İLESAM CUMARTESİLERİNDE BU HAFTA… “Selahettin Dündar İLESAM Kültür Evinin konuğu oldu.” (25 EKİM 2014) Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği Genel Merkez Yönetim Kurulunca alınan karar çerçevesinde, şiirin, edebiyatın, sanatın ve kültürün konuşulduğu, şiirlerin okunduğu, sohbetlerin gerçekleştirildiği, dostluğun, birliğin, beraberliğin simgesi haline gelen “İLESAM Cumartesi Sohbetleri ve Şiir Dinletileri” adlı toplantılar tüm hızıyla devam ediyor. İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın yaptığı açılış konuşması ile başlayan Cumartesi etkinliği günün konuşmacısı Selahettin Dündar’ın “Terekemeler/ Karapapak Türkleri” hakkında verdiği bilgilerle devam etti. Konuşmasına kısa bir süre önce kaybettiğimiz Şeref Taşlıova, İsa Kayacan ve Hakkın rahmetine kavuşmuş olan tüm insanları saygı ve rahmetle andığını söyleyerek başlayan SelahettinDündar; İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın Terekemeler/Karapapak Türkleri hakkındaki araştırmalarından haberdar olduğunu, bizzat konu ile ilgilendiğini, konuyu bilerek kendisini bir söyleşi yapmak üzere davet ettiğini, kendisinin de bundan mutluluk duyduğunu ifade ederek, Parmaksız’ın şahsında düzenleme komitesinde emeği geçen herkeseteşekkürlerini iletti. Sözlerine kendinden, doğduğu yerden, ailesinden, anne-babasından, doğduğu yerin coğrafi yapısından bahsederek başlayan Dündar, çocukluğunun o topraklarla ilgili bilgileri dinleyerek geçtiğini ifade ederek o topraklarda dünyaya geldiği için Terekemeler/Karapapak Türkleri konusunu araştırmaya yatkın olduğunu, konu ile ilgili ilk notunu 1974 yılında aldığını, o tarihten bu yana kırk yıl geçtiğini, 120 eser, 36.000 sayfa ve onlarca canlı kaynaktan edindiği bilgilerin yer aldığı kitabını -TEREKEMELER/KARAPAPAK TÜRKLERİ” - ise o tarihten otuz yıl sonra yayınladığını belirterek başladı. Reşideddin Oğuznamesi’ne göre; Türk Soyuna mensup olan Terekeme/Karapapaklar’ın, Oğuzların Üçok Boyu’nun alt Üruğu’na mensup olduklarını bildiren Selahettin Dündar, Terekeme/Karapapaklar’ın bayrak sevgisinin tüm sevgilerin üstünde yer aldığını ifade ederek; aynı zamanda bir Terekeme şairi olan Hakkı Kösalı’nın “Bayrak” adlı şiirinden dizeler okudu. Terekeme/Karapapak Âşık Şenlik’ten “Kars Koçaklaması” şiirini okuduktan sonra; sazıyla Terekeme havasıyla bir divan deyiş çalıp okudu. Alkışlar arasında bitirdiği Aşık Şenlik’e ait Terekeme Divanı deyişten sonra Terekeme/Karapapaklar’ın soyları ve Terekeme sözcüğünün anlamı hakkında kaynaklara dayalı olarak, kafalardaki soruları ve zihinlerdeki karışıklıkları şu şekilde netleştirmiş oldu: Terekeme ve Karapapak tabirleri; halk arasında aynı topluluğu ifade edecek şekilde kullanılmaktadır. Terekeme ve Karapapak aynı üruğa verilen çifte addır. Sadece bu adları aldıkları tarihi süreçler ve olaylar farklıdır. (Selahettin Dündar, bu konuda Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu’nu kaynak gösterdi) Terekeme sözcüğü Arapça’da Türkmenlerin çoğulu olmak üzere Terâkime sözcüğünün halk ağzında adaptasyonu ile şekillenmiş olup, Türkmenler tabiri ise doğrudan ve tartışmasız olarak Oğuz demektir. (Bu konuda Dündar’ın gösterdiği kaynak Ebül Gazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terâkime adlı eseridir.) İsimlendirmedeki; Terk-i Mekke yakıştırması yanlıştır. Bu husustaki gerçek şudur: Kafkas coğrafyasının Araplar tarafından fethedilmesinden sonra, bölge idaresinde yer alan vali ve benzeri gibi mülki idareciler; Arapların, Terk-i Mekke dedikleri, Mekke’yi terk eden Arap Muhacirler tarafından idare edilmesinden kaynaklıdır. Bu konuda, Oğuz boyunun Arap olmadığı ve Mekkeli olmadığı ne kadar gerçekse, böyle bir isimlendirmenin olası görülmesi de bir o kadar saçmadır. İsimlendirmedeki; Terek Çayı’ndan ismin gelebilmiş olacağı da akıl dışıdır. Terek Çayı’nın kat kat ve terek şeklinde olması nedeniyle, oraya yerleşen Terekemelerin ve Karapapaklar’ın coğrafi yapıya verdikleri alışılmış ve günlük hayatta kullanılan bir isimdir. Bu iki yakıştırma ve akla gelen benzer kelimelerin yamanmaya ve yakıştırılmaya çalışılma çabasının, kimi çevrelerce; Terekeme/Karapapak Türklerini tarih önünde itibarsızlaştırma gayreti olduğunun bilinmesi gerekir. Gelelim Oğuz sözcüğüne, diye başlık atan Selahettin Dündar, sözlerine şöyle devam etti: Ünlü Macar bilginlerinden J. Nemeth, Oğuz Sözcüğünü Ok+Uz şeklinde tahlil etmiştir. Ona göre Ok=Boy (kafile), Uz ise çoğul ekidir. Böylece Oğuz=Boylar demektir. Gerçekten de Ok sözcüğünün Boy anlamına geldiği bilinmektedir. Bu cümleden anlaşıldığı üzere; Orta Asya’da ilk defa olarak, Çinlilerin Hun veya Hiung-nu adı verdikleri teşkilatlı ve büyük bir imparatorluğu, Oğuzlar kurmuşlardır. Terekeme/Karapapaklar’ın da atası olan bu kavim, tarih sürecinde ve ilim âleminde, “Türk” asıllı ilk büyük devlet olarak kabul edilmişlerdir. Çin kaynaklarında Göktürklerin, Uygurların ve Kırgızların da Hunların soyundan gösterilmeleri şüphesiz bu hususta en önemli delillerden biridir. (S.Dündar, Çin Kaynaklarını Referans gösterdi.) Hunlar, Milattan Önce III. Yüzyılın sonlarında komşularının çekindiği kudretli bir kavim haline geldiler. Babası Teoman’ın kurduğu bu kavmin başına, M.S. 209 yılında Çinlilerin, Mao-Tun dedikleri, Mete Han geçti. Mete Han, yaptığı seferler ile devletin hudutlarını genişleterek zamanın en kudretli hükümdarlarından biri oldu. Tarihte gördüğümüz ilk büyük Türk Devleti Hun Hakanlığıdır. Öyleyse; tarih boyunca kurulmuş Türk Devletlerinin tarihini Hunlar ile başlatmak yanlış değildir. (Selahettin Dündar, Çin Kaynakları dedi.) Hunlar, Çinlilerle sürekli savaşarak sınırlarını genişletti. Fakat ilerleyen yıllarda M.S. birinci yüz yılda Hunların başında bulunan iki kardeşin anlaşmazlığı Çin’in işini kolaylaştırdı. M.S. 48 yılında İmparatorluk; Doğu Hun ve Batı Hun olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Hun kısa bir sürede tamamen dağıldı. Doğu Hun içinde yer alan Oğuz kavimleri ise başka yerlere göç ettiler. Bu, Oğuz boyları arasında yer alan ve ikiz üruğ olan Borçalı ve kazaklı Terekemeleri de bu göç eden Oğuz boyları arasındadır. (Selahettin Dündar, Çin Kaynaklarını referans gösterdi.) Bu iki Kavim Kür Irmağı boyunca yerleştiler. Borçalı Çayı ve kazaklı Çayı’na adlarını verdiler. Bu göçler, M.S. I. yüzyıldan III. yüzyıla kadar devam etti. Başlarına siyah papak giydikleri için, yöre halkı, bu ikiz oğuz kavmine “Karapapaklar” adını verdiler. Kafkas Coğrafyası, İslamiyetle tanışıncaya kadar “Karapapaklar” ismi devam etti. Bölgede altı yüz yıl hüküm süren Araplar ise; Türkmenler anlamına gelen Oğuz boylarına; Türkmenlerin çoğulu olmak üzere “Terâkime” adını vermişlerdir. ( Selahettin Dündar; 17. Yüzyılda Şecere-i Terâkime ve Şecere-i Türk-i eserlerinin sahibi Ebül Gazi Bahadır Han kaynağımdır, dedi.) Azeri Türklerinin de Oğuz boyuna mensup olduğunu söyleyen Selahettin Dündar, Azerî Türklerinin tamamının Müslüman ve Caferi olduklarını, Terekeme/Karapapak Türklerinin ise, çeşitli tarihi olaylar nedeniyle Sünni ve Şia grupların bulunduğunu ve bu konuda Mehmet Arif Bey’in “Başımıza Gelenler” eserinin kaynak teşkil ettiğini söyledi. Terekeme/Karapapakların, Türkiye ve Dünya coğrafyasında yerleştikleri yerleri, dil ve kültür özellikleri ile kişilik özelliklerini de anlatan Selahettin Dündar, bu özellikler arasında en önemlilerinden birinin kadınlarının aile içinde erkekle eşit söz sahibi olmalarını belirterek, kadınlarının da erkeğinin yanında, savaş dahil yer aldığının altını çizdi. Konu ile ilgili olarak, erkeğinin yanında savaşırken, kocası Kaçak Nebi’nin yerine zindana atılmayı göze alan Hacer’in, zindanlardan seslendiği dizelerin öyküsünü anlattıktan sonra, sazı ile ve deyiş halinde Terekeme havasıyla çalıp söyledi. Selahettin DÜNDAR, konunun çok geniş olduğunu, bu nedenle; 40.000 sayfa civarında yazılı kaynak ve onlarca canlı kaynaktan yararlanarak 30 yıl süreyle yaptığı araştırma sonucunda yazdığı ve 462 sayfadan oluşan “Terekemeler/Karapapak Türkleri” eserini kaynak göstererek Terekemeler/ Karapapak Türklerinin coğrafi durumu, aile yapısı, tarihi, dili, dini, mezhebi hakkında bilgiler vererek sazı ve sözü ile katılımcılara keyifli dakikalar yaşattı. Söyleşi sonrası kendisine yöneltilen soruları da cevaplayan Selahettin Dündar’a katılımlarından dolayı İLESAM Haysiyet Kurulu Üyelerinden Prof. Dr. Hayrettin İvgin tarafından bir “Teşekkür Belgesi” takdim edildi. Etkinliğinin ikinci yarısını oluşturan “Şiir Dinletisi”nin sunumu İLESAM Ankara Şube Başkanı Turan Durak Düz tarafından gerçekleştirildi. Şereflikoçhisar, vatan, aşk, özlem, Muharrem ayı, Hz. Muhammed, gönül yarası, bayrak, Cumhuriyet Bayramı, bahar, güzel, alfabe, içimizdeki çocuk, kader, korku, pişmanlık temalı şiirler güne renk kattı. Coşkun Mutlu, Orhan Vergili, Mahir Ünat, İsa Gümüş, Selahattin Elyıldırım, Kamil Atalay, Nurettin Atalay, İshak Akkaya, Atilla Elyıldırım, Fatma Kalkan, Kemal Arslan, Sevgi Yücebaş, Songül Dündar, Niyazi Bali, Hanefi Işık, Ali Haydar, Cahit Karaç, Mehmet Sevinç, Ertuğrul Yılmaz, Mustafa Köksal, İsmet Bora Binatlı, Sibel Unur Özdemir, Hayrettin İvgin, Aşık Sevdai, Tuncer Ulusoy, Sevinç Güven Doğancan, Merih Baran Erbuğ, Aşık Bayrami, Selahattin Çoşkun Aras, Yaşar Çoşkun Aras, Ozan Zebuni, Ali Bozdağ, Sadık Kılıç, Bekir Yeğnidemir, İbrahim Yaman, Aşık Dudai, Ufuk Bulut, Meral Otan, Necati Özdenkoş, Pehlivan Uzun, Cenip Erat, Orhan Borluk, Bayram Yelen, Nevzat Taşkıran, Şakir Susuz, Yaşar Solak, Köksal Özenç, Şener Danyıldız ve Cemal Tuzcuoğulları etkinliğe katılan isimler arasındaydı. Şiirlerle, türkülerle, söyleşilerle, sohbetlerle, paylaşılan bir bardak çayın sıcaklığıyla günün sonuna gelindiğinde bir İLESAM Cumartesisi daha gönüllerdeki yerini aldı. Unutmayın! İLESAM Kültür Evi, üyesi olsun - olmasın edebiyata, şiire, sanata gönül vermiş tüm dostları gelenekselmiş Cumartesi sohbet toplantılarına bekliyor. NOT: Terekemeler/ Karapapak Türkleri” ile ilgili konuşma notlarını bizlerle paylaşan Sayın Selahettin DÜNDAR’a teşekkürlerimizle… HABER METNİ ve FOTOĞRAFLAR:Sibel Unur Özdemir
İLESAM CUMARTESİLERİNDE BU HAFTA…
“Selahettin Dündar İLESAM Kültür Evinin konuğu oldu.”
(25 EKİM 2014)
Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği Genel Merkez Yönetim Kurulunca alınan karar çerçevesinde, şiirin, edebiyatın, sanatın ve kültürün konuşulduğu, şiirlerin okunduğu, sohbetlerin gerçekleştirildiği, dostluğun, birliğin, beraberliğin simgesi haline gelen “İLESAM Cumartesi Sohbetleri ve Şiir Dinletileri” adlı toplantılar tüm hızıyla devam ediyor.
İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın yaptığı açılış konuşması ile başlayan Cumartesi etkinliği günün konuşmacısı Selahettin Dündar’ın “Terekemeler/ Karapapak Türkleri” hakkında verdiği bilgilerle devam etti.
Konuşmasına kısa bir süre önce kaybettiğimiz Şeref Taşlıova, İsa Kayacan ve Hakkın rahmetine kavuşmuş olan tüm insanları saygı ve rahmetle andığını söyleyerek başlayan SelahettinDündar; İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın Terekemeler/Karapapak Türkleri hakkındaki araştırmalarından haberdar olduğunu, bizzat konu ile ilgilendiğini, konuyu bilerek kendisini bir söyleşi yapmak üzere davet ettiğini, kendisinin de bundan mutluluk duyduğunu ifade ederek, Parmaksız’ın şahsında düzenleme komitesinde emeği geçen herkeseteşekkürlerini iletti.
Sözlerine kendinden, doğduğu yerden, ailesinden, anne-babasından, doğduğu yerin coğrafi yapısından bahsederek başlayan Dündar, çocukluğunun o topraklarla ilgili bilgileri dinleyerek geçtiğini ifade ederek o topraklarda dünyaya geldiği için Terekemeler/Karapapak Türkleri konusunu araştırmaya yatkın olduğunu, konu ile ilgili ilk notunu 1974 yılında aldığını, o tarihten bu yana kırk yıl geçtiğini, 120 eser, 36.000 sayfa ve onlarca canlı kaynaktan edindiği bilgilerin yer aldığı kitabını -TEREKEMELER/KARAPAPAK TÜRKLERİ” - ise o tarihten otuz yıl sonra yayınladığını belirterek başladı.
Reşideddin Oğuznamesi’ne göre; Türk Soyuna mensup olan Terekeme/Karapapaklar’ın, Oğuzların Üçok Boyu’nun alt Üruğu’na mensup olduklarını bildiren Selahettin Dündar, Terekeme/Karapapaklar’ın bayrak sevgisinin tüm sevgilerin üstünde yer aldığını ifade ederek; aynı zamanda bir Terekeme şairi olan Hakkı Kösalı’nın “Bayrak” adlı şiirinden dizeler okudu.
Terekeme/Karapapak Âşık Şenlik’ten “Kars Koçaklaması” şiirini okuduktan sonra; sazıyla Terekeme havasıyla bir divan deyiş çalıp okudu. Alkışlar arasında bitirdiği Aşık Şenlik’e ait Terekeme Divanı deyişten sonra Terekeme/Karapapaklar’ın soyları ve Terekeme sözcüğünün anlamı hakkında kaynaklara dayalı olarak, kafalardaki soruları ve zihinlerdeki karışıklıkları şu şekilde netleştirmiş oldu:
Terekeme ve Karapapak tabirleri; halk arasında aynı topluluğu ifade edecek şekilde kullanılmaktadır. Terekeme ve Karapapak aynı üruğa verilen çifte addır. Sadece bu adları aldıkları tarihi süreçler ve olaylar farklıdır. (Selahettin Dündar, bu konuda Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu’nu kaynak gösterdi)
Terekeme sözcüğü Arapça’da Türkmenlerin çoğulu olmak üzere Terâkime sözcüğünün halk ağzında adaptasyonu ile şekillenmiş olup, Türkmenler tabiri ise doğrudan ve tartışmasız olarak Oğuz demektir. (Bu konuda Dündar’ın gösterdiği kaynak Ebül Gazi Bahadır Han’ın Şecere-i Terâkime adlı eseridir.)
İsimlendirmedeki; Terk-i Mekke yakıştırması yanlıştır. Bu husustaki gerçek şudur: Kafkas coğrafyasının Araplar tarafından fethedilmesinden sonra, bölge idaresinde yer alan vali ve benzeri gibi mülki idareciler; Arapların, Terk-i Mekke dedikleri, Mekke’yi terk eden Arap Muhacirler tarafından idare edilmesinden kaynaklıdır. Bu konuda, Oğuz boyunun Arap olmadığı ve Mekkeli olmadığı ne kadar gerçekse, böyle bir isimlendirmenin olası görülmesi de bir o kadar saçmadır.
İsimlendirmedeki; Terek Çayı’ndan ismin gelebilmiş olacağı da akıl dışıdır. Terek Çayı’nın kat kat ve terek şeklinde olması nedeniyle, oraya yerleşen Terekemelerin ve Karapapaklar’ın coğrafi yapıya verdikleri alışılmış ve günlük hayatta kullanılan bir isimdir.
Bu iki yakıştırma ve akla gelen benzer kelimelerin yamanmaya ve yakıştırılmaya çalışılma çabasının, kimi çevrelerce; Terekeme/Karapapak Türklerini tarih önünde itibarsızlaştırma gayreti olduğunun bilinmesi gerekir.
Gelelim Oğuz sözcüğüne, diye başlık atan Selahettin Dündar, sözlerine şöyle devam etti:
Ünlü Macar bilginlerinden J. Nemeth, Oğuz Sözcüğünü Ok+Uz şeklinde tahlil etmiştir. Ona göre Ok=Boy (kafile), Uz ise çoğul ekidir. Böylece Oğuz=Boylar demektir. Gerçekten de Ok sözcüğünün Boy anlamına geldiği bilinmektedir.
Bu cümleden anlaşıldığı üzere; Orta Asya’da ilk defa olarak, Çinlilerin Hun veya Hiung-nu adı verdikleri teşkilatlı ve büyük bir imparatorluğu, Oğuzlar kurmuşlardır.
Terekeme/Karapapaklar’ın da atası olan bu kavim, tarih sürecinde ve ilim âleminde, “Türk” asıllı ilk büyük devlet olarak kabul edilmişlerdir. Çin kaynaklarında Göktürklerin, Uygurların ve Kırgızların da Hunların soyundan gösterilmeleri şüphesiz bu hususta en önemli delillerden biridir. (S.Dündar, Çin Kaynaklarını Referans gösterdi.)
Hunlar, Milattan Önce III. Yüzyılın sonlarında komşularının çekindiği kudretli bir kavim haline geldiler. Babası Teoman’ın kurduğu bu kavmin başına, M.S. 209 yılında Çinlilerin, Mao-Tun dedikleri, Mete Han geçti. Mete Han, yaptığı seferler ile devletin hudutlarını genişleterek zamanın en kudretli hükümdarlarından biri oldu. Tarihte gördüğümüz ilk büyük Türk Devleti Hun Hakanlığıdır. Öyleyse; tarih boyunca kurulmuş Türk Devletlerinin tarihini Hunlar ile başlatmak yanlış değildir. (Selahettin Dündar, Çin Kaynakları dedi.)
Hunlar, Çinlilerle sürekli savaşarak sınırlarını genişletti. Fakat ilerleyen yıllarda M.S. birinci yüz yılda Hunların başında bulunan iki kardeşin anlaşmazlığı Çin’in işini kolaylaştırdı. M.S. 48 yılında İmparatorluk; Doğu Hun ve Batı Hun olmak üzere ikiye ayrıldı. Batı Hun kısa bir sürede tamamen dağıldı. Doğu Hun içinde yer alan Oğuz kavimleri ise başka yerlere göç ettiler. Bu, Oğuz boyları arasında yer alan ve ikiz üruğ olan Borçalı ve kazaklı Terekemeleri de bu göç eden Oğuz boyları arasındadır. (Selahettin Dündar, Çin Kaynaklarını referans gösterdi.)
Bu iki Kavim Kür Irmağı boyunca yerleştiler. Borçalı Çayı ve kazaklı Çayı’na adlarını verdiler. Bu göçler, M.S. I. yüzyıldan III. yüzyıla kadar devam etti. Başlarına siyah papak giydikleri için, yöre halkı, bu ikiz oğuz kavmine “Karapapaklar” adını verdiler. Kafkas Coğrafyası, İslamiyetle tanışıncaya kadar “Karapapaklar” ismi devam etti. Bölgede altı yüz yıl hüküm süren Araplar ise; Türkmenler anlamına gelen Oğuz boylarına; Türkmenlerin çoğulu olmak üzere “Terâkime” adını vermişlerdir. ( Selahettin Dündar; 17. Yüzyılda Şecere-i Terâkime ve Şecere-i Türk-i eserlerinin sahibi Ebül Gazi Bahadır Han kaynağımdır, dedi.)
Azeri Türklerinin de Oğuz boyuna mensup olduğunu söyleyen Selahettin Dündar, Azerî Türklerinin tamamının Müslüman ve Caferi olduklarını, Terekeme/Karapapak Türklerinin ise, çeşitli tarihi olaylar nedeniyle Sünni ve Şia grupların bulunduğunu ve bu konuda Mehmet Arif Bey’in “Başımıza Gelenler” eserinin kaynak teşkil ettiğini söyledi.
Terekeme/Karapapakların, Türkiye ve Dünya coğrafyasında yerleştikleri yerleri, dil ve kültür özellikleri ile kişilik özelliklerini de anlatan Selahettin Dündar, bu özellikler arasında en önemlilerinden birinin kadınlarının aile içinde erkekle eşit söz sahibi olmalarını belirterek, kadınlarının da erkeğinin yanında, savaş dahil yer aldığının altını çizdi. Konu ile ilgili olarak, erkeğinin yanında savaşırken, kocası Kaçak Nebi’nin yerine zindana atılmayı göze alan Hacer’in, zindanlardan seslendiği dizelerin öyküsünü anlattıktan sonra, sazı ile ve deyiş halinde Terekeme havasıyla çalıp söyledi.
Selahettin DÜNDAR, konunun çok geniş olduğunu, bu nedenle; 40.000 sayfa civarında yazılı kaynak ve onlarca canlı kaynaktan yararlanarak 30 yıl süreyle yaptığı araştırma sonucunda yazdığı ve 462 sayfadan oluşan “Terekemeler/Karapapak Türkleri” eserini kaynak göstererek Terekemeler/ Karapapak Türklerinin coğrafi durumu, aile yapısı, tarihi, dili, dini, mezhebi hakkında bilgiler vererek sazı ve sözü ile katılımcılara keyifli dakikalar yaşattı.
Söyleşi sonrası kendisine yöneltilen soruları da cevaplayan Selahettin Dündar’a katılımlarından dolayı İLESAM Haysiyet Kurulu Üyelerinden Prof. Dr. Hayrettin İvgin tarafından bir “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.
Etkinliğinin ikinci yarısını oluşturan “Şiir Dinletisi”nin sunumu İLESAM Ankara Şube Başkanı Turan Durak Düz tarafından gerçekleştirildi.
Şereflikoçhisar, vatan, aşk, özlem, Muharrem ayı, Hz. Muhammed, gönül yarası, bayrak, Cumhuriyet Bayramı, bahar, güzel, alfabe, içimizdeki çocuk, kader, korku, pişmanlık temalı şiirler güne renk kattı.
Coşkun Mutlu, Orhan Vergili, Mahir Ünat, İsa Gümüş, Selahattin Elyıldırım, Kamil Atalay, Nurettin Atalay, İshak Akkaya, Atilla Elyıldırım, Fatma Kalkan, Kemal Arslan, Sevgi Yücebaş, Songül Dündar, Niyazi Bali, Hanefi Işık, Ali Haydar, Cahit Karaç, Mehmet Sevinç, Ertuğrul Yılmaz, Mustafa Köksal, İsmet Bora Binatlı, Sibel Unur Özdemir, Hayrettin İvgin, Aşık Sevdai, Tuncer Ulusoy, Sevinç Güven Doğancan, Merih Baran Erbuğ, Aşık Bayrami, Selahattin Çoşkun Aras, Yaşar Çoşkun Aras, Ozan Zebuni, Ali Bozdağ, Sadık Kılıç, Bekir Yeğnidemir, İbrahim Yaman, Aşık Dudai, Ufuk Bulut, Meral Otan, Necati Özdenkoş, Pehlivan Uzun, Cenip Erat, Orhan Borluk, Bayram Yelen, Nevzat Taşkıran, Şakir Susuz, Yaşar Solak, Köksal Özenç, Şener Danyıldız ve Cemal Tuzcuoğulları etkinliğe katılan isimler arasındaydı.
Şiirlerle, türkülerle, söyleşilerle, sohbetlerle, paylaşılan bir bardak çayın sıcaklığıyla günün sonuna gelindiğinde bir İLESAM Cumartesisi daha gönüllerdeki yerini aldı.
Unutmayın! İLESAM Kültür Evi, üyesi olsun - olmasın edebiyata, şiire, sanata gönül vermiş tüm dostları gelenekselmiş Cumartesi sohbet toplantılarına bekliyor.
NOT: Terekemeler/ Karapapak Türkleri” ile ilgili konuşma notlarını bizlerle paylaşan Sayın Selahettin DÜNDAR’a teşekkürlerimizle…
HABER METNİ ve FOTOĞRAFLAR:Sibel Unur Özdemir
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 307460
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.