"Bir Türk Milliyetçisi: Nasreddin Hoca"

 / ETKİNLİKLERİMİZ

İLESAM CUMARTESİ SOHBETLERİ ve ŞİİR DİNLETİSİ

(28 MAYIS 2016)

"Bir Türk Milliyetçisi: Nasreddin Hoca"

Edebiyatın, sanatın, kültürün ve aktüel konuların konuşulduğu, şiirlerin okunduğu etkinliklerine devam eden Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği’nin gelenekselleşmiş Cumartesi toplantılarından biri daha 28 Mayıs 2016 tarihinde İLESAM Kültür Evinde gerçekleştirildi. Bu program ile İLESAM, yeni döneme kadar Cumartesi toplantılarına ara verdi. 

Program, İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız’ın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı.

Parmaksız, Azerbaycan'da 28 Mayıs 1918'de ilan edilen cumhuriyetin 98. yıl dönümü dolayısıyla gerçekleştirilen ve Azerbaycan Büyükelçiliği’nde düzenlenen resepsiyona katıldıklarını ve İLESAM Başkan Yardımcısı İlter Yeşilay ile birlikte TÜRKSOY’da görüşmelerde bulunarak ileriye dönük projeleri konuştuklarını söyledi.

 Azerbaycan’da yayınlanacak olan “Sevgi ve Aşk” temalı şiirlerden oluşacak antolojiye katılmalarını üyelerine bir kez daha hatırlatan Mehmet Nuri Parmaksız “Halk arasında genellikle antolojiler okunmaz, diye bilinir. Bizim antolojimiz okunacak. Bir eserin antoloji olması için öncelikle belli bir konu içermesi gerekir. Katılımcılardan belli bir miktarda ödeme yapmaları istenmez.” diyerek üyelerinden ‘Hoyrattan Şarkıya’ projesi için de 20 Haziran 2016 tarihine kadar yayınlanan şartnameye uygun bir şekilde şiirlerini İLESAM Genel Merkezi’ne ulaştırmalarını istedi.

 Program içerisinde Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) ve AKÇAĞ Yayınevi’nce roman ve hikâye dallarında düzenlen yarışma sonrası birincilik alan Orhun Veli Batu ve Burak Serdengeçti (Şakir Çetin)ye ödülleri İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri Parmaksız, İLESAM Genel Başkan Yardımcısı İlter Yeşilay, İLESAM Haysiyet Kurulu Başkanı Hanefi Işık, İLESAM Yönetim Kurulu üyelerinden Prof.Dr. Nurullah Çetin tarafından takdim edildi. 

Mehmet Nuri Parmaksız, “Bugün sizlere Prof. Dr. Nurullah Çetin büyük Türk aydınlarından Nasrettin Hoca’yı anlatacak. Nasrettin Hoca fıkraları yaşanan çağ içindeki olayları anlatıyor gibi gözükse de o fıkralarda Türk soylu ülkelerin özellikleri de vardır. Şeyh uçmaz da müridi uçar, diye bir söz vardır ya hani; onun gibi daha sonra yaşanmış olaylar da Nasrettin Hoca’ya vakfedilmiştir. Biz Nasrettin Hoca, diyoruz ama Orta Asya’da Hoca Nasreddin olarak anılıyor. Nasrettin Hoca’nın bir bedduası varmış ‘Kim benim adımı anıp da yedi fıkra anlatmazsa…’ diyerek birkaç fıkra anlattıktan sonra konuşmasını yapmak üzere Prof. Dr. Nurullah Çetin’i kürsüye davet etti.

Prof. Dr. Nurullah Çetin "Ödül alan arkadaşları tebrik ediyorum. Bu ödül maddi yönünden çok yazarlarımızın daha sonra verecekleri eserler noktasında önemlidir.

Bir Türk milliyetçisi olarak Nasrettin Hoca önemli bir figürdür. Bizler cemiyet ortamlarında içinde bulunduğumuz duruma uygun olarak Nasrettin Hoca fıkraları anlatırız. Nasrettin Hoca’nın ihmal edilen bir tarafı var. Benim de ihmal ettiğim bir husus bu.

Önce zemin döşemesi yapmak istiyorum. Fıkra, edebi bir metindir. Deneme, öykü, roman vb. gibi. Edebi metin yazarı tarafından bir kez yazılır ancak; okuyan tarafından bin kez yorumlanır. Elbette ki edebi metni yazan insanın anlattığı bir katman vardır.  Yazarı neyi kast etti, sorusunu keşfetmeye çalışırız. Bu birinci anlam katmanı.

Nasrettin Hoca’nın yüzyıl öncesine ait evrensel metinleri farklı üniversitelerde, farklı çalışmalara konu olmuştur. Nasrettin Hoca bu alanda hem bireysel olarak kendi duygularını, hem de evrensel insanlık hallerine vurgu yapmaktadır. İkinci anlam katmanından yola çıkarak güncele uygulamalıyız. Çünkü edebi metinlerin yaşatılması buna bağlıdır. Tarihin içinde bırakırsak yol alamayız. Bu metinler ince ince nüktelerle bazı hakikatleri dile getirmektedir.

Sezgi ile yoğrulmuş, sentezlenmiş birer bilgelik metinleridir Nasrettin Hoca fıkraları. O, hikmet sahibi bir şahsiyettir. Büyük bir Türk aydınıdır. Milliyetçidir.

Bugünkü konuşmamda ben bir boyutuna vurgu yapacağım. Türk milletinin menfaatlerini korumak, önceden haber vermek ve korunmasını sağlamak noktasında insan faktörünün önemi büyüktür. İnsanın pek çok tahlili vardır. İnsan, şiirdir. İnsan, faydaya yaklaşan zarardan uzaklaşan bir varlıktır. Bu düzende ilerler. Nasrettin Hoca da Türk milletini, bayrağını, devletini, ümidini, enerjisini, maddi-manevi varlığını koruyan bir figürdür. Nasrettin Hoca içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikeleri sezen, farkına varan, uyaran aydın bir kişidir. Bunu mizahı metinler üzerinden yansıtır. Nasrettin Hoca bizleri kültürel emperyalizm, ekonomik emperyalizm, siyasal emperyalizm gibi hususlarda uyarmıştır. Bu kavramlar sosyolojinin yarattığı günümüz kavramlarıdır. Nasrettin Hoca’nın fıkralarına bu gözle bakmak gerekir.

Biraz önce İLESAM Genel Başkanımız Mehmet Nuri Parmaksız, Nasrettin Hoca’nın bedduasından ve yedi fıkrasından bahsetmişti. O halde biz de konuşmamıza Nasrettin Hoca’nın fıkraları üzerinden devam edelim.” dedi.

İşte ilk fıkra…

Hoca bakmış ki ağaçlar meyve veriyor. Ben de meyve vereyim, demiş. Kendisini beline kadar toprağa gömmüş. Birkaç gün geçmiş. Hava soğumuş, üşümüş. Sonunda bu işten vazgeçmiş. Onun bu halini gören köylüler niye vazgeçtiğini, biraz daha sabretseydi kökleneceğini, söylemişler. Hoca ‘Köklenmiştim ama soğuk vurdu beni.’ demiş.

Görüldüğü gibi bu metinler herkesin kolaylıkla söyleyebileceğini sandığı ama söylemesi zor metinlerdir. Ağaçlar meyve verir ama insanlar da kendine ait özellikleriyle meyveler verirler; yaptığınız iyilikler, verdiğiniz eserler vb. sizlerin meyveleridir. Kendiniz olarak kalmalı, başkasına benzemeye çalışmamalısınız. Tanzimat’tan sonra biz Batı’ya özendik. Kendimizi gömdük toprağa. Batı’nın kültür emperyalizminin soğuğunda kaldık. Müslüman ve Türk olarak kendi meyvelerimizi vermeliyiz.

İkinci fıkra…

Hoca bir ceviz ağacı görüyor. O güne kadar hiç ceviz görmemiş. Alıp yemek istiyor. Ama tadı çok kötü. ‘Endamın eriğe benziyor ama tadın berbat.’ diyor.

Bilmeden, öğrenmeden ortaya çıkılmaması gerekiyor. Batı değerlerini almaya kalkışmamak gerekiyor. Avrupa kültürü, batılı davranış, hissediş, yaşayış tarzı kültür emperyalizmine karşı önemli uyarılar bunlar.

Üçüncü fıkra…

İki kişi birbirinden şikâyetçi olarak Hoca’ya gitmişler. Biri ‘Bu adam beni kulağımı ısırdı.’ diye şikâyette bulunurken diğeri de ‘İftira atıyor Hocam. O kendi kendinin kulağını ısırdı.’ diye iddia ediyormuş. Hoca bakmış olacak gibi değil onlara dışarı çıkmalarını söylemiş ve kendi kendisinin kulağını ısırmaya çalışmış. Düşmüş kafasını yarmış. Yardımcısı kafasını sarmış. Hoca yerine yerleşmiş ve az önce dışarıya çıkarttığı iki kişiyi çağırtmış. İçeriye girenlerden biri ‘Söylesenize Hoca’m hiç insan kendi kendisinin kulağını ısırabilir mi?’ diye sorunca Hoca ‘Be hey yaban eriği! Hem kendi kulağını ısırır hem de kafasını bile yarar.’ diye cevap verir.

Burada ‘kulak’ dinler, duyar, bilgi öğrenir. İç ve dıştan gelecek tehlikeleri sezer. Biz de kafamızı/aklımızı kullanarak tedbir alırız. Burada bilgi-bilim mekanizmasını yok etmek söz konusudur. Bilime önem vermeyen kişi kulağını ısırmaya kalkınca kafasını kırar Nasrettin Hoca gibi. Atatürk’ün ifadesiyle harici bedbahtlar ve içimizdeki işbirlikçilerinin -dâhili bedbahtlarının- ne yapabileceklerinin iyi bilinmesi gerekir ki bu ahvalde tedbir alınabilsin. Milli değerlerimizi ortaya koymak mühimdir.

Dördüncü fıkra…

Hoca bir gün eşeğine binmeye çalışıyor. Biniyor, biraz oturuyor ve düşüyor. Onun bu halini gören çocuklar gülmeye başlıyorlar. ‘Niye gülüyorsunuz çocuklar? Ben biraz önce yerdeydim yine yerdeyim.’ diyor.

Biz topraktan geldik, toprağa gideceğiz. Fıkrada eşek yüksek yer, makamı simgeler. Makamlar gelip geçicidir. İnsanlar bir süre için bu makamlarda otururlar. İnsan yaşamı boyunca şan, şöhret, itibar, kariyer, unvan peşinde koşar, şansı yaver giderse bu geçici kavramlara ulaşır ama bir süre sonra yere düşer Hoca’nın eşekten düşmesi gibi. Bunlar eğreti, fani değerlerdir. Belli bir mevkie gelmiş insanların, kendilerinden güçsüz insanlar üzerinde baskı kurmaya hakları yoktur. Topraktan geldik, toprağa döneceğiz. Firavunluk yapmak doğru bir davranış biçimi değildir. Biz Türkler, doğru olan şekilde davranmalı, dışarıdan gelecek herhangi bir müdahalenin bizleri bozmasına izin vermemeliyiz.

Beşinci fıkra…

Hoca akşamın alacakaranlığında evine dönüyor. Birkaç kişinin kilidi açamaya çalıştığını görüyor. ‘Hoca Efendi, bunlar ne yapıyor?’ diye soranlara ‘ Islık çalıyorlar.’ diye cevap veriyor.

Sesler var ama ıslık değil. Onun sesi yarın çıkacak. O ev, bizim ülkemizdir. O evin anahtarı, sağlam kültürel değerlerdir. Yeraltı-üstü zenginliklerimiz yağmalanıyor. Bizim istiklal ve özgürlüğümüzü zedelemek için iş başındalar. Her gün bizim evimizin kilidini törpülüyorlar. Limanlarımızı, Türk-İslam kültürümüzü vb. değerlerimizi çalıyorlar. Batı kültürünü nakşediyorlar. Münevver aydınlar bunların acısı çocuklarımızdan çıkacak, diye uyarıyorlar. İyi düşünmek gerek.

Altıncı fıkra…

Timur erkek bir fil hediye etmiş. Fil, köyde ne varsa yemiş, yutmuş. Köylüler toplanmış. Gidip Timur’la konuşalım fili bizden geri alsın, demişler. Hoca’dan da kendilerine öncü olmalarını istemişler. Hoca razı olmuş, yola düşmüşler ancak Timur’un kapısına vardıkların Hoca arkasından kimsenin gelmediğini, yalnız bırakıldığını görmüş. Timur’un huzuruna çıktığında da ‘Bize güzel bir hediye verdiniz. Yalnız filimiz çok üzgün, çok yalnız. Ona bir de eş verseniz.’ demiş. Görüşme bitince köylüler merakla ne olduğunu sormuşlar. Hoca da ‘Gözünüz aydın, dişisi de geliyor.’ demiş.

Bir millet içerde-dışarda yanlış işler yapan kişiler karşısında milli haklarını savunmak zorundadır. Kendi vatanına sahip çıkmalıdır. Milli istiklalci aydınlarına sahip çıkmalı, yalnız bırakmamalıdır.

Yedinci fıkra…

Hoca’nın evinin yandığını gören köylüler koşup haber veriyorlar. Hoca oralı olmuyor. Biz hanımla anlaşma yaptık, o iç işlerle ben de dış işlerle ilgileniyoruz. O yüzden gidip benim hanıma söyleyin, deyiveriyor.

Türkiye bizim evimizdir. Ortak saygı-sevgi mühimdir. Kültürel bir yangın varsa, değerlerimiz yok ediliyorsa; bu devletin işi beni ilgilendirmez, diyemeyiz. Bu vurdumduymazlıkla yanar, biter, kül olur. Ortak değerlerimize sahip çıkmalıyız. Siz siyasetle ilgilenmiyor olabilirsiniz oysa siyaset her gün sizinle ilgileniyor. Atatürk’ümüzün kurduğu değerler yok oluyor. Bayrağın, dinin yanıyor. Bu sorumsuzluktur, şuursuzluktur.

Bu fıkralarla Nasrettin Hoca’nın milliyetçilik duruşunu anlatmaya çalışan Porf. Dr. Nurullah Çetin “Biz de ‘ağa’ ve ‘bey’ kavramları vardır. Ağa çok toprağı olana, bey de yöneten kişiye denir. ‘Firavun’ zalim ve despot siyasetle idare eden kişi,  ‘karun’ ise tüm malları kendi toplamış fakire bir şey vermeyen kişidir. Ağalık almakla değil vermekle olur. Ağalar toprağını fakir fukaraya dağıta dağıta fakirleşti. Bey, merhametli, adil, koruyan, kollayandır. Ağa ve bey biz de kalsın; ‘ağa’ ve ‘bey’ kelimeleri birleşerek ‘ağabey’ kelimesini oluşturmuşlardır.” diyerek “Hoca’nın bindiği katır istediği yöne gitmiyormuş. Tam tersi bir tarafa gitmek istiyormuş. Hoca’ya nereye gittiğini soran köylüleri ‘Katırın istediği yöne.’ diye yanıtlamış Nasrettin Hoca.  Bir devletin yöneticisi, bir kurumun başkanı, vb. görevlerdeki herhangi biri dediği dedik olursa yani benim dediğim olacak cümlesinden yola çıkarak hareket ederse olmaz. Biz de, törelerimizde kurultay vardır, han, hakan vardır. Halkın fikri alınır. İslam öncesi dönemde de İslam sonrasında da vardır. Müslümanlar kendileri kendi aralarında konuşarak, müzakereler yaparak karar alırlar. ( Hz. Ömer’in ilk hutbesi) Sahabeler arasında da seçim, biat, şura söz konusudur. Nasrettin Hoca’nın fıkraları bu anlamda oldukça zengindir. Yorumlamak için kendisinden yararlanabileceğimiz metinler ortada durmaktadır. Yararlanmayı bilmeliyiz.” diyerek konuşmasını tamamladı.

Kendisine yöneltilen soruları da cevaplayan Prof. Dr. Nurullah Çetin’e katılımlarından dolayı İLESAM Genel Başkan Yardımcısı İlter Yeşilay tarafından bir Teşekkür Belgesi takdim edildi.

Ankara Sanat Platformu Başkanı ve İLESAM üyesi Sultan Özateş ise bütün İLESAM üyeleri adına Prof. Dr. Nurullah Çetin’e bir hediye ve bir demet papatya sundu.

Sultan Özateş, 2015 yılı “Kadın Girişimciler Ödül Töreni”ne yoğunluğundan dolayı katılamayan İLESAM Genel Başkan Yardımcısı İlter Yeşilay’a da bu ödülünü vererek “Kültür, Sanat ve Eğitim çerçevesinde gerçekleşen etkinliklere katkı ve katılım sağlayan, emsallerinize örnek teşkil edecek erdemli davranışlarınız tarafımızdan takdire şayan bulunmuş olup, platformumuzca '' GİRİŞİMCİ LİDER '' ödülü ile onurlandırılmıştır.” dedi.

Ayrıca, İLESAM çalışanlarından Mine Tokyürek’e ile İLESAM Radyo-Televizyon ve Yayın Kurulu üyelerinden Sibel Unur Özdemir’e Meslek Birliği adına yaptıkları çalışmaları takdir ettiğini belirterek birer hediye takdim etti.

Turana Açılan Gönüller Antolojisi çerçevesinde Türk dünyası şiirleri katılımcılarından 18 yaş grubu birincisi seçilen Özateş’in oğlu Cemal Akif Özateş ödül alan bu şiirini Prof. Dr. Nurullah Çetin için seslendirdi.

Programın ikinci ayağını oluşturan “Şiir Dinletisi” ise İLESAM üyelerinden Orhan Vergili tarafından sunuldu.

Aşk,  bahar, vatan, huzur, barış, şehit, kader, sevgi, ilham, ihanet, veda, hicran temalı şiirler güne güzellik kattı.

Etkinliğe katılan isimler arasında Sultan Özateş, Cemal Akif Özateş, Hanefi Işık, Seyfettin Çoban, Orhan Vergili, Mahir Ünat, Sibel Unur Özdemir, Halil Yazanel, Niyazi Bali, Nurettin Gür Ozanoğlu, Âşık Dudai, Ali Altınlı, Ertuğrul Yılmaz, Hayrettin Gültekin, Fevzi Gökalp, Hüseyin Ünlü, İbrahim Yaman, Yeter Bektaş, Cahit Karaç, Sevinç Doğançay Güven, Tülin Hatun Şenel ve Meral Otan da bulunuyordu.

İLESAM çatısı altında güzel bir Cumartesi etkinliği daha yüreklerdeki yeri alırken dönem sonu ayrılığı yüreklerde burukluğa neden oldu.

İLESAM etkinliklerimize şiire, sanata ve kültüre gönül veren herkesi- üyemiz olsun veya olmasın-bekliyoruz. Unutmayın!

HABER METNİ: Sibel Unur Özdemir

FOTOĞRAFLAR: Sibel Unur Özdemir-Orhan Vergili


TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ

İLESAM GENEL MERKEZİ

Adres

:

İzmir 1.Cad. No: 33/16  Aydın Apartmanı, Kat:4  Kızılay / ANKARA

Tel

:

0 312 419 49 38

Faks

:

0 312 419 49 39

Web

:

www.ilesam.org.tr

E-Posta

:

ilesam@ilesam.org.tr

 Okunma Sayısı : 1905         31 Mayıs 2016

Yorumlar

Yorum Yap

Adınız Soyadınız

Girilecek rakam : 223164

Lütfen yukarıdaki rakamları yazınız.