İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ ve ŞİİR DİNLETİSİ (30 NİSAN 2016)

 / ETKİNLİKLERİMİZ

İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ ve ŞİİR DİNLETİSİ
 (30 NİSAN 2016)

 görüntüleniyor

“Paranın Egemenliğinde Tutsak Yaşamak”

Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin gelenekselleşmiş Cumartesi toplantılarından biri daha 30 Nisan 2016 tarihinde İLESAM Kültür Evi’nde gerçekleştirildi.

Edebiyatın, sanatın, kültürün ve aktüel konuların konuşulduğu, şiirlerin okunduğu İLESAM imzalı bu etkinlik İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. Parmaksız,  Telif hakları ve korsan yayın ile ilgi gelişmelerden bahsetti.

Program,  Ahmet Yılmaz’ın “Paranın Egemenliğinde Tutsak Yaşamak” konusunu anlatması ile devam etti.

Servet ve fırsat eşitsizliğindeki artış, sınıfsal ve servete dair adaletsizlikler, ülkede ve diğer ülkelerde yaşanan ekonomik sömürü, parayı elinde tutanların imtiyazları ve hegemonyalarına değinen Yılmaz “Özgürlük ancak ihtiyaçları giderilmiş insanlar tarafından kullanılabilir. Yardım edilecek fakirler yaratılarak değil. Bugünkü yapının bilgisini ve bu bilginin tarihsel oluşumunu belleklere taşımak ve onları aktifleştirerek günümüzü anlamamızı sağlamaktır. Çok daha alçakgönüllü diğer bir amaç ise ‘kendi var oluşumumuzu’ akademik söylemlerin soğuk duvarlarından dışarıya çıkarmaktır.

Sosyal olguları anlamak için öncelikle o sosyal olguyu kendi içinde ele almak ve bir adım daha atarak bu olguyu etkileyen değişkenler üzerinden bir analiz yapmak gerekiyor. Kapitalist toplumu anlama ve açıklama çabası, işaret ettiğim bu zorluğun en belirgin açığa çıktığı alan olmuştur. Kapitalist toplumun kendine özgü dinamikleri aynı zamanda onu anlamamızın ve açıklamamamızın da temel belirleyeni olacaktır.

Kapitalist değer teorisinde sisteme adını veren ‘sermaye’dir. Sermaye hem bir sosyal ilişki yaratıcısıdır hem de bir nesnedir. Bu nesne hali sermaye sahiplerine sistemin kurucu öznesi olma yetkisini verir. Para olgusu bazen bir gelir olarak para, bazen faiz getiren bir değişken olarak para ve çok daha önemlisi üretim sürecini başlattığı anda ticari sermaye olarak para, üretim sürecinin dışında biriktirilmesi ise servet olarak para gibi farklı görünümler arz edebilir.

Çeşitli ilişkilere sahip olan para, tarihsel olarak bir hizmetkâr olarak düşünüldü ama günümüzde bir efendi konumuna yükseldi. Bireyden ayrı ve ondan bağımsız bir hayati güce dönüşerek hâkimiyeti ele geçiren bir ortak haline geldi ve kendi arzularına göre vücut verdiği teşkilatlanmaları insana dayattı. Bireylerin ve toplumların kederlerini onların dışından belirleyen bir güç haline geldi. Bugün dünyada özgürlüklerin olmamasının nedeni de bu gücü elinde bulunduranların bir sınıf olarak bu gücün farkında olmaları ve işbirliği içinde hareket etmeleridir.

İktisadi güç ortaya koymuştur ki bir ülke gelişme bakımından diğer ülkelerin önüne geçince   ‘sahip olduğu iktisadi ve siyasi gücü, kendisinden geride olan ülkelerin gelişmesini önleyerek koruma ve daha ileri gitme’ şeklinde bir strateji uygulamaktadır.

Bir ülkenin dünya piramidindeki mevkiini, ürettiklerinin dünya pazarlarındaki rekabet edebilirlik düzeyi belirler. Rekabet edebilirlik ekonomik, teknolojik, siyasal ve sosyal olmak üzere tüm geçerlilik alanlarında faal olan birçok şartın bir araya gelmesiyle mümkündür.

Gelişmiş G-7 dediğimiz ülkeler:

  1. Teknolojinin çeşitli alalarındaki tekeli,
  2. Küresel para akışlarını denetleyen tekeli,
  3. Gezegenin doğal kaynaklarına erişme tekelini,
  4. İletişim ve medya alanındaki tekeli,
  5. Kitle imha silahlarının tekelini ellerinde,

bulundurmaktadır. Bu beş tekel, küreselleşmiş değer yasasının ifadesini bulduğu çerçeveyi tamamlar. Bu beş temel yasasını elinde bulunduran ülkeler, ekonomik düzeydeki stratejik kararları yürütme sorumluluğunu ‘Dünya Bankasına’, siyasal kararları alma ve yürütme sorumluluğunu Nato’ya, uluslararası para sisteminin sorumluluğunu da IMF’ye yükleyerek bu uluslararası kurumlar vasıtasıyla küreselleşmeyi ‘Yapısal Uyum’ adı altında bir söylemle diğer tüm ülkelere baskıyla kabul ettirerek hayata geçirdiler. Çünkü uluslararası bir sistem ancak uluslar üstü bir toplum yönetimiyle yürütülebilir. Bu uluslararası yönetimi tamamlayacak bir başka söylem de ‘Sivil Toplum’ kuruluşlarıdır.

Bu sivil toplum kuruluşları uluslararası resmi kuruluşların üstünde ve arkalarındaki esas kuruluşlardır. Illuminati, Bilderbek ve CFR bunlardan bazılarıdır. Bu kuruluşlar Neoliberal ‘Washington Uzlaşması’nın temel mimarları, özel ekonominin efendileridir.

Ülkelere ve onların bireylerine borç vererek onların boyunlarının bükülmesinin, gönüllü köleler haline getirmesi sağlanır ki buradaki istikrar; refahlarının korunması gereken ‘çok uluslu şirketlerin ve onların sahiplerinin’ güvenliği anlamına gelmektedir. Halk yoldan çekilmelidir.

Küresel ekonominin oluşumu, sivil toplumun ve politik süreçlerin ulus ötesileşmesi yoluyla birleşik bir küresel topluluğun ortaya çıkmasının temellerini atar. Buradaki piramidin tepesinde para-sermayeyi elinde tutan bir avuç spekülatör ve rantiyeci bulunur. Ve bu elit tabaka ulus-devletlerdeki işbirlikçileriyle hareket ederek devletlerin dönüşümü üzerinde belirleyici rol oynar. Çünkü sermaye ‘özgürlükle değil tahakkümle’ varlığını sürdürür. Ulus-devletlerde güçlü ve büyük ölçüde kontrolsüz bir biçimde akan küresel sermaye ırmağından pay kapabilmek için her türlü tavizi vermeye hazırdır. Bu da küreselleşmenin sadece kapitalist sınıfa ait bir ‘enternasyonalizm’ olduğuna işaret eder.

Ekonomik fetih. Çok uluslu şirketlerin doğrudan yatırımlarıyla, üretken sermayenin ve giderek sermayenin tüm devrelerinin uluslararasılaşması, kapitalizmin evrensel bu sisteme evrilme sürecinin başlangıcıdır. Bu süreç, para piyasaları ve menkul kıymet borsaları üzerinden gerçekleşmeye devam etmektedir. Son yıllardaki en çarpıcı gelişme ise türev piyasalar denilen bir alanda ortaya çıkmıştır.

Amaç; geri ödemesi asla bitmeyecek borçlandırılmış devletler ve borçlandırılmış bireyler yaratarak onları kontrol etmektir. Kısacası, ‘üçüncü dünya’ ülkelerinin elindeki kaynaklar ve varlıklar, ülkeye serbest giriş ve çıkış yollarıyla ‘bankerlerin’ eline geçmektedir. Sermaye, üretim ve realizasyon arasında bir dolaşım sürecidir. Sürekli genişleyen bu süreç, dolaşım biçimlerini ve boyutlarını değiştirdikçe toplumsal üretim ilişkilerini de durmaksızın yeniden biçimlendirir. Ulus-devletler de uluslararası sermayenin birikim süreciyle eklemlenme biçimlerine göre çıkarları farklılaşan sermaye kesimleri arasında arabuluculuk yaparak sermayenin bir sınıf olarak çelişkili birliğini örgütlemek zorunda kalır. Bu nedenle de modern temsili devlette siyasal egemenliği küresel güçler tamamıyla ele geçirmiştir. Modern devletin yönetimi, sermayenin uluslararası dolaşımındaki ortak işlerini yöneten bir komiteden başka bir şey değildir. Neoliberalizm de belirli kapitalist güçlerin çıkarlarını yansıtan denetleyici bir kavram çerçevesinde birleşen ulus ötesi egemen sınıfın hegemonyasının ifadesidir.

Kur’an aklın varlığını yeterli görmez, aklın faal kılınmasını ister. İşlevsel akıl ister. Mevlana; isyan yeninin ana rahmidir. Yaratıcı özgür benlik ancak o rahimde vücut bulur. İnsanoğlunun varoluş gerçeği özgür bir benliğe kavuşmasında yatar. Muhammed İkbal, insanın ilk itaatsizlik hareketi aynı zamanda özgürce seçme gücünün ilk hareketi idi ve Adem’in ilk suçu bu sebepten affedildi.

İnsanların isyan edecek cesareti gösterene ve kendi kaderlerinin denetimini ele alana kadar daha pek çok acının olacağını düşünüyorum.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

Konuşmasının bitiminde kendisine yöneltilen soruları da cevaplayan Ahmet Yılmaz’a katılımlarından dolayı Prof. Dr. Nurullah Çetin tarafından bir “Teşekkür Belgesi” takdim edildi.

Etkinliğin ikinci bölümünü oluşturan Şiir Dinletisi İLESAM üyelerinden Orhan Vergili tarafından sunuldu.

Hanifi Işık, Seyfettin Çoban, Cahit Kıraç, Bekir Yeğnidemir, İhsan Hökelekli, Muzaffer Yurdakul, İbrahim Yaman, Ozan Zebuni, Sevinç Doğancan Güven, Sibel Unur Özdemir, Nur Ersen, Uğur Bulut, Âşık Sevdai, Hayrettin Gültekin, Sadık Kıyak, Tuncer Ulusoy, Selahattin Aydemir, Ali Kahraman, Rıza Kara, Hilmi Teke, Sadık Kılıç, Durak Turan Düz, Prof. Dr. Nurullah Çetin etkinliğe katılan isimler arasındaydı.

 Farklı konulardaki şiirler günü güzelleştirirken İLESAM çatısı altında güzel bir Cumartesi etkinliği daha yüreklerdeki yerini aldı.

“İLESAM Şiir Dinleti”lerimize şiire, sanata ve kültüre gönül veren herkesi- üyemiz olsun veya olmasın-bekliyoruz. Unutmayın!

HABER METNİ ve FOTOĞRAFLAR: Sibel Unur Özdemir

 görüntüleniyor

TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ

İLESAM GENEL MERKEZİ

Adres

:

İzmir 1.Cad. No: 33/16  Aydın Apartmanı, Kat:4  Kızılay / ANKARA

Tel

:

0 312 419 49 38

Faks

:

0 312 419 49 39

Web

:

www.ilesam.org.tr

E-Posta

:

ilesam@ilesam.org.tr

 Okunma Sayısı : 3639         02 Mayıs 2016

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız

Girilecek rakam : 320998

Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.