İLESAM KÜLTÜR EVİNDE “HİLMİ YAVUZ’UN ŞİİRLERİNDE KLASİK TÜRK ŞİİRİNİN İZLERİ” KONUSU KONUŞULDU (29.11.2014) HER CUMARTESİ GÜNÜ İLESAM KÜLTÜR EVİNDE BİR BAŞKA KONUK… BİR BAŞKA KONU… Bu hafta da Doç. Dr. Aysun Sungurhan Hanımefendiyi ağırladı İLESAM Kültür Evi. Program İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız tarafından yapılan açılış konuşması ile başladı. Mehmet Nuri Parmaksız “Benim de kadim dostum olan Hilmi Yavuz gibi değerli bir şahsiyetle ilgili derlemelerini, tespitlerini, çalışmalarını paylaşacak birazdan bizlerle Aysun Hanım. Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum ki akademisyenler genellikle hayatta olmayan şairlerimiz/yazarlarımız hakkında araştırmalar yapıyorlar. Oysa hayatta olan şairlerimizle/yazarlarımızla ilgili araştırmalar da yapmalı, onları da anlatmalılar. Bakın burada Abdullah Satoğlu var, Ali Kemal Parıldar var, İlter Yeşilay var, Sibel Unur Özdemir var. Bir dostum ‘Şair olmaya kalkmak deli gömleği giymeye benzer” demişti. Şeyh Galip bir deli bence. Onca şair arasından sivrilip çıkmak hiç de kolay değil. Divan şiiri, Halk şiiri, kısaca şiir geleneği -dünya evrensel şiir geleneği- takip edilmelidir. Şiiri anadilinden okumak iyidir. Tercüme şiir okuduğunuzda bu, şairinin değil çeviri yapan kişinin şiirini okuyorsunuz demektir. Ben de şiir yazıyorum.Bana ‘aruz şairi’ diyorlar. Oysa ben aruzu çok kullanmadım. Şiirlerimin yüzde yirmisini aruzla kaleme aldım. Şiirlerimi yazarken klasik Türk şiirini akıl süzgecimden geçirdim. Geleneği yorumlamaya, metinler arasallığa yer vermeye çalıştım; sadece şiirlerimde değil, romanlarımda ve denemelerimde de buna önem verdim. Okuyanlar var elbet ana ben sosyal medyada paylaşılan şiirlerin okunduğunu düşünmüyorum Şiir yazmak hiç de kolay değildir. Duygu kadar bilgi ve donanım da önemlidir. Bu noktada burada olduğu gibi sıkça karşılaştığım bir soru var Aşık Veysel hakkında. Evet, Veysel’in gözleri görmüyordu ama altı yaşına kadar görmüştü ve kendi kitap okuyamasa bile bir başkasına kitap okutarak onu dinlemişti. Evet, sözü Aysun Hanım’a bırakalım ve Hilmi Yavuz’un şiirlerinde klasik Türk şiirinin izlerini dinleyelim.” diyerek Doç. Dr. Aysun Sungurhan’ı kürsüye davet etti. Doç. Dr. Aysun Sungurhan “Klasik Türk Edebiyatı, XI. yüzyılda Karahanlı döneminde başlamış olmakla birlikte özellikle XIII. yüzyılda Anadolu sahasında Arap ve Fars edebiyatının etkisi altında gelişen; zamanla kendi benliğini, kişiliğini bulan, XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar devam eden edebiyattır. Ancak bu edebiyat XIX. yüzyılın ikinci yarısında dönemini kapatmış gibi gözükse de günümüz şair ve yazarları Klasik Türk Edebiyatı geleneğinden çeşitli şekillerde yararlanmaktadır. Bu şair ve yazarlardan biri de Hilmi Yavuz’dur. Hilmi Yavuz “bakış kuşu”, “bedreddin üzerine şiirler”, “doğu şiirleri”, “mustafa subhi üzerine şiirler”, “yaz şiirleri”, “gizemli şiirler” ve “zaman Şiirleri”ni, “Hüzün ki En Çok Yakışandır Bize” (1989, toplu şiirler) adlı kitabında bir araya getirdi. Sonra “Söylen Şiirleri” (1989) ve “Ayna Şiirleri”ni yayımladı (1992). Bu dokuz kitap “Gülün Ustası Yoktur (1993, toplu şiirler 1)” ve “Erguvan Sözler (1993, toplu şiirler 2)” adlarıyla iki ayrı kitap halinde tekrar basıldı. “Çöl Şiirleri” (1996), “Akşam Şiirleri” (1998), “Yolculuk” (2001), “Hurufi Şiirleri” (2004), “Büyü’sün Yaz” (2006), “Küller ve Zaman”, “Kayboluş Şiirleri” (2007) ve “Yara Şiirleri” (2012) birbirini takip etti. Hilmi Yavuz’un “yaz şiirleri”nde Klasik Türk Edebiyatının izleri en belirgin şekilde görülmektedir. Ancak Yavuz’un diğer eserlerinde geleneksel şiirin ses, söyleyiş, imaj ve sembolleri yok değildir. Yavuz’un eski şiirle tanışıklığı babası Yahya Hikmet Yavuz vasıtasıyladır. O, çocukken babasını hiç anlamadığı dizeleri yüksek sesle okurken görmüş ve şiir sevmeyi babasından öğrenmiş; Nâ’ilî-i Kadîm, Neşâtî gibi şairlerle o yıllarda tanışmıştır. Şair, Klasik Türk şiir geleneğinin yoğun izlerini taşıyan “yaz şiirleri” kitabını da babasına ithaf etmiştir. H. Yavuz’un “kaside” başlıklı şiiri de Klasik Türk Edebiyatının izlerini taşımaktadır. Klasik Türk şiirinde nazire yazma geleneğiyle usta-çırak ilişkisi içerisinde şairlerin kendilerini yetiştirdikleri bilinmektedir. “Çıraklık” sözcüğüyle bu gelenek hatırlatılmakta ve Hilmi Yavuz kendisini çırak olarak nitelendirmektedir. Klasik Türk şiirinde olduğu gibi modern şiirde Mevlânâ’dan ve Mesnevî”sinden de söz edilir. Doğu Şiirleri’nde, Doğu Anadolu’nun kültürel dokusunu oluşturan tarihî ve bazı trajik olaylar tema olarak ele alınmaktadır. Hilmi Yavuz’un şiirlerinde Şeyh Gâlib’in etkisi de vardır. Modern şairler, Şeyh Gâlib’in “Hüsn ü Aşk”ından ve Divan’ından çeşitli şekillerde faydalanmaktadır. Hilmi Yavuz’un şiirlerinde özellikle gül çok sayıda geçmektedir. Klasik Türk Edebiyatında gül, saltanatını ilan etmiş bir çiçektir. Özellikle Gizemli Şiirler ve Zaman Şiirleri’nde karşımıza erguvan çıkar. Sonuç olarak Hilmi Yavuz’un şiirlerini Klasik Türk şiirinden ayrı değerlendiremeyiz. O, şiirlerinde gelenek ve tasavvufî unsurlara oldukça fazla yer vermekte; Klasik Türk şiiri unsurlarını dönüştürüp değiştirmektedir. Onun şiirleri Halk şiir geleneğinin de izlerini taşır. Hilmi Yavuz, Klasik Türk şiirini aynen tekrardan öte özümsemiş ve bu şiire kendi birikimi doğrultusunda yeni bir yaşam alanı kazandırmıştır.” dedi. Söyleşisini bir sunum eşliğinde gerçekleştiren Sungurhan zaman zaman Yavuz’un şiirlerinden örnekler vererek kendisine yöneltilen soruları da cevapladı. “(...) ne zaman bir suya eğilip baksam orda suyun hayalini görürüm yüzümü uçura uçura yürürüm Zaman’ı gezdire gezdire vururum bir gölge gibi kendime” (zaman şiirleri) Hilmi YAVUZ Söyleşi sonrasında Doç. Dr. Aysun Sungurhan’a katılımlarından dolayı İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız tarafından bir Teşekkür Belgesi takdim edildi. Etkinliğin ikinci yarısını oluşturan Şiir Dinletisinin sunumunu Mahir Ünat üstlendi. Abdullah Satoğlu, Sevinç Doğancan Güven, Mehmet Sevinç Ergün, Hanifi Işık, Sibel Unur Özdemir, Arif Esrari, Ufuk Bulut, Ozan Bayrami, Necati Aslan, Niyazi Bali, Fevzi Gökalp, Necati Özdenkoş, Merih Baran, Meral Otman, Şahin Mantar, Erdal Ercin, Cemal Tuzcuoğulları, Nurullah Çetin, Orhan Vergili, Şakir Susuz, İlter Yeşilay, Berran Yalçın etkinliğe katılan isimler arasındaydı. Bu dinletide özgecan, Amasya, kitap, unutmak, aşk, saz, söz, sevda, havalar, öğüt, aşk ateşi, öğretmen, anmak, gönül, güven, zaman, matem, efkar, ölüm temalarını içeren şiirler okundu.Sevinç Doğancan Güven güftesi ve bestesi kendisine ait olan bir şarkıyı yorumladı. Başkan Mehmet Nuri Parmaksız Hasretin Gizi isimli şiir kitabında yer alan “Şimdi Ölsem” adlı şiirini seslendirdi. “Şimdi ölsem Hangi okur ortak olur melâlime. Hangi sözlükte manam yerini bulur. Ve hangi çağ Sözlerime aşina olur.” Mehmet Nuri Parmaksız Güzel bir Cumartesi gününün ardından geriye keyifli hatıralar kaldı. İLESAM Şiir Dinletilerimize şiire, sanata ve kültüre gönül veren herkesi- üyemiz olsun veya olmasın-bekliyoruz.Unutmayın!!! NOT:Söyleşi notlarını bizlerle paylaşan Sayın Aysun Sungurhan’a teşekkürlerimizle... Haber Metni ve Fotoğraflar: Sibel Unur Özdemir
İLESAM KÜLTÜR EVİNDE “HİLMİ YAVUZ’UN ŞİİRLERİNDE KLASİK TÜRK ŞİİRİNİN İZLERİ” KONUSU KONUŞULDU
(29.11.2014)
HER CUMARTESİ GÜNÜ İLESAM KÜLTÜR EVİNDE
BİR BAŞKA KONUK… BİR BAŞKA KONU…
Bu hafta da Doç. Dr. Aysun Sungurhan Hanımefendiyi ağırladı İLESAM Kültür Evi.
Program İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız tarafından yapılan açılış konuşması ile başladı.
Mehmet Nuri Parmaksız “Benim de kadim dostum olan Hilmi Yavuz gibi değerli bir şahsiyetle ilgili derlemelerini, tespitlerini, çalışmalarını paylaşacak birazdan bizlerle Aysun Hanım. Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum ki akademisyenler genellikle hayatta olmayan şairlerimiz/yazarlarımız hakkında araştırmalar yapıyorlar. Oysa hayatta olan şairlerimizle/yazarlarımızla ilgili araştırmalar da yapmalı, onları da anlatmalılar. Bakın burada Abdullah Satoğlu var, Ali Kemal Parıldar var, İlter Yeşilay var, Sibel Unur Özdemir var. Bir dostum ‘Şair olmaya kalkmak deli gömleği giymeye benzer” demişti. Şeyh Galip bir deli bence. Onca şair arasından sivrilip çıkmak hiç de kolay değil. Divan şiiri, Halk şiiri, kısaca şiir geleneği -dünya evrensel şiir geleneği- takip edilmelidir. Şiiri anadilinden okumak iyidir. Tercüme şiir okuduğunuzda bu, şairinin değil çeviri yapan kişinin şiirini okuyorsunuz demektir. Ben de şiir yazıyorum.Bana ‘aruz şairi’ diyorlar. Oysa ben aruzu çok kullanmadım. Şiirlerimin yüzde yirmisini aruzla kaleme aldım. Şiirlerimi yazarken klasik Türk şiirini akıl süzgecimden geçirdim. Geleneği yorumlamaya, metinler arasallığa yer vermeye çalıştım; sadece şiirlerimde değil, romanlarımda ve denemelerimde de buna önem verdim. Okuyanlar var elbet ana ben sosyal medyada paylaşılan şiirlerin okunduğunu düşünmüyorum Şiir yazmak hiç de kolay değildir. Duygu kadar bilgi ve donanım da önemlidir. Bu noktada burada olduğu gibi sıkça karşılaştığım bir soru var Aşık Veysel hakkında. Evet, Veysel’in gözleri görmüyordu ama altı yaşına kadar görmüştü ve kendi kitap okuyamasa bile bir başkasına kitap okutarak onu dinlemişti. Evet, sözü Aysun Hanım’a bırakalım ve Hilmi Yavuz’un şiirlerinde klasik Türk şiirinin izlerini dinleyelim.” diyerek Doç. Dr. Aysun Sungurhan’ı kürsüye davet etti.
Doç. Dr. Aysun Sungurhan “Klasik Türk Edebiyatı, XI. yüzyılda Karahanlı döneminde başlamış olmakla birlikte özellikle XIII. yüzyılda Anadolu sahasında Arap ve Fars edebiyatının etkisi altında gelişen; zamanla kendi benliğini, kişiliğini bulan, XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar devam eden edebiyattır. Ancak bu edebiyat XIX. yüzyılın ikinci yarısında dönemini kapatmış gibi gözükse de günümüz şair ve yazarları Klasik Türk Edebiyatı geleneğinden çeşitli şekillerde yararlanmaktadır. Bu şair ve yazarlardan biri de Hilmi Yavuz’dur.
Hilmi Yavuz “bakış kuşu”, “bedreddin üzerine şiirler”, “doğu şiirleri”, “mustafa subhi üzerine şiirler”, “yaz şiirleri”, “gizemli şiirler” ve “zaman Şiirleri”ni, “Hüzün ki En Çok Yakışandır Bize” (1989, toplu şiirler) adlı kitabında bir araya getirdi. Sonra “Söylen Şiirleri” (1989) ve “Ayna Şiirleri”ni yayımladı (1992). Bu dokuz kitap “Gülün Ustası Yoktur (1993, toplu şiirler 1)” ve “Erguvan Sözler (1993, toplu şiirler 2)” adlarıyla iki ayrı kitap halinde tekrar basıldı. “Çöl Şiirleri” (1996), “Akşam Şiirleri” (1998), “Yolculuk” (2001), “Hurufi Şiirleri” (2004), “Büyü’sün Yaz” (2006), “Küller ve Zaman”, “Kayboluş Şiirleri” (2007) ve “Yara Şiirleri” (2012) birbirini takip etti.
Hilmi Yavuz’un “yaz şiirleri”nde Klasik Türk Edebiyatının izleri en belirgin şekilde görülmektedir. Ancak Yavuz’un diğer eserlerinde geleneksel şiirin ses, söyleyiş, imaj ve sembolleri yok değildir. Yavuz’un eski şiirle tanışıklığı babası Yahya Hikmet Yavuz vasıtasıyladır. O, çocukken babasını hiç anlamadığı dizeleri yüksek sesle okurken görmüş ve şiir sevmeyi babasından öğrenmiş; Nâ’ilî-i Kadîm, Neşâtî gibi şairlerle o yıllarda tanışmıştır. Şair, Klasik Türk şiir geleneğinin yoğun izlerini taşıyan “yaz şiirleri” kitabını da babasına ithaf etmiştir.
H. Yavuz’un “kaside” başlıklı şiiri de Klasik Türk Edebiyatının izlerini taşımaktadır. Klasik Türk şiirinde nazire yazma geleneğiyle usta-çırak ilişkisi içerisinde şairlerin kendilerini yetiştirdikleri bilinmektedir. “Çıraklık” sözcüğüyle bu gelenek hatırlatılmakta ve Hilmi Yavuz kendisini çırak olarak nitelendirmektedir.
Klasik Türk şiirinde olduğu gibi modern şiirde Mevlânâ’dan ve Mesnevî”sinden de söz edilir.
Doğu Şiirleri’nde, Doğu Anadolu’nun kültürel dokusunu oluşturan tarihî ve bazı trajik olaylar tema olarak ele alınmaktadır.
Hilmi Yavuz’un şiirlerinde Şeyh Gâlib’in etkisi de vardır. Modern şairler, Şeyh Gâlib’in “Hüsn ü Aşk”ından ve Divan’ından çeşitli şekillerde faydalanmaktadır.
Hilmi Yavuz’un şiirlerinde özellikle gül çok sayıda geçmektedir. Klasik Türk Edebiyatında gül, saltanatını ilan etmiş bir çiçektir. Özellikle Gizemli Şiirler ve Zaman Şiirleri’nde karşımıza erguvan çıkar.
Sonuç olarak Hilmi Yavuz’un şiirlerini Klasik Türk şiirinden ayrı değerlendiremeyiz. O, şiirlerinde gelenek ve tasavvufî unsurlara oldukça fazla yer vermekte; Klasik Türk şiiri unsurlarını dönüştürüp değiştirmektedir. Onun şiirleri Halk şiir geleneğinin de izlerini taşır. Hilmi Yavuz, Klasik Türk şiirini aynen tekrardan öte özümsemiş ve bu şiire kendi birikimi doğrultusunda yeni bir yaşam alanı kazandırmıştır.” dedi.
Söyleşisini bir sunum eşliğinde gerçekleştiren Sungurhan zaman zaman Yavuz’un şiirlerinden örnekler vererek kendisine yöneltilen soruları da cevapladı.
“(...)
ne zaman bir suya eğilip baksam
orda suyun hayalini görürüm
yüzümü uçura uçura yürürüm
Zaman’ı gezdire gezdire
vururum bir gölge gibi kendime” (zaman şiirleri)
Hilmi YAVUZ
Söyleşi sonrasında Doç. Dr. Aysun Sungurhan’a katılımlarından dolayı İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız tarafından bir Teşekkür Belgesi takdim edildi.
Etkinliğin ikinci yarısını oluşturan Şiir Dinletisinin sunumunu Mahir Ünat üstlendi.
Abdullah Satoğlu, Sevinç Doğancan Güven, Mehmet Sevinç Ergün, Hanifi Işık, Sibel Unur Özdemir, Arif Esrari, Ufuk Bulut, Ozan Bayrami, Necati Aslan, Niyazi Bali, Fevzi Gökalp, Necati Özdenkoş, Merih Baran, Meral Otman, Şahin Mantar, Erdal Ercin, Cemal Tuzcuoğulları, Nurullah Çetin, Orhan Vergili, Şakir Susuz, İlter Yeşilay, Berran Yalçın etkinliğe katılan isimler arasındaydı.
Bu dinletide özgecan, Amasya, kitap, unutmak, aşk, saz, söz, sevda, havalar, öğüt, aşk ateşi, öğretmen, anmak, gönül, güven, zaman, matem, efkar, ölüm temalarını içeren şiirler okundu.Sevinç Doğancan Güven güftesi ve bestesi kendisine ait olan bir şarkıyı yorumladı. Başkan Mehmet Nuri Parmaksız Hasretin Gizi isimli şiir kitabında yer alan “Şimdi Ölsem” adlı şiirini seslendirdi.
“Şimdi ölsem Hangi okur ortak olur melâlime. Hangi sözlükte manam yerini bulur. Ve hangi çağ Sözlerime aşina olur.”
Mehmet Nuri Parmaksız
Güzel bir Cumartesi gününün ardından geriye keyifli hatıralar kaldı.
İLESAM Şiir Dinletilerimize şiire, sanata ve kültüre gönül veren herkesi- üyemiz olsun veya olmasın-bekliyoruz.Unutmayın!!!
NOT:Söyleşi notlarını bizlerle paylaşan Sayın Aysun Sungurhan’a teşekkürlerimizle...
Haber Metni ve Fotoğraflar: Sibel Unur Özdemir
Adınız Soyadınız
E-Posta
Girilecek rakam : 198217
Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.