu konulardan biri de Türk Sanat Musikisi alanında yaptığı üstün çalışmalarıyla bu alanda emek vermiş bestekarlarımızı bir araya getirerek kurumumuzun konuya katkıda bulunacak projeler yaratması açısından görüş ve düşüncelerinden faydalanarak hedef belirlemesidir. Bu amaçla Ankara’da bulunan bestekarlarımızın engin bilgİ ve ifadelendirmelerini dinlediğimiz kahvaltı sohbetlerinin üçüncüsünü 11 Ekim 2014 Cumartesi sabahı İLESAM Genel Merkezinde gerçekleştirmiş bulunmaktayız.
Bu hafta yapılan toplantımızda farklı ahengi ve göz dolduran başarılı çalışmalarıyla sevilen bestekarımız Sayın Ziya Levent Topçuoğlu ve içten nağmeleriyle gönül telimizi titreten eserlere imza atan Sayın Ramazan Özyurt yer aldı. Değerli sanatçımız Güler Eroğlu ise eşinin rahatsızlığı nedeniyle programımıza katılamadılar.
Sabahın en hoş olaylarından biri de İLESAM Genel Başkanı Sayın Mehmet Nuri Parmaksız’ın Genel Başkan Yardımcısı Sayın İlter Yeşilay’a yaptığı doğum günü kutlamasıydı. Sürpriz doğrum günü pastasını birlikte tadan konuklar mutluluklarını güzel dilekleriyle belirttiler.
Neşeli geçen kahvaltı boyunca bestekarlarımızla yaplan fikir alışverişinde önemli konulara parmak basıldı. Bu haftaki bestekârlarımızdan bizlere yansıyan görüşler kısaca şöyleydi:
SAYIN ZİYA LEVENT TOPÇUOĞLU:
“ Değerli İLESAM yöneticilerine önemli bir konuyu ele almalarından dolayı teşekkür ediyorum. Söz ve müzik bir şarkının ayrılmaz iki ögesidir şarkılar, bilgisi ve yeteneği olan sanatçıların ellerinden çıktığı takdirde hem kalıcı hem de benzersiz olurlar.
Bu konuya katkıda bulunmak için yapılan bütün çalışmaları gönülden destekliyorum. Elbette konu hakkında olumsuz olduğu kadar olumlu da bir çok şey var. Beste yarışmaları da bunlardan biri ben şahsen bu yarışmaları desteklesemde ödül konusunda ki %40 ve %60 paylaşımına karşıyım. Neden söz yazarlarıyla eşit bir paylaşım olmasın? Şahsen ben ödül aldığımda kendi adıma bunu yarı yarıya yapıyorum. Her yerde olduğu gibi camiamızda da bazen gereksiz kıskançlıklar olabiliyor. Bazen çok yakın arkadaşlarımın bile aldığım ödül veya alkışlar karşısında bakışlarının değiştiğini görerek üzülüyorum. Sanırım bu da hayatın gerçeği keşke olmasaydı..Sonuçta biz alaylıların başarılarını mekteplilerin de kabul etmesi gerekir diye düşünüyorum. Eğer kişinin başarısı belgelenmişse görmezden gelmek doğru değil..
Ben bestelerimi yaparken özel ambiyanslar filan yaratmıyorum. Sabah kalktığımda içimdeki his beni dürtmeye başlamışsa iş yerime gidip nota kağıdımı açar ve bestemi yaparım. Bu elbetteki herkeste farklı olur. Herkesin kendi yeteneği doğrultusunda ilerlemesi gerektiğine inanıyorum mesela ben şiir yazıyordum fakat ustaların şiirlerini okudukça “ Levent sen git besteni yap o konuda ileriye git” dedim. Başarılı olduğuma da inanıyorum Amasya Beste Yarışmasında birincilik alınca Alaeddin Yavaşca hocamız bana “ Artık bu kalitenin altına düşemezsin Levent senden hep iyi şeyler bekliyoruz” dedi bu sözleri hiç unutmam zaten benim hedefim de budur. TRT Devletin kurumu olarak sanatsal ögelerin kalıcılığını ve kalitesini gözetecek işlerin içinde olmalıdır. Bunlar da yılların süzgecinden geçmiş bilgi birikimi ve tecrübeyle sabittir. Fakat son yıllarda TRT kendi içindeki büyük ve köklü müzik üstadlarını emekli etmiş fakat onların yerini doldurmak üzere yetiştirilecek hiç kimseyi de almamıştır bu musikimiz açısından ürkütücü bir durumdur. Bir diğer önemli konu da koroların çoğalmasıdır. Her yerde herkesin koro kurması ve bu koroların yetkin bir şekilde eğitilmemesi müzikalitemizi düşürüyor. Ben TRT adabının bozulmaması gerektiğini düşünüyorum.
Şahit olmadığım ama çok duyduğum bir şeyi de dile getirmek istiyorum; Bazı koro şeflerinin gidip TRT imkanlarından yararlanarak çalıştıracakları eserleri bir cd haline getirdiklerini sonra da bunları parayla koro elemanlarına sattıkları iddiası var eğer böyleyse hiç etik bir durum değildir bu. O zaman vakitlerinin çok olmadığını ileri süren bu şefler de müzik kalitesinin düşmesinin bir ayağı olabilirler.
Kendi müzik tarzımı ve bu konudaki fikirlerimi ifade edecek olursam, klasikliği her zaman çok sevmişimdir. Fakat artık dünyanın ve ülkemizin değişen şartları içerisinde bundan keyif alan insan sayısı azaldı. Ben Türk Sanat Müziği kurallarını bozmadan, daha romantik, daha modern ve farklı eserler yaratmak istiyorum. Çünkü bu gençlerimizin Türk Sanat Müziği’ni sevmesi onu ileriye taşıması açısından çok önemlidir eğer onların sevdiği türde ama kurallarına bağlı kalmış eserler üretirsek musikimiz adına doğru bir iş yapmış oluruz. Mesela bu tür eserler “Modern Türk Sanat Müziği” adı altında kabul edilebilir. Şartlar ihtiyaçları belirler ve bence bu da artık bir ihtiyaç haline gelmiştir. TSM’yi can çekişir halde bırakmamak için yeniliklere açık olmalıyız. çünkü gerek TRT gerekse Kültür Bakanlığı neredeyse bu konudan elini ayağını çekti. Ben kurum yöneticilerinin vizyon sahibi olmaları için sosyal yönlerinin, bilgi ve kültürlerinin yeterli olması gerektiğine inanıyorum yoksa yeniliklere nasıl açık olacaklar?
Aruz konusuna gelince elbette şairlerin kaliteli eser üretmek açısından şiir bilgisine sahip olmaları çok iyidir. ancak bestelemek için ille de aruz şiiri gerekir diye bir kural da yoktur. Aruz bestenin bazı formları için gerekebilir ama iyi bir bestekar kendisini duygulandırıp etkileyen serbest bir şiiri bile besteleyebilir.
Ben musikiyi hayatın içinde yaşayarak çok çalışarak ve yeteneğimin gücüyle öğrendim. Bu konuda eğitim almış olan bütün üstadlara saygım sonsuzdur. İlk zamanlar öğrenmek için bu üstadlarımızın kapısını çalıp onların engin bilgilerinden faydalandık. Şimdi de biz aynını başkaları için yapıyoruz ve hiç bir zaman “bunların bütün şarkılarını biz düzelttik” demiyoruz. Musiki camiasının etik kuralları içerisinde hep doğruyu yapmak için çaba gösteriyoruz.”
SAYIN RAMAZAN ÖZYURT:
“İLESAM’ın çok değerli yöneticileri, Sayın bestekâr üstadım zatıâlilerinizi saygı ile selamlıyorum. İLESAM’a biz bestekârlar ile ilgili yaptıkları çalışmalardan dolayı şükranlarımı sunuyorum.
Her bestekârın olduğu gibi benimde arzum yaptığımız eserlerin çalınıp söylenmesidir. Hiçbir bestekâr eserinin tozlu dosyalarda saklı kalmasını istemez. Türk müziğinde otorite olarak kabul edilen TRT her yıl kendi repertuarına yüzlerce eser katmaktadır. Bu eserlerin seslendirilme oranı belki yüzde beş bile değildir.
Bence en önemli sorun Türk müziğinin izleme ve dinlenme oranı.
Osmanlı döneminde Türk müziği Saray ve çevresinde dinlenir ve bilinirdi. Doğrusu Anadolu pek farkında bile değildi. Çünkü o günkü koşullar, iletişim araçlarının olmayışı, halkın yaşam tarzı buna pek müsait değildi. Cumhuriyet ile Anadolu’nun farkında lığı arttı ve kısmen Türk Müziği ve tüm müzik dalları dikkat çekmeye başladı. Günümüzde ise kitle iletişim araçları ile en ücra yerlere bile artık erişilmektedir.
Hal böyle iken Türk müziğini dinleme ve izleme oranını arttırmanın yollarını aramak durumundayız. Bu sebeple genel Türk Müziği Kalıbını bozmadan günümüze uygun daha çok nüfus kuşağına hitap eden çağdaş eserler yapıp izleyiciye sunmamız gerekmektedir. Bakıyorum çok komik ve basit eserler geniş kitleler tarafından dinlenmektedir. Burada Türk Müziği adına bir otorite olarak kabul edilen TRT ye çok işler düşmektedir. Programlar yaparak hem yeni eserleri dinleyici ile buluşturabilir. Hem de Türk Müziğini etkin şekilde hafızalarımıza işleyebilir. Ayrıca bestekârlar ile ilgi çeşitli eğitimler planlayıp bizleri destekleyebilir.
Benim için her şair her bestekâr kıymetlidir. Çünkü Türk müziği adına en azından bir şeyler yapıyorlar emek veriyorlar. Çünkü şairde bestekârda eserlerini içindeki, gönlündeki pınarlardan akıtıyor. Sizleri de gönülden kutluyorum. Bizler için emek harcıyorsunuz. Hepinize çok teşekkür ediyorum.”
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 894929
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.